İsmet Titizce

Konyamız’da maddi yönden çok güçlü, yatırımları ile örnek, hatta gücü Türkiye’yi değil, yurt sınırlarını aşmış insanlarımız var. Bunlar dün olduğu gibi yarın da olacaktır. Ama bizim insanımızın öyle ince bir dünyası vardır ki bunu ancak çok a

Konya’nın meşhur ve meçhul yüzleri


 


Köprübaşı’nda dünyaya gelen, biricik babasının turistik eşya satıcılığı sırasında tezgâhın arkasına geçen, bugün tekstilden, kuru temizleme mağazaları zincirine kadar girdiği bütün işlerde başarılı olan, ney üfleme ve semazenlik gibi hünerlere de sahip nadide iş adamımız


 


İsmet Titizce


 


 


Konyamız’da  maddi yönden çok güçlü, yatırımları ile örnek, hatta gücü Türkiye’yi değil, yurt sınırlarını aşmış insanlarımız var. Bunlar dün olduğu gibi yarın da olacaktır. Ama bizim insanımızın öyle ince bir dünyası vardır ki bunu ancak çok az kişi bilir. Çünkü para kazanırken bile hassas ruh yapısı ile onlar sanki başka dünyaların insanlarıdır. Bu insanlardan birisini bu hafta konuk ediyoruz. Yine şimdiye kadar hiç duyulmadık, bilinmedik anıları ve fotoğrafları ile…    


 


 


14 Ocak 1962 tarihinde şehrimizin en eski ve köklü yerleşim merkezlerinden olan Köprübaşı Mahallesi’nde dünyaya gelen İsmet Titizce şimdi bu bölgede katlı otopark olarak bilinen bölgenin çocuğu olarak büyümüş. Nüfus cüzdanında ise doğduğu yer olarak Uluırmak Burhandede Mahallesi yazıyor. O tarihlerde bu bölgenin en bilinen ismi ise Fenni Fırın olarak herkesin bildiği ortak bir adres idi.


Ali İhsan ve Mesrure çiftinin iki çocuğundan birisi olan minik İsmet, ablası Nihal ile birlikte en güzel çocukluk yıllarını bu semtte geçirmiş. Doğduğu evi çocukluk düşlerinin arasında hatırlayan minik İsmet özellikle Konya’ya özgü ikinci katında çıkması olan iki katlı evi unutamıyor. Üst katta ev sahiplerinin, alt katta ise kiracı olarak kendilerinin oturduğu evde unutamadığı başka bir isim ise üst kattaki Şakire teyze. Ev sahibeleri Şakire teyze ve kız kardeşi hiç evlenmedikleri için de çocukları olmayan iki kardeş. Bu yüzden bu iki kardeş minik sevimli bir çocuk olan İsmet’i öyle sevmişler ki minik İsmet günlerini kendi evlerinden çok yukarı katta geçirirmiş.


1967 yılına kadar bu evde oturan Titizce ailesinin fertleri daha sonra Meram’a taşınmışlar.


BİSİKLETİN ÇARPTIĞI GÜN


Minik İsmet’in bu semtte hiç unutamadığı anıları arasında evlerine 100-150 metre uzaklıkta olan Fenni Fırın’a her gün sabah ekmek ve simit almaya gitmesi imiş. Yine bir gün sabah Fenni Fırın’a ekmek almak için evden çıkan minik İsmet arkadan gelen bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere düşmüş. Ama bir yerine bir şey olmadığı için üstünü başını temizlemiş ve tekrar fırına giderek ekmekleri alıp eve dönmüş. Ama bir bisikletlinin İsmet’e çarptığını gören komşularından bir kadın koşarak durumu annesine iletmiş. İsmet evlerine yaklaşırken kendisini kapıda gören annesi feryadı basmış. Oğlunun sağ salim yürüyerek geldiğine sevinen anne Mesrure bir yandan oğlunu bağrına basıyor, bir yandan da Allah’a şükrederek gözyaşlarını akıtıyormuş.


EVİN ÖNÜNDEN GEÇEN ÇAY


VE SECAADDİN CAMİİ’NDE İLK NAMAZ


O güzel çocukluk yılları dediğimiz zaman İsmet Titizce’nin aklında kalanlar arasında evlerinin önünden şarıl şarıl akıp giden ve günümüzde artık yok olup tarihe karışan çay ile ilk namaz kılmayı öğrendiği diz çöktüğü Secaaddin Camisi geliyor. Bu cami küçük İsmet için çok ayrı anlam taşıyordu.


