Geçen hafta bir dostumla karşılaştım,
Ne var yok, sorusuna .
"İçimde bir sıkıntı var cevabını aldım
Neden ki? nasıl bir sıkıntı dedim.
Bilmiyorum bilemiyorum, aç değilim, açıkta değilim ama her şeyden endişe çıkartıyorum" bu sıkıntı bu huzursuzluk beni öldürecek;
Dostumun bu hali kötü bir şey.
Bu durumdaki insan İşini gücünü yapamıyor.
“Kendini bu noktaya getirme buna izin verme” diyerek dostumu uyarmak istiyorum. Ancak beceremiyorum.
Sadece bir uzmana görünmesinin yararlı olabileceğini söylüyorum.
Aslında bu dostum yalnız değil.
Dünyada nerde huzur var ki, hangi İslam ülkesi huzurlu?
Günümüzde insanları anlamak çok zorlaştı, bazı değerler çöpe atıldı
İnsanları birbirine bağlayan değerler yok oldu, durum böyle olunca da arkadaşımın rahatsızlığı herkesi sardı sarmaladı.
Artık, ya rahatsızlık var, ya da psikolojik bozukluk denen hal!
Dünyada hastalıklar, hastalık gibi görülmüyor. Uygunsuzluk uyumsuzluk olarak tarif ediliyor.
İdeal sağlık ölçülerine uygun düşmeyenler hekimlerden yardım istiyor. Bu yaptığını da, yapılacakların hepsi yapıldı şeklinde yorumluyor.
Ama ideal sağlık nasıl sağlanır dinin sağlıktaki rolü nedir diye sorsanız… Her kafadan ayrı ses çıkıyor.
"Rahatsızlık" mı? Evet. Ama neden "rahat" değil
Herkes Huzursuzluktan şikayet ediyor. Tamam! Ama neden "huzur" değil?
Hekimlerden bunu bilen yok!
Bilenlere de değersizleştirilmiş.
Ortalıkta ve Televizyon ekranlarında dolaşanlar hep eveleyip geveleyenler.
Tabiî ki Yalnız değiliz.
Tabiî ki Tek başımıza yaşamıyoruz.
Fakat ne zaman sıkıntılarımızla, dertlerimizle baş etmeye kalkışsak...
Nereden nasıl destek almalıyız işte onu bilmiyoruz
Bilenler içinde, görünmez bir güç
“Sakın söyleme, söylersen dışlanırsın, yalnız kalırsın. Bu zamanda bu dediklerin olmaz” cevabını veriyor.
Çünkü cumhuriyetin ilk yıllarından beri durum değişmedi. Sistemin işleyişi ve maddiyat, İnsan hayatından daha değerli sayılıyor.. İnsanların her rahatsızlığında aynı yerden çözüm bekliyoruz. Manevi rahatsızlıktan hiç bahsedilmiyor.
Hatta her psikolojik sendelememiz "beklenmedik bir arıza" olarak kabul ediliyor.
Sürekli yüksek hız üzerine kurulu ve hep fırsatlara yetişmeyi hedefleyen bir kariyer düzeni düşünün..
Kişi böyle bir iş ortamında "hiçbir şeye yetişemediği" duygusuna kapılır ve paniklerse, bunda şaşacak bir şey var mıdır?
Tabiî ki yoktur çünkü bu kaçınılmaz bir gerçektir.
Çağın ruhsal rahatsızlıklarına yakından bakınca hiç bir şey görmeyen gözlerin sayısının artması, toplumun acı çekmesini fazlalaştıracaktır.
Toplumun manevi eksikliklerini görmezsek şu an yaptığımız gibi yapar her şey normalmiş gibi davranırsak hiçbir zaman doğruyu bulamayız.
Kendi başımıza "iyi" olabiliriz ancak toplum olarak iyi olmamız lazım değil mi?
Birde, buradan sormak istiyorum.
İyi İnsan mı ? Yoksa Huzurlu insan mı?
Haydi hep beraber, Allahın ipine sımsıkı sarılarak. iyi ve Huzurlu insan olmaya.