Bugüne kadar yazdıklarımdan dolayı, özellikle de gazetenin internet sayfasına gelen yorumlarla ilgili, hiç teşekkür etmediğimi fark ettim. Olumlu ya da olumsuz eleştirileri büyük bir dikkatle takip ettiğimi okuyucularımın bilmesini isterim. Ve özellikle de düşüncelerini belirten okuyucularımı medeni cesaretlerinden ötürü takdir ettiğimi ve işaret ettiklerinden yararlandığımı söylemek isterim. Bir yazar için okunduğunun bilinmesi çok hoş bir duygu. Bir kapıyı çalmak gibi yazmak. Zile basmak gibi. Okununca kapı açılıp selamı alınıyor. Sonra halleşme başlıyor, ikramlar karşılıklı. Sılayı rahim gibi.
Ona götürdüğünüz şeyleri beğenip beğenmediğini bilmek istiyorsunuz. İşine yarayıp yaramadığını ve onu mutlu edip edemediğinizi. Bu da ancak geri bildirimlerle oluyor. Günümüzde internet gazeteciliğinin yararı da burada ortaya çıkıyor. Bu alamda bizim gazetemiz oldukça iyi durumda. O yüzden emeği geçenleri yeniden kutluyorum. Okuyucularımızla interaktif haberleşme ve selamlaşma imkânı sağlıyor bize. Hatta ben daha da interaktif olmasından yanayım. Yazdıktan sonra olumlu olumsuz düşünceler de çok önemli olmakla birlikte, yazmadan önce de yönlendirebilmeli okuyucu belki yazarı. Bunu yapabileceği