Resmi tarih, “Ebedi Şef” ve “Milli Şef” arasında hiçbir sorun olmadığını ve hatta çok ötesinde kader birliği olduğunu söylese de, gerçekler oldukça farklı.
Mustafa Kemal’in 1935 yılında İsmet İnönü’yü Başbakanlık koltuğundan uzaklaştırması ile ilgili, Tarih Kurultayı toplantısı sonrası Dolmabahçe Sarayı’nda Fuad Köprülü, Hasan Reşid, Cevad Dilemre, Ali Canib, Necmi Dilmen gibi tanınmış isimlere verdiği ziyafette ilginç açıklamalarda bulunur. ünlü tarihçi Mustafa Müftüoğlu’nun Cumhuriyet Dönemi’nde önemli Olaylar-II kitabında aktardığı açıklama şöyle:
“Ben bu İsmet’i 20 senedir yola getiremedim. O kadar kararsız, mütereddittir ki; ordu kumandanlığı edemez. Askerlik malumatı şüphe yok ki vardır. Fakat işte o kadar. Belki Erkânıharb Reisi olabilir, ama ordu kumandanı asla! Vehim hastası. Zannediyor ki; memleketi kendisi idare ediyor. Bana dedi ki, ‘Başvekil miyim, kıçvekil miyim, anlayamıyorum, nefes aldırmıyorsunuz. Kendi düşüncelerimi, kendi nokta-i nazarlarımı tatbik edemiyorum.’ Yani demek istiyor ki; ben ona muhtacım, asla!”
İnönü-Atatürk arasındaki çekişme özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra ayyuka çıkıyor. Atatürk öldükten sadece birkaç gün sonra heykelleri toplatılmaya başlanıyor. Dolmabahçe Sarayı’nın arşivinde son bulunan bir belge, Atatürk’ün saraydaki bir heykelinin devlet tarafından 1938’in 18 Kasım günü 25 lira 80 kuruş harcanarak palangalarla söktürüldüğünü ve hamallara taşıtılarak bilinmeyen bir yere gönderildiğini ortaya çıkardı. Benzer şekilde Anadolu’nun birçok bölgesinde de Atatürk heykellerinin yerine İnönü heykelleri dikilmesi de o dönemlerde yaşanan olaylardı.
öte yandan tarihçi İsmet Bozdağ, “Bitmeyen Kavga” adlı kitabında, Atatürk’le İnönü arasındaki anlaşmazlığın “iktisadi” konulardan kaynaklandığını yazıyor: “İsmet Paşa, Celal Bayar’ı kabinesine Atatürk’ün zoruyla aldıktan sonra ülkenin iktisadi durumu nispeten düzelmişti. Ama İsmet Paşa’nın ‘mutedil devletçilik’ diye tanımladığı; fakat ‘dar devletçilik’ olarak yürüttüğü hükümet politikası ‘karma ekonomi’ye doğru kaymıştı. Hep kuvvetli icra organı özlemini yaşamış olan İsmet Paşa, bütün sanayi hayatını hükümetin avucu içine toplayamadığından ve böylece kuvvetli hükümet felsefesine gidemediğinden tedirgindi. Bununla beraber Celal Bayar’ı uygun tavizlerle idare ediyor, Atatürk tarafından yapılacak müdahalenin sınırlı kalmasını sağlamaya çalışıyordu.”
PARAYA KENDİ RESMİNİ BASTIRDI
İnönü’nün paralara kendi resmini bastırması, o dönem Demokrat Parti muhalefetinin etkili propaganda malzemesinden birisi haline gelir. Muhalefet bunu İnönü’nün Atatürk’ü unutturma amacına yönelik bir saygısızlık jesti olarak tanımlıyordu.
“Atatürk bana selam bile vermiyor”
Mustafa Kemal sonrası CHP zihniyetinin oturduğu dönemin “Milli Şef”i için Atatürk, “Ben bu İsmet’i 20 senedir yola getiremedim. Vehim hastası. Zannediyor ki; memleketi kendisi idare ediyor” diyordu. Aralarındaki çekişmeyi ve Atatürk’ün kendisine karşı soğukluğunu itiraf eden İsmet İnönü de o günleri anlatırken, Atatürk’ün kendisiyle görüşmemeye gayret ettiğini, hatta kendisine selam bile vermediğini ifade ediyordu.
Paralara kendi resmini koydurdu.
İsmet İnönü, Mustafa Kemal’in ölümünden sonra paralara kendi resmini koydurdu. Milli Şef İnönü’nün paralara kendi resmini bastırması, Mustafa Kemal Atatürk’ü unutturup kendini ön plana çıkarma gayretiydi. Nitekim o dönem Demokrat Parti muhalefetinin etkili propaganda malzemesinden birisi haline geldi. Muhalefet, bunu İnönü’nün Atatürk’ü unutturma amacına yönelik bir saygısızlık harekâtı olarak tanımlıyordu.
Vakit