Seni başkan yaptırmayacağız diyenlerin tamamının eline bulaştı gencecik fidanların kanları. Bu sefer kaçacak yer de kalmadı. Bu koronun şefliğini üstlenen CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu "Kan dökülmeden olmaz başkanlık" demişti. CHP'nin sosyal medyasını yöneten zibidi de utanmadan "Bu işte bir MİT yeniği var" diyerek devletin kendi kuzularına kıydığı iftirasını attı. Yani, kan dökülmeye başladı ya, dememiş miydik biz, başkanlık için kan dökülüyor diyeceklerdi. Ama tam bi diyemediler, organizasyonu beceremediler, sanatçı manatçı bozuntuları da rahatça atıp tutamayınca ortalık yerde kalakaldılar...
Sosyal medyadan 'polisler ölmüş' diye sevindirik twitler atan kanı bozuklara da tahammül edilmedi bu sefer. Aylar yıllar önce yapılması gerekenler ancak şu kadar şehitten sonra yapılabildi. Devlet yapımızın ne kadar hantal ve yavaş çalıştığını bir kez daha gördük milletçe... Bu da bişey, yine beylik laflarla geçiştirilebilirdi. Artık ne halkın ne de hükümetin teröre en küçük bir tahammülü kalmamıştır. Devlet bu sefer çok fena kızmıştır!
Bir kişi başkan olmak istiyor, tüm millet ceremesini çekiyor dedirtmek için kıyılıyor yavrulara. Oysa, biz ne diyoruz; bir adam bulduk Allah ömür versin gittiği yere kadar onu seçeceğiz. Adına ister başkan deyin ister cumhurbaşkanı...
Seçeceğiz ulan. İsteseniz de istemeseniz de. Sevseniz de sevmeseniz de. Çatlasanız da patlasanız da, geberseniz de seçeceğiz. Bu ülke biz sessizce bu günleri bekledik diye sizin sandınız gavatlar. Sizin değil, bizimdir bu ülke. Bu ülkeyi vatan yapmak için kanı dökülenler de bizim dedelerimiz. Şimdi ölenler de bizim çocuklarımız. Siz bu ülkeye gâvurluktan başka ne yaptınız şerefsizler!..
Sizin dedeleriniz bir zamanlar bu topraklar üzerinde azınlıktı. Gâvur oldukları için askere alınmadılar. Hep biz öldük siz yaşadınız, hep biz acı çektik siz gününüzü gün ettiniz. Bu ülkenin gerçek sahipleri olan bizler, dans etmeyi, viski içmeyi, kayak yapmayı, konken oynamayı bilmeyiz, ama vatanımıza göz koyarsa bir gâvur sıpası gözünün yaşına bakmayız. Yıllarca itilen, kakılan bizdik. Başımız örtülü diye vergimizle diktiğimiz binalara alınmadık. Sakalımız var diye çocuklarımızın yemin törenine bile giremedik. Kamusal alan dediniz, kanun dediniz, nizam dediniz ses etmedik, sabrettik...
Yeter ulan şerefsizler!
Hiç sevmediğiniz hatta nefret ettiğiniz halde sırf bize eziyet edebilmek için Atatürk'ün arkasına sığınmanız da kurtaramaz artık sizi. Açığa düştünüz, gün gibi karşımızda duruyorsunuz ve gömgök gâvursunuz! Biz bu ülkeyi sizin gibilerden kurtarmak için savaştık. Hâlâ da savaştığımız sizsiniz. Adınızın ne olduğu umurumuzda değil...
***
Batı Basını!
Hani iki de bi haberlere konu oluyor ya, falanca İngiliz gazetesi, feşmekanca Alman dergisi yahut ABD'nin önde gelen haber sitesi şöyle dedi, böyle dedi diye. Bu adını bildiğimiz gazeteler, dergiler ve sitelerin tamamının sahipleri dünya para sistemine de hükmeden yahudi ailelerdir. Cennet mekan II. Abdülhamid'e de ilkin basın yoluyla başlatmışlardı algı operasyonunu. Ardından da darbeyi gerçekleştirdiler. Daha 1800'lü yıllarda dünyayla top gibi oynuyorlardı. Önce kötü, gaddar, diktatör gibi yaftalar atılıyor ardından da gitmesi için bizden gibi görünen gâvur tohumlarını harekete geçiriyorlardı. Sistem aynen devam ediyor. Şimdiye kadar hep başarılı oldular, bakalım bundan sonra ne olacak!..
Bu batı basını dediğimiz kuruluşların İstanbul'da ve Ankara'da temsilcileri, muhabirleri var. Bu muhabirler Türkçe öğrenmiş bizzat kendi vatandaşları olduğu gibi adı Ahmet Mehmet olan aslı bizden olmayan muhabirleri de olabilir. Önce algı operasyonunda kullanmak için haberi yapıp yolluyorlar kurumlarına. Haberler yayınlanınca da tekrar dün kendileri yazıp yolladıkları haberleri referans gösterip bak batı basınında böyle haber çıktı diye önümüze koyuyorlar. Türkiye'de yönettikleri gazeteler, dergiler ve haber siteleri de o batı basınında çıkan haberleri alıp batıda böyle algılanıyor diye bizi korkutmaya çalışıyorlar...
Özellikle Fetöcüler bu taktiği yıllarca kullandı. Para ödeyerek kendilerine bağladıkları Avrupa Parlamentosundaki kimi vekilleri, bağış yaptıkları batı STK'larını konuşturarak da araya çeşni yapmayı pek severlerdi. Yıllarca yutturdular bize bunları...
Artık yemiyoruz...
Takmıyoruz ulan sizin basınınızı da, STKnızı da parlamenterinizi de...
İstediğinizi yazın, çizin. Çatlayın, patlayın, umurumuzda değilsiniz gayri...
Batı basınından çok farklı olmayan, bizim sanılan basın da istediğini yazsın umurumuzda değil...
Millet 15 Temmuz'dan sonra kimin kim olduğunu, aslında ne denmek istendiğini anlayabiliyor artık...
Hadi bakalım görelim bu sefer de kazanabilecek misiniz!
Tek korkum var, Reis'in arkasında dimdik adam gibi duramazsak, yarın şartlar daha da ağırlaşıp iki maaş alamazsa cart curt edecek ne idüğü belirsizler çıkarsa ne olacak! Unutmayalım ki, her ne kadar her şey yolundaymış gibi günlük faaliyetlerimize devam etsek de aslında büyük bir savaş veriliyor. Bu savaş zannetmeyin Suriye'de, Irak'ta. Bu savaş Türkiye için çıkarıldı, asıl muhatap biziz. Büyük Türkiye'yi durdurmak için böldüler dağıttılar sınırımızdaki iki ülkeyi de. Ve bu planlar yapılalı çok uzun zaman oldu. Plan tıkır tıkır işliyordu, ancak susan pusan bir hükümet yoktu Türkiye'de. Darbe girişimi de Recep Tayyip Erdoğan'ı yok etmek ve Türkiye'yi rahatlıkla bölmek için yapılmıştı...
İçinizi fazla karartmayayım, tüm planların üzerinde bir plan vardır. Nihayetinde Allah'ın dediği olacak, siz sadece kendi imtihanınızdan geçmeye bakın, gerisi kader...
***
Suriyelileri Unutmayın!
Beş altı sene evvel Şam'da, Halep'te, Hama'da mühendis, doktor, avukat olarak çalışanları vardı. Fabrikası, atölyesi, marketi, beyaz eşya bayisi olanları vardı...
Batı kaşıdı, Esad vurdu, İran vurdu, ABD patlattı, Fransa uçurdu. Ortada ne bir şehir kaldı ne bir ülke. Dükkanı tezgahı olanlar, üç beş kuruşu varsa aldı çoluğunun çocuğunun canını kurtarmak için kaçtı. Vatanını bırakıp başka ülkelere sığındılar. Dün klimalı odalarda yaşayanlar, lüks arabalarda dolaşanlar bugün beş kuruşsuz kalmıştı...
Bunlardan birisini hamallık yaparken görmüş bir abimiz. Biraz sohbet etmiş yüreği parçalanmış. Allah kimseyi böyle imtihan etmesin, çok zor bir durum. İçimizde; Suriyeliler(!) diye toptan karalayıverenler, her fırsatta onlara laf sokanlar var ya onlara sesleniyorum. Gaziantep daha düne kadar Halep'in ilçesiydi. Gaziantep, Adıyaman, Urfa nasıl bizimse, Halep'te bizimdir, Hama da...
İngiliz gâvuru gelip şurası Türkiye olsun şurası Suriye, Irak olsun diye çizmiş sınırı. Onların çizdiği sınırı zamanın hökümatı tanıdı diye biz de gönlümüze sınır mı çizmeliyiz. Tanımıyoruz biz bu sınırları...
Biz bir ümmetiz. Bizim içimizde nasıl iyiler olduğu kadar kötüler, dürüstler olduğu kadar sahtekarlar varsa onların da iyisi kötüsü vardır elbet. Bu orta yerdeki gerçeği değiştirmez. Tüm bu topraklar, Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan diye bölünmüş, sınırlar çizilmiş olabilir. Buralar hepimizin. Yönetemezsek, birlik olmayı beceremezsek Türkiye'yi de bölerler de 50 sene sonra başka millet muamelesi görüverirsin. Hiç bir şey yapamıyorsan, yardım etmek istemiyorsan bari sus Allah'ın rızasını kazanmak için kardeşine bişeyler veren insanların moralini bozma!
Suriyeliler, bizim imtihan içindeki imtihanımızdır. Bu imtihanı geçenlere ne mutlu...