BABAM EVE ÇOK G EÇ GELİRDİ


‘Babam Mevlana Caddesi’nde türbenin tam karşısında o zaman faaliyette olan Turizm Derneği’nin hemen bitişiğindeki dükkanda turistik eşya satardı. Dükkanımızın adı Abajur Antika idi. Babamın geç geldiği akşamlarda ben yine hep Şakire teyzelerde olurdum.’


MERAM YENİ YOLDA


ÇOCUKLUK YILLARI


‘1967 yılında Meram Yeni Yol’a göçtük. Babam amcamla birlikte şu anda lastik durağına gelmeden Bilim Danışma Merkezi’nin bulunduğu sokaktaki üçüncü evi almıştı. Bahçeli bir evdi. Buraya taşındık. 1967 yılından 1988 yılına kadar bu evde kaldık. Bu ev de bizim çok hoşumuza gitmişti. Ne de olsa bahçeli bir evdi. Oyun oynamak için oldukça geniş alan buluyorduk. Hem Meram’ın yeşilliği ve meyve ağaçları o gün için bize çok güzel geliyordu.’


 


ALİ İHSAN DAYIOĞLUGİL


İLKOKULU’NDA ÖĞRENCİLİK HAYATIMIZ BAŞLADI


‘Evimize en yakın okul Ali İhsan Dayıoğlugil idi. Biz de bu okula yazıldık. Öğretmenimiz Atiye Atçeken idi. Hala bu hocam ile görüşürüz. Bizde çok emeği var. Bizim iyi yetişebilmemiz için hepimizin üzerine adeta titrerdi. Hepimizle tek tek ilgilenirdi.


Müdürümüz de Ali Karabacak idi. Okulumuz, öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız harika idi. Bu okulda çok iyi yıllar geçirdik.’


BİLSEM DE BİLMESEM DE


DERSLERDE HEP PARMAK KALDIRIRDIM


‘İlkokuldayken çok aktif bir öğrenci idim. Her sene sınıf başkanı olurdum. Bir de derslerde, ders ne olursa olsun öğretmenimizin sorduğu her soruya cevap vermek için parmak kaldırırdım. Bilsem de bilmesem de cevabı ben vereyim diye parmak kaldırırdım. Öğretmenimiz de ben biliyorum diye soruyu bana sormaz parmak kaldırmayanlara sorardı.’


23 NİSAN’DA İŞ VE İŞÇİ


BULMA KURUMU MÜDÜRÜ OLMUŞTUM


‘23 Nisan bayramlarında hep bayrak ve flama taşırdım. O zamanlarda 23 Nisanlar hep yağmurlu ve soğuk havalarda olurdu. En önde yürürdüm. Bir de hani 23 Nisanlarda çocuklar hep makamlara oturur yaaa. Bir bayram hiç unutmuyorum, beni İş ve İşçi Bulma Kurumu Müdürü yapmışlardı. O koltuğa oturmuş, göstermelik de olsa müdür olmuştum. Ama Allah büyük. Bugün yanımızda 25’e yakın işçi çalıştırıp insanlara ekmek aş verebiliyoruz.’


MERAM ORTAOKULU


VE BÜYÜYEN BİR GENÇ


İlkokuldan sonra evlerine en yakın okul olarak Meram Ortaokulu olan İsmet Titizce bu okula kayıt ettirilir. Artık yavaş yavaş çocukluktan kurtulup gençliğe atılan ilk yıllarda Meram Ortaokulu ile birlikte Meram Tavusbaba bu kuşağın yeni mekanı olmaya adaydır. O yılları hatırlarken yüzünde tatlı bir tebesssüm oluşan İsmet Titizce:


‘Bizim okul Müdürümüz Mevlüt Selek idi. Celal Şıvgın İngilizce öğretmenimizdi. Bu hocamızın zaman zaman dayağını da yedik. Mesela Osman Ünal Matematik ve Fen Bilgisi öğretmenimizdi. Ama tertip, düzen ve de nizamı tamamen bu hocamızdan öğrendik. Her  başlığı ayrı ayrı renklerdeki tebeşirlerle yazardı. Biz de hep kırmızı, mavi, yeşil kalemlerle başlıkları yazardık. Ders işlemesi de başlı başına bir zevkti.’


KARATAY LİSESİ VE


SİYASETLE YOĞRULAN YILLAR


Meram Ortaokulu’ndan sonra Karatay Lisesi’ne kayıt olan İsmet Titizce’yi o dönemin kuşağının talihsiz yılları bekliyordu. Çünkü 12 Eylül öncesi siyasetin en hızlı ve acımasız olduğu bu yıllar özellikle lise çağı gençler için tuzaklarla kurulu bir dönemi hazırlıyordu.


‘1975’te Karatay Lisesi’ne başladık. Eski binada, yani Kayalıpark’ta bulunan ve şu an Özel İdare binası olarak kullanılan binada bir yıl, yeni binada ise iki yıl okuduk. Mesela Muammer Soylu, Mahmut Hoca, Ayşe Belen gibi unutamayacağımız hocalarımız vardı. Ayşe Belen isimli matematikçimizi unutmamız mümkün değil. Lise birinci sınıfta bu hocamdan 7 tane sıfır almıştım. Halil Sivaslı diye de bir hocamız vardı. İlk yıl Ayşe Belen hocamızdan sınıfta kalmış, ikinci sınıfa borçlu geçmiştik. İkinci sınıfta bu hocamız gelmeyecek diye de çok sevinmiştik. İkinci sınıfın ilk gününde karşımızda yine bu hocamızı görünce şok geçirdik.’


MATEMATİK DERSİNE KÜSTÜK


‘Bu hocamız lise birde bize hep sıfır veriyordu. Hatta bir gün yalvardık. ‘Hocam ne olur gel sıfır verme de bari bir ver’ dedik. Kabul etmedi, bize yine sıfır verdi. İki arkadaşım daha vardı. Bayram Şimşek ve Mehmet Genç. Biz de ona küstük ve defteri kitabı attık. Çalışmadık. Hatta sınıfın en arka sırasına gittik, oturduk. Her zaman bizi sözlüye kaldırmaya başladı. Bütün sınıf bayram ediyordu.  Ne zaman bir sözlü yapacak olsa hep biz tahtadaydık. Üçüncü sınıfa da borçlu geçtik. Mahmut hoca dersimize geldi. Biz de üç kafadar olarak matematik dersiyle barış imzaladık ve sınıfları geçiverdik. Ayrıca Tahir hoca vardı. Felsefeye girerdi, filozof gibi bir adamdı. Muammer Soylu, Hüseyin Aladağ, Hüseyin Erdural gibi hocalarımızı hiç unutamıyorum.’


OKUL MAÇINDA CAM KIRINCA


YAKA PAÇA YAKALANDIK


‘O yıllar siyasi yıllardı. Okul girişleri çıkışları bir alemdi. Lisede iki boykot olayı yaşadık.


Okul maçları da siyasi kavgalara, çekişmelere, gösterilere sahne olur, ama çok çekişmeli geçerdi. Lise birinci sınıf öğrencisiydik. Gazi Lisesi, Endüstri Meslek Lisesi ve Karatay Lisesi çekişmesi yaşanırdı. Bizim okulun Endüstri Meslek Lisesi ile şampiyonluk maçı oynanıyordu


Biz maçı kaybettik ve o yıl Endüstri Meslek Lisesi şampiyon oldu. Arkadaşlar ‘Çık bana şuradan şu bayrağı al’ dediler. Ben de bayrağı alırken ayağımı cama basınca cam kırıldı. Beni görevliler yakalayıp hemen yaka paça müdürün karşısına çıkardılar. Gençlik ve Spor İl Müdürü’ne kaza oldu filan dedimse de inanmayıp ‘Siz siyaset yapıyorsunuz’ diye fırçaladı. Duran hoca devreye girdi ‘Bu adam yapmaz’ filan dedi. Parasını ödedik. Ondan sonra oradan zor çıktık.’


O YILLARDA TERÖR OLUNCA


AİLEM BENİ KONYA DIŞINA GÖNDERMEDİ


Liseyi tamamladığımız zaman ortalık çok karışıktı. Türkiye’de müthiş bir terör vardı. Sağ sol çatışmaları vardı. Ailem bu yüzden beni Konya dışına okumam için göndermedi. Ben de 1978’de turistik eşya satıcılığı işine başladım.


TEZGÂHTARLIK YAPTIM


‘Çocukluğumdan beri aklım erdikçe babamın dükkanına gider çalışırdım. Taaa o yıllardan beri müşteri ile haşır neşir olmayı öğrenmiştim.1979 yılında o tarihlerde Konya’nın en meşhur mağazalarından olan  İGS’de tezgahtarlık yapmaya başladım. Nevzat Kasapoğulları’nın yanında çalıştım. Zarif İbrahim Abi ile burada tanıştım. Dükkanımız 1997’de yandı, o zamanın parası ile 25 milyarlık liralık zararımız oldu.’


TİTİZCE’Yİ AÇTIK


‘1981’in Ekim’inde Komtaş Çarşısı’nda Titizce’yi açtık. Ardından 2003’te Dry Center’ı Real’de ve Stad civarında açtık. Şu anda Kule Site’de, AFRA’da İpekyol koton mağazaları ile tekstil sektöründe çalışıyoruz.’


ASKERLİĞİMİ HAVACI OLARAK YAPTIM


1984’te Kütahya’da Hava Er Eğitim Tugayı 6 bölük de acemi olarak askerliğe başladık. Daha sonra İstanbul Şile’da askerlik görevimi tamamladım.Zaten havacı idik. Ben sıkıntı çekmedim. Şükür sağ salim vatani görevimizi eksiksiz olarak yaptık.


19 YAŞINDA EVLENDİM


‘Askere gitmeden önce 19 yaşında evlendim. Askere giderken oğlum Numan henüz altı aylıktı. Şu anda Numan, Selçuk Üniversitesi üçüncü sınıf öğrencisi. Diğer çocuklarım Ali İhsan halen üniversiteye hazırlanıyor. Kızım Mesrure 8. sınıf öğrencisi, diğer kızım Rabia ise 3. sınıfa gidiyor.


AKTİSAT VE KOYUNCU


LİSELERİ HOBİMİZ


Şehrimizde faaliyet gösteren AKTİSAD yönetimlerinde görev alan genç iş adamı aynı zamanda Koyuncu liseleri için yoğun mesai harcıyor. ‘Neslimizi iyi yetiştirmeliyiz. Her şey iyi bir eğitim ile gerçekleşir’ diyen İsmet Titizce artık kendisini tamamen öğrencilere adamış durumda. Ama arkadaşları arasında Hac için yurt dışına çıkışının dışında, hiçbir şekilde  başka ülkelere gitmeyen Titizce ‘Yurt dışına çıkmayan AKTİSATÇI’ olarak anılıyor.   


DÜKKANIN VİTRİNİNİ


TİCARET ODASINDAN ÖDÜL ALMIŞ


24 Ocak 1987 tarihinde Titizce Mağazası vitrin yarışmasında birinci seçilmiş. O tarihte Konya Ticaret Odası tarafından Enerji Tasarrufu Haftası nedeni ile vitrin yarışması açılmış. Bunu da Titizce Mağazası kazanmış. KTO’da büyük bir tören düzenlenmiş ve İsmet Titizce dönemin Başkan Yardımcısı Mehmet Ortaer’den ödülünü almış.


SEMAZENLİK DERSİ ALIP


NEY ÜFLEDİK


Genç iş adamımız İsmet Titizce’nin bir başka özelliğini ise sohbetimiz sırasında öğreniyoruz. Evet Hz. Mevlana’nın diyarında kaç başarılı iş adamı semazen olarak yetişmiş, kaç tanesi en zor ve anlamlı müzik aletlerinden olan neyi üflemek için kurslar almıştır? İsterseniz kendisinin bu özelliğini de Titizce’den dinleyelim:


‘7 yaşındaydım. Semazenlik kurslarına başladım. Bunun dersini aldım. O zaman semazenbaşı olan Ahmet Bican Kasapoğlu hocamızdan dersler aldım. Ayrıca bugün Baro Başkanı olan Hasip Şenalp beyin abisi olan Hilmi Şenalp beyin halıcı dükkanları vardı. Kendisinden ney dersi almak için bu dükkana giderdim. Epey bir süre ney üfledik. İki üç parça üfleyebiliriz.’