İsraf, ölçüsüzlük, nimeti gereksiz ve aşırı tüketmektir. İsraf, normal sınırı aşmak, aşırılığa kaçmaktır. İsraf yalnızca ekonomik alanda olmaz. Hayatımızı kuşatan pek çok israf çeşitleri vardır. Şöyle ki:
Nimet israfı/Nânkörlük: Nân farsça’da ekmek demektir. Nânkör, ekmek nimetini görmezden gelmenin adıdır. Nimetlerin en önemlisi ekmek üzerinden bu kavram meşhur olmuştur. Ekmek gibi bir nimeti görmezden gelen, onun kıymetini bilmeyen, onu yersiz tüketen, onu çöpe atan bir kimse diğer nimetlere neler yapmaz ki. Ancak nânkörlük yalnızca ekmek nimetini görmezden gelmek yahut onu aşırı tüketmek veya ekmeği çöpe atmak demek değildir. Bütün nimetler için söz konusudur. Kim hangi nimeti görmezden gelirse, o nimetin asıl sahibini unutursa, nimeti nimet sahibinin ölçüleri doğrultusunda kullanmazsa nânkörlük etmiş olur. Nimete nânkörlük, onun asıl sahibi Yüce Allah’a nânkörlüktür aslında.
Zaman israfı. Zaman, Yüce Yaratıcının bize bahşettiği en önemli nimetidir. Gecesiyle gündüzü ile, bütün dilimleriyle zaman, en büyük nimet ve en büyük ilahî emanet. Zamanı kendisinde emanet olarak gören mümin, onu asla israf etmez. Çocukluğu, gençliği, ihtiyarlığı, mesaisi tatili ile zamanı en güzel şekilde değerlendirmeye gayret eder. Zamanı değerlendirmek, onu bereketlendirmek demektir. Bir öğretmen için ders saati, bir vaiz için vaaz zamanı, bir konuşmacı için konuşma süresi, onda emanettir ve onu en verimli şekilde kullanmakla yükümlüdür. Zamanı kokutmamak lazımdır. Şairin dediği gibi:
Zamanı kokutanlar, mürteci diyorlar bana/Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana!
Seçkin insanların zamanını israf etmemek. Herkesin zamanı önemlidir, ancak topluma yön veren insanların zamanı daha da önemlidir. Zira onların zamanını çalmak, onları gereksiz yere meşgul etmek, onların zamanını meşgul etmek zararı, yalnızca onlarla sınırlı kalmayan bir israf çeşididir. Çünkü bizim israf ettiğimiz zamanlar, başka insanların hayrına işlerin planlanıp yapılacağı zamanlardır. Bunun için Yüce Allah, basit meseleler için özel görüşme talebinde bulunarak peygamberinin zamanını çalmak isteyenleri engellemek için, onunla görüşmek isteyenlere, görüşme talebinden önce tasaddukta bulunmalarını istemiştir. Ey inananlar! Peygamberle hususi olarak konuşacağınızda, bu konuşmanızdan önce fakirlere sadaka veriniz; bu, sizin daha iyi ve daha temiz olmanız içindir.
Mekân israfı. Neresi olursa olsun bulunduğumuz mekanlar da bizde emanettir, onları da yerli yerince kullanmamız gerekir. Evlerimiz, işyerlerimiz, tatilimizi geçirdiğimiz mekanlar, hepsi nimettir ve yerli yerince kullanılmalıdır. Bugün kocaman evleri, gereksiz eşyalarla doldurup oturacak yer bırakmayanlar, misafir kabul edemeyenler bu israf çeşidini düşünmelidirler.
Eşya israfı: Kullandığımız bütün eşyalar bizde emanettir. Onları bize emanet edilen nimetler olarak görmek ve ona göre değerlendirmek zorundayız. Bugün çöpe atılan bunca nimetler, evlerimizin çatılarında yahut bodrumlarında biriktirdiğimiz kullanmadığımız bunca eşyalar bu israf çeşidinin içerisine girmektedir. Onlardan da sorumluyuz. Onlar âtıl halde orada dururken, onlara muhtaç durumda olan bir çok insanın olduğunu hatırlamalıyız.
Çoluk çocuğun israfı. Çoluk çocuğumuz bize emanettir. Onların da asıl sahibi Yüce Allah’tır. Onları, O’nun ölçüleri dışında istihdam ediyorsak bu da onların israfı demektir. Onları hayata, geleceğe hazırlarken, iş ve eş seçimlerini yaparken onları israf etmemeye özen göstermeliyiz. Maiyetimizde çalıştırdığımız kimseler için de durum benzerdir.
İsrafçılar, şeytanın kardeşleridir. Onun için Müslüman, bir akarsuyun kenarında da olsa, o sudan abdest alırken bile suyu ölçülü kullanır, israf etmez. Nasıl olsa akar su, benim kullanmamla eksilmez demez, hem ben abdest alıyorum, ibadete hazırlanıyorum diye mazeret üretmez. Onun akar sudan abdest alırken bile suyu ölçülü kullanması, aslında iktisatlı olmaya kendini programlamak içindir. O halde ey iman edenler! Allah’ın nimetlerinden istifade ediniz, ancak israf etmeyiniz.