(Receb 621 M.)
a) Hz. Peygamber (s.a.s.)'in Mîrâcı
Üçüncü Akabe görüşmesinden sonra, Mekke Devri'nin 12. yılı Recep ayının 27. gecesi (Hicretten yaklaşık altı ay önce) Peygamber Efendimizin sas'in "İsrâ ve Mîrâc" mûcizesi gerçekleşti.
İsrâ, gece yolculuğu ve gece yürüyüşü; Mîrâc ise, yükseğe çıkmak ve yükselme âleti demektir. Bu büyük mûcize, gecenin bir bölümünde cereyân ettiği ve Rasûlullah (s.a.s.) bu gece semâlara ve yüce makamlara yükseldiği için bu mûcizeye "İsrâ ve Mîrâc" denilmiştir.
RECEBİN 27. GECESİNDEKİ KUTSAL YOLCULUKTA EFENDİMİZ SAS İN BİNİTLERİ, YOLCUKTAKİ KILAVUZU VE YOL REFİKİ.
1) BURAK; Kabe’den Kudüs’e kadar olan yolculuktaki binit. Beyti Makdisde daha önceki Peygamberlerin Burağı bağladığı yere bağladılar. Burak’la o gece bütün dünyada uğraması ve görmesi gereken her yere uğradı ve gösterildi.
İsrâ gecesindeki meâriycler; on tanedir.
2/ 1) Mİ’RÂC; Mescidi Aksa’dan Birinci kat semaya kadar,
MELEKLERİN KANADI;
3/2) Semâ,
4/3) Semâ,
5/4) Semâ,
6/5) Semâ,
7/6) Semâ,
8/7) Semâ,
9/8) Semâ,
Birinci kat semadan itibaren yedi kat sema meleklerin kanadında geçilmiştir. Her kat semanın melekleri onunla şereflenmek için kanatlarında taşıdılar.
10/9) CEBRAİL AS IN KANADI; Yedinci kat gökten Sidretül-müntehâya kadar Cebrail as kadında getirmiştir,
Kalemlerin sesini işittiği ve mukadderatın yazıldığını işittiği “ El-Müntehâ”, kadar Cebrail as kanadında götürdü.
Cebrail as burda kalmıştır. Burasının Mevâ cennetinin yanında olduğu veya arşın gölgesinde olduğu rivayet edilmiştir.
11/10) REFREF; ( Arşa olan yolcuğun yapıldığı binit,) Ettehiyyetünün okunduğu, Rabbimizi görüp onun hitabını dinlediği hakiki mükâfeha ( yüz yüze gelme ) sübhanehü ve muâye makamına olan “Ev Ednâ” makamın gerçek keşfin yaşandığı hal ki bunun keyfiyyeti ve kemmiyeti bizce ğâib olup imanı farz olan bir konudur. O makam mak-adı sıdk, mev-ıdı hak ve vesile makamıdır. Burada bakarının son iki ayeti vasıtasız verildi.
Meâriycle ilgili kaynak: el-mevâhibül-ledünniyye bil-minahıl-Muhammediyye c. 2 s. 344 ( darul-kütübil-ılmiyye Beyrut.)
"...قَالَ: فَأَخْبِرْنِي عَنْ سِدْرَةِ الْمُنْتَهَى؟ قَالَ: «سِدْرَةٌ فِي ظِلِّ الْعَرْشِ، إِلَيْهَا يَنْتَهِي عِلْمُ كُلِّ عَالِمٍ مَلَكٍ مُقَرَّبٍ، أَوْ نَبِيٍّ مُرْسَلٍ، وَمَا خَلْفَهَا غَيْبٌ لَا يَعْلَمُهُ إِلَّا اللَّهُ".
الزهد والرقائق لابن المبارك ج:١ ص: ٤٣٤
“ Bana sidreden haber ver dedi, dedi ki “ Sidre, Arşın gölgesindedir, her alimin, mukarreb meleğin, Rasul ve Nebilerin ilminin son bulduğu sınırdır, onun arkasında ğayb vardır, onu Allah cc den başka kimse bilmez.”
Ez-züht ver-Regâik ibnil-Mübarek c.1 s.434
Bu yolcukta CEBRAİL AS kılavuz, MİKAİL AS Kudüs’e kadar yol refiki idi ve Mikail as Burağın arkasında idi.
Efendimiz sas; “ Benim iki semada ikide yerde vezirim ( bakanım ) var, semadakiler Cebrail ve Mikail as r, Yerdekilerse Ebu Bekir ra ve Ömer ra dir “ buyurdular.
عَنْ أَبِي سَعِيدٍ الخُدْرِيِّ، قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: "مَا مِنْ نَبِيٍّ إِلَّا لَهُ وَزِيرَانِ مِنْ أَهْلِ السَّمَاءِوَوَزِيرَانِ مِنْ أَهْلِ الأَرْضِ، فَأَمَّا وَزِيرَايَ مِنْ أَهْلِ السَّمَاءِ فَجِبْرِيلُ وَمِيكَائِيلُ، وَأَمَّا وَزِيرَايَ مِنْ أَهْلِ الأَرْضِ فَأَبُو بَكْرٍ وَعُمَرُ".
المسند الموضوعي ج: ٢٠ ص:٢٧٥
Ebi Saıyd El-Hudri ra dediki “ Rasulüllah sas şöyle buyurdu : “ Her Peygambere iki gök ehlinden iki yer ehlin bakan verilmiştir. Amma benim gök ehlinden bakanlarım Cebrail as ve Mikail as dır. Amma yer ehlinden bakanlarım ise Ebu Bekir ra ve Ömer ra dır.”
El-müsnedül-Mevdû-ı c:20 s:275
Kur'ân-ı Kerîm'de el-İsrâ Sûresi'nin 1. âyetinde:
"Kulu Muhammed (s.a.s.)'i, bir gece Mescid-i Beytullahıl-Harâm'dan, kendisin bütün âyetlerimizi göstermek için, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya( beytil-makdise) götüren Allah'ın şânı ne yücedir. Doğrusu O işitir ve görür." buyrulmuştur.
Rasûl-i Ekrem (s.a.s.)'in Mekke'deki Mescid-i Harâm'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'ya olan yolculuğu yukarıda anlamı yazılan âyet-i kerime ile İsrâ olarak sâbittir.
Mescid-i Aksâ'dan semâlara ve yüce makamlara yükseldiğini Allah cc Necm suresinde ((İki ok yayı kadar yada ondan daha az bir mesafede yaklaştı ve kuluna ( Muhammede sas) dilediğini vahyetti)) beyanında geçen abd kelimesiyle miracın ruh ve cesetle uyanıkken olduğunu açık bir şekilde beyan eder.
Peygamber Efendimizden nakledilen sahîh hadîs-i şerîflerde tavâtür yoluyla öğrenmekteyiz. Hadîs-i şerîflerde anlatılanların özeti şöyledir.(114)
Rasûlullah (s.a.s.) bir gece Kâbe'nin "Hatîm" denilen kısmında veya Ümme Hâninin evinde uyur iken, Cebrâil as ve Mikâil as alıp zemzem kuyusunun başına getirdiler. Orada kalbini zemzem ile yıkayıp hikmetle dıldurlar ve yanlarında getirdikleri "Burak" binerek Kudüsteki Mescid-i Aksâ'ya gelip burada namaz kılmıştır. Buradan da "Mi’râc" binerek, semâlara yükselmiştir.
1'inci semâda Âdem as,
2'inci semâda Yahyâ as ve İsâ as,
3'üncü semâda Yûsuf as,
4'üncü semâda İdrîs as,
5'inci semâda Harûn as,
6'ıncı semâda Mûsâ as ve
7'inci semâda beyti mamura sırtını yaslanmış şekilde İbrâhim as ile görüştü. Bunlardan her biri Rasûlullah (s.a.s.) 'i selâmlayıp tebrik ettiler, "Hoşgeldin Sâlih Kardeş," dediler.
Daha sonra "Sidretü'l-müntehâ"ya yükseldi. Orada kazâ ve kaderi yazan kalemlerin çıkardıkları sesler duyuluyordu. Sidretü'l-müntehâ'dan ötesi, sözle anlatılması mümkün olmayan bir âlemdi. Buraya kadar beraber oldukları Cebrâil as da buradan öteye geçememiş, "benim için burası sınırdır, parmak uçu kadar daha ilerlersem, yanarım..." demiştir.
Devamı Yarın…