İşte bu pis oyunun kurgucuları

Bir füze kalkanı muhabbetidir gidiyor...

Bir füze kalkanı muhabbetidir gidiyor... Kalkan nereye kurulacak, nasıl çalışacak falan filan... Fakat olayın diğer boyutunu gören kimse yok...
Nedim Hazar / Zaman

Kalkanlara kar yağıyor üşümedin mi?


Körfez Harbi yıllarıydı. Yaşı müsait olanlar hemen hatırlayacaktır. Simültane yayın ilk kez hayatımıza girmişti. Antenleri (tabii ulusal kanallar aracılığıyla) direkt olarak CNN International'a çevirip canlı yayında savaş izliyorduk. Hatırlarsınız canım, hani çeviri yapan Ortadoğu uzmanlarımız, namaz kılan Saddam görüntüsüne 'Saddam eğiliyor, Saddam doğruluyor, Saddam sağa baktı, sola baktı. Sanırım Saddam ibadet ediyor' şeklinde şahane uzmanca yorumlar yapıyorlardı!

Patriot kelimesini de ilk o dönemde duydum şahsen. Saddam her gün Irak TV'sinde. Bol bol füze gösteriliyor, Kuveyt tehdit ediliyordu. (Sanırım Scud füzesi revaçtaydı o dönem.) Buna karşılık Amerika büyük bir fedakârlık ve cefakârlıkla Patriot denen bir savunma sistemini -başta İsrail olmak üzere- Irak'ın çevre ülkelerine yerleştiriyordu. Tabii pahalı bir şeydi Patriot. Mesela Şanlıurfa'nın hissesine bu füzesavar yerine koli bandı düşmüştü.

Koli bandı; bildiğiniz koli bandı. Geçmiş zaman hatırlamıyorum ama yine ekrana çıkan uzmanlar salık vermişti sanırım: 'Evlerinizin çerçevelerini yalıtın, bantlayın' filan demişlerdi. Koli bandı piyasası birdenbire canlanmıştı. Hatta adı 'Saddam bandı'na çıkmıştı Doğu ve Güneydoğu'da. Durumu biraz iyi olanlar, nasıl kullanacakları hakkında hiçbir fikirlerinin olmadığı gaz maskeleri filan da alıyorlardı. Rus yapımı gaz maskesi gördüm ben o dönem. İşporta tezgâhlarında satılıyordu.

Saddam bir iki füze attı İsrail'e ama pek bir numara olmadı. Açıkçası Patriot'lar kullanıldı mı, kullanıldıysa işe yaradı mı bilmiyorum...

Yıllar sonra Amerika, kitle imha silahları olduğu gerekçesiyle Irak'a saldırdı. Yarım milyon tondan fazla bomba yağdırdı Irak'a. Bir milyondan fazla insan öldü, milyonlarcasının hayatı değişti, göç etti, perişan oldu, kısacası Irak bitti. Sadece altyapısının tekrar eski hale gelmesi için 20 yıl ve milyarlarca dolarlık bütçe lazımmış.

Elbette bulamadı Amerikalılar kitle imha silahı filan. Yoktu çünkü. Ortadoğu'da bu tür silahlar bir tek İsrail'de vardı ve onlar da bütün dünyanın gözüne baka baka kullanıyorlardı.

ABD'nin kim bilir hangi silahları, nasıl denediğini ileride tarih yazacaktır mutlaka. Afganistan'a da benzeri şeyler yapıldı. Arada İran vardı ve ona da, bildik numaralar yapıldı, yapılıyor.

Bu uzun ve pis oyunun kurgucuları çok belli aslında: Silah endüstrisi. Saddam'ı Kuveyt'e saldırtan da onlardı, Saddam'a saldıran da...

Şimdi biz, içeride AK Parti'nin yanında ve karşısında olanlar bir 'füze kalkanı' muhabbetidir tutturmuş gidiyoruz. Gazetelere bakıyorum, basılan resimler bile meselenin ne kadar tırıvırı olduğunun kanıtı. Herkes farklı bir füze resmi basıyor birinci sayfasına... Hiç olmazsa bir Patriot resmi basar insan Körfez Savaşı'nın anısına!

Türk medyası saldırının İran'dan geleceğini yazıyor Avrupalı ve Amerikalı siyasilerin yönlendirmesine takılarak. Ancak ne tür bir füze ile saldırılacağını kimse bilmiyor; çünkü füze, başlığı, menzili filan bilinmiyor. Esasen Türkiye'ye konulacak olan şey kalkan bile değil, sensörler... Bundan başka bilinen şeyler birkaç teorik cümle: Efendim kalkan doğu sınırına konacak, füze harekete geçince kalkan elektronik olarak felç edecek, bu esnada Akdeniz'den kalkan önleyici füzeler, saldırgan füzeyi indirecek.

Soru şu: Nereye indirecek?

Şu cevabı kimse vermiyor nedense: Ordumuzun sıklıkla bomba yağdırdığı Doğu ve Güneydoğu dağlarımıza!

Bundan sonraki pozisyonumuz kafa yapımıza göre değişiyor. Kimi mevzubahis olan havai fişekmiş gibi basite alıyor olayı, kimi silah endüstrisinin bu oyununu görmezden gelip iktidara bindirmek için neredeyse vatana ihanet sayıyor bu durumu.

Ve bayram tatilinde 150'den fazla insan ölüyor, bine yakın insan yaralanıyor bu ülkede. Kimse de, eğer bir savunma kalkanı koyacaksak otoyollarımıza koyalım demiyor. Ölü çocuk cesetleri asfaltlarda yatıyor...

Peter Arnett vardı bir de, o kadar kaptırmıştı ki kendini, Ortadoğu'daki çocukların çoğuna kendi isminin verildiğini zannediyordu!



Medya Haberleri

Yapay zeka ile Müslüm Gürses albümü
Hataylı Minik Yetenek Ahmet Kazar, Haluk Levent ile Aynı Sahneyi Paylaşmak İstiyor
Okan Yalabık’ın Gençlik Hali Görenleri Şaşırttı!
Ankaralı Turgut’tan kötü haber geldi
Akasya Durağı’nın Dilek'i yıllar sonra ortaya çıktı