İsrail neresi, sınırları nerede başlar, nerede biter, bilen varsa göstersin sorusu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından BM salonunda sorulduğunda, ABD ve batı ülkeleri başlarını kasıklarının arasına alıp salonda yokuz numarası yapmışlardı. O gün yok olanlar, bugün orantısız güç kullanarak Filistinli katletmeyi bir alışkanlık ve bağımlılık haline getirmiş işgal güçlerine utanmadan destek açıklaması yapıyorlar. Açıklamayla kalsalar, bir de tüm dünyanın gözü önünde avuç içi kadar bir yerde yaşayan 2,5 milyon insanı katletsin diye filo şeklinde uçak gemisi ve sınırsız askeri ekipman gönderiyorlar.
HAMAS’ın bu operasyonunu anlamsız bulanlar, önce bugüne kadar Filistin halkının yaşadığı ve soykırıma dönen katliamın sebebini söylesinler. Sabra, Şatilla’da çoğu çocuk ve kadın olmak üzere katledilenler ellerindeki son sistem füzeleri işgal bölgelerine gönderdi diye mi öldürüldü? Peki, İsrail 1948’den bugüne işgal ettiği ve her geçen gün yeni işgallerle büyüttüğü 22.145 km² alanı Filistinlilerle uzlaşarak mı elde etti? Her hafta topraklarına çökülen ve direndikleri için katledilen Filistinli köylüler örgütlü bir yapının mensubu oldukları için mi katledildi? 2018 yılı boyunca 865 kez bombalanan GAZZE için ABD ve batılı uşaklar tek kelime etti mi? Füzelerle ve yeni nesil bombalarla un ufak edilen çocuklar konusunda ABD’nin, BM’nin tek cümlesi var mı?
Utanması olan bugün HAMAS’ın ortaya koyduğu başarıyı sadece alkışlar. Elinde gücü varsa da, İsrail’in elinden tutup yeni katliamlar yapmasına mani olur. Onun dışında her söz boş, anlamsız ve yardakçılıktır. Çünkü HAMAS’ın 7 Ekim çıkarması, 1948 yılından bugüne yaşatılanlara verilen bir cevaptır. İçinde Türkiye’nin de olduğu birkaç ülke hariç, batısıyla, doğusuyla tüm dünya, İsrail’in 75 yıldır yaptığı katliamlara ve kurbağa taktiğiyle işgaline göz yumdu. Bugün kadınlar ve çocuklar açısından oldukça naif, ama İsrailli askerler açısından acımasız 7 Ekim HAMAS operasyonunda zıplamaya başladılar. HAMAS, ABD ve batının kendisi için neye tekabül ettiğini çok iyi biliyor. Onların iyi niyet temennilerine de arabuluculuk çabalarına da ihtiyacı yok. Çünkü 75 yıldır tescillenmiştir ki onlar, İsrail’in başı belaya girmeden arabuluculuk yapmadılar, yapmazlar, yapamazlar.
Tüm bunlar ortada dururken, HAMAS’a ve onun şanlı direnişine laf söylemek, topraklarını müdafaa ederken gösterdikleri o kahramanlık çabalarını istisgal etmek, başlı başına zihinsel ihanettir. Beyni, ABD ve batının rahminde olanlardan da başka bir şey beklenmez zaten. Onlar, yaşam hortumu uşaklık üzerinden kalınlaşmış insanlardır. Bilirler ki, itaatte acizlik, hortumda incelmedir.
HAMAS çıkarma yapmasaydı İsrail yerinde dururdu tezi, yalandan ve hayalden başka bir şey değil. Bunu diyenlerin iyi niyetli olanları ya İsrail’i tanımıyorlar ya da çok insalcıllar(!) ve ölen İsrailli askerlere acıyorlar. Terazinin bir kefesine Filistinlilerin yaşadığı acıyı koymadıkça her ikisi de anlamsız ve saçmadır.
İsrail diye bir devletin varlığını kabul etsek bile, 75 yıldır hangi harita üzerinde devletsin diye sormayan, önü açık işgal onayına söz söylemeyen beylerin, bugün yata yıkıla İsrail için ağlamaları Cumhurbaşkanının deyimiyle bir cibilliyet sorunudur ve maalesef çözümü de yoktur. O sebeple, ne HAMAS onları dinler ve savaş/barış politikalarını onlara göre düzenler ne de İsrail, güç ve acı dışında bir dilden anlar.
İşgal edilen topraklarda tedarikini yapan, İsrail’e karşı direnişe geçer, geçmelidir de. Tedarikin yapıldığı adres üzerinden direnişi lekelemek utanç verici bir davranıştır. Çünkü İsrail, işgal ettiği topraklarda tek bir Filistinli bile istemiyor. Bunu 75 yıldır işgalle, katliamla çok açık bir biçimde söylüyor. HAMAS’ın 7 Ekim çıkarmasına söz söyleyenler, anlaşılmak için İsrail’in daha ne demesini ve yapmasını bekliyorlar ki?