Adı Mehmet. Belçika’da doğmuş. Türkçe’yi de iyi konuşuyor. Belçika Maliye Bakanlığı’nda müfettiş olarak görev yapıyor. Satın almış olduğu geniş bahçeli bir evi var. Geliri ortalama gelirin çok üzerinde. Arabası Jip. Yılda üç beş defa Türkiye’de ve diğer ülkelerde tatil yapıyor. Keyfine diyecek yok! Ama Mehmet’i bütün bunlar tatmin etmiyor. Mehmet başta Belçika’daki Türkler, Müslümanlar olmak üzere Avrupa’daki Müslümanlara bir kimlik arayışı ve tanımlaması içinde. Türkiye’nin Belçika’da iyi tanıtılmasını kendine misyon edinmiş. Bunun için hafta sonunu çocuklarıyla birlikte geçirmek yerine, kendisi gibi ideal sahibi bir grupla bir eğitim kampına çekilmişler, neler yapabilirizi tartışıyorlar hararetle.
Evet hatırlarsınız, zaman zaman bu satırlarda Avrupalı Türkler’in artık işçi sınıfından orta sınıfa geçtiğinden övgüyle bahsedip, örnekler verirdim. Bugüne kadar vermiş olduğum tek örnekli başarılı Türk gençlerinden bu hafta grup olarak haber vereceğim. Herbiri alanlarında başarılı olmuş, biryerlere gelmiş ve geldikleri yerlerde de kalmayıp başta mensup oldukları insanların sorunları olmak üzere global konulara kafa yormaya başlamış gençlerden kırk kişiyle tüm bir hafta sonunu birlikte geçirdik. Konuştuk, tartıştık, birbirimizi anlamaya çalıştık, daha yakından dost olduk ve geleceğe birlikte yürüyeceğimize dair gönülleri birleştirdik.
Geçen ay Almanya’nın Köln kentinde, T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılmıyla açılışı yapılan Avrupalı Türk Demokratlar Birliği ‘UETD’nin Almanya, Belçika ve Hollanda yönetim kurulu üyeleri ilk defa geniş bir katılımla Hollanda’nın Driebergen kasabasında düzenlenen hafta sonu eğitim kampı çerçevesinde biraya geldiler.
Ortalama yaş oranı otuzbeş. İkinci nesil temsilcileri, yani Avrupa’da doğup, büyümüş gençlerin çoğunluğu dikkati çekiyor hemen. Birinci gün yapılan tanışma süresince kendilerini tanıtan katılımcılardan kimilerinin hukukçu, kimilerinin bankacı, kimilerinin tıbcı, kimilerinin ekonomist, kimilerinin idareci olduğu hemen ortaya çıkıyor. Her haliyle heterojen bir grup.
Kendilerine Avrupalı Türk Demokratlar diyen bu grup yani UETD camiasının daha yakından tanışması, kaynaşması hedefleniyor hafta sonu programıdan. UETD hareketinin Avrupa’daki yeri, konumu ve geleceği üzerinde de tartışmalar yapıldı. UETD’nin genel başkanı Dr. Fevzi Cebe Almanya doğumlu. Amerika’da da eğitim görmüş, asıl mesleği tıp doktoru olmasına rağmen sosyal bilimlerde de kendini geliştirmiş birisi. Hele hele sosyal bilimlerde “Açık Toplum ve Düşmanları” adlı kitabıyla ün yapmış Karl Popper’a yakın olması benim için bambaşka bir değerdir. Sadece genel başkan mı? Hayır! Diğer gençler de öyle.
Jürgen Habermas, Max Horkheimer, Theodor W. Adorno, Eric Fromm, Louis Althusser başta olmak üzere bir çok ideolog ve batı düşünürlerini okumuş, bununla kalmayıp, Batı medeniyetini etkileyen ve oluşmasına katkıda bulunan Endülüs ve İslam düşünürleri İbn Rüşt, İbn Haldun, İbn Tufeyl ve diğerlerini de bilen gençler beni Avrupalı Türkler’in geleceği açısından yeniden ümitlendirdi ve heyecanlandırdı.
Hakikaten böyle farklı, çok yönlü, donanımlı, Anadolu’ya yabancılaşmamış, içinde bulunduğu ülkenin sistem kodlarını çözmüş, hem Türkiye’ye hem Avrupa’ya aidiyet duyan ve sorumluluk hisseden bu grup Avrupalı Türkler’in ve Türkiye’nin elinde olan büyük bir şanstır.
İşte böyle bir sosyal sermayeye sahip olan UETD hareketi, misyonunu ve hedeflerini şöyle ifade ediyor: “Avrupalı Türk insanının özbenliğiyle Avrupa toplumuna entegrasyonunun sağlanabilmesidir. Sosyal, kültürel ve siyasal boyutları olan sorunları aşabilmek yine çok boyutlu bir çalışma içinde olmayı gerektirmektedir. ATDB’nin hedefi, Avrupalı Türk insanının bulunduğu ülkelerin saygın, itibar sahibi ve etkin birer vatandaşı olabilmesini sağlayabilmek için diyalog ve işbirliği zemininde çok boyutlu bir gelişme kaydedebilmesidir”.
Genel başkan Cebe bu görüşü hafta sonu programında bir defa daha çok açık ve net bir şekilde ortaya koydu. Hiç bir siyasi parti, sivil toplum örgütünün devamı olmadıklarını, amaçlarının Avrupalı Türklerin daha etkin bir biçimde, onurlu bir biçimde içinde yaşanılan ülkelerde kabul görmelerini sağlamak olduğunu söyleyen Cebe, haklarına söylenenle aldırış etmeden doğru bildikleri ve inandıkları yolda hızla ilerleyeceklerini belirtti.
Evet bir hafta sonu boyunca gözlemleme imkanı buluduğum UETD yönetiminde toplanan bu grubun, Avrupalı Türklerin kendi kimliklerine, norm ve değerlerine yabancılaşmadan içinde yaşanılan ülkeye uyum sağlamayı, bu ülkelerde etkin bireyler ve saygın vatandaşlar olmayı, her alanda katılımı ön plana çıkaran ve böylece Avrupa’da çok kültürlülüğe katkıda bulunmaya inanan bir düşünceyi tanıtmak, yaymak, yeni nesillere aktarmak ve böylece kimlik oluşumunda bu düşüncenin etkin olmasını sağlayabilecek bir kalitede olduklarını gördüm.
Bu fotoğrafı Avrupalı Türkler tam kırk yıldır beklemektedirler. Bu fotoğraf kırk yıllık bir göç serüveninin somut ürünüdür.
İşte özlenen gençlik budur! Gösterişten uzak. Avrupalı standartları yakalamış. Aydın bakışlı, iman etmiş ve konulara eleştirel yaklaşım...