Sözleşmenin 48. Maddesinde; “Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır” denmektedir.
Bu madde, anlaşamayıp kavga eden veya tartışma yaşayan aile fertleri arasında bir şikâyet söz konusu olmuş ise bu kişiler arasındaki arabuluculuk ve uzlaşma yapılmasını yasaklıyor.
Madde illaki kavganın ve tartışmanın devam etmesini ve olayın mahkeme boyutuna taşınmasını istiyor. Bu çok tehlikeli, aileler yönünden çok feci sonuçlar doğuracak bir maddedir. Aile fertlerini uzlaşma ve anlaşmaya değil, kavgaya ve mahkemelerde sürünmeye sevk eden ve sonuçta aile birliğini yok eden, ortadan kaldıran yıkıcı bir maddedir.
Sözleşmenin 52. Maddesinde; “Taraflar, yetkili makamlara, ani tehlike durumlarında, aile içi şiddet faillerinin, mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgahını yeterli bir süre için terk etme emri verme ve faillerin mağdurun veya risk altındaki şahsın ikametgahına girmesini veya mağdurla veya risk altındaki şahısla temas etmesini yasaklama yetkisi verilmesini temin edecek yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır” denilmektedir.
Bu sözleşmeye uygun olarak çıkartılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu kapsamında yüzbinlerce erkek evinden uzaklaştırılmıştır.
Hiçbir delil, belge, şahit, ispat aranmaksızın sadece kadının ifadesiyle evin erkeği evinden atılmakta ve sokağa terkedilmektedir. Evdeki bir hayvanın bile sokağa atılamadığı bir ortamda bugün yüzbinlerce erkek evinden, yuvasından sokağa atılmaktadır. Bu durum şiddeti önlemeyi bırakın daha da arttırmaktadır.
Bununla da kalınmamakta evden atılan erkeğin telefonları dinlemeye alınmakta ve eşiyle temas kurup kurmadığı takip edilmektedir. Sokağa atılan erkek eşini telefonla arar da “gel şikâyetinden vazgeç barışalım” dediği anda veya çocuklarının durumunu sorduğu anda yakalanıp hapse atılmaktadır.
Kadının tek taraflı beyanı ile böylesine cezalar verilmesi hakkaniyetle, adaletle, insafla, insan hakları ile bağdaşmaz, inancımızın prensiplerine zaten uymaz.
İstanbul Sözleşmesi denilen ucube Avrupa Konseyi sözleşmesi bizim değerlerimize taban tabana zıt maddeler ihtiva etmektedir. Avrupa Birliğine girmek adına 2011 yılında imzalanan bu sözleşmenin derhal iptal edilmesi gerekmektedir.
Bu sözleşmeye dayalı olarak çıkartılan kanunlarda ömür boyu nafaka, dini nikâhla yapılan gönüllü evliliklere verilen cezalar ve adı cinsel istismar olan ancak boyutu belli olmayan fiillere cezalar uygulanmaktadır.
Ömür boyu nafaka ile boşanan ve artık onun için yabancı olan bir kadına ömür boyu nafaka verilmesi uygulaması hangi vicdana sığmaktadır.
Bu ülkede zina alabildiğine serbest icra edilirken, hele hele 18 yaş altı dini nikâhla yapılan gönüllü evliliklerde erkek tecavüzcü diye hapse atılmakta kadın ve çocuklar mağdur edilmektedir. Bir ifadesi ile kocasını evden attırabilen kadın burada dinlenmemekte her ne kadar ben gönüllü evlendim dese de “sen çocuksun, senin ifaden geçersiz” denmektedir.
Kanunlara cinsel istismar diye bir tabir konulmuştur. Cinsel istismar ne denektir? Taciz mi, tecavüz mü? İkisi çok farklı şeylerdir. Tacizin kapsamı çok geniştir. Öğretmenin öğrencisine dokunması bile taciz kapsamına girebilmektedir. Böyle bir temas ile tecavüzün aynı kapsamda cinsel istismar olarak değerlendirilmesi çok büyük yanlıştır.
İstanbul Sözleşmesi denilen ve bizim inancımıza, ahlak anlayışımıza, kültürümüze ve değerlerimize düşman olarak hazırlanan bu sözleşme ve bu sözleşmeye dayalı olarak çıkartılan kanunların acilen iptal edilmesi gerekmektedir.
Bugüne kadar içeriği belli olmayan İstanbul Sözleşmesinin ne olduğu artık ortaya çıkmaya başlamıştır. Yıllardır bununla tek başına mücadele eden Sema Maraşlı hanımefendiye, son aylarda büyük destek verilmekte ve bu destek çığ gibi büyümektedir. İnançlı ve imanlı yazarlar İstanbul Sözleşmesinin içeriğini yazmaya başlamışlardır.
Bir yandan da İstanbul Sözleşmesi denilen aslında Avrupa Konseyi sözleşmesi olan bu ucubenin acı sonuçları da ortaya çıkmaya başlamıştır.
Onun için başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere Bakanlarımızdan ve Milletvekillerimizden bu sözleşmenin derhal iptal edilmesini milletimiz adına talep ediyor, bekliyoruz.
Bu yazı bu konudaki üçüncü bölüm yazıdır. Geçen hafta yazdığım 1 ve 2. bölümleri yeniden okumanızı tavsiye ediyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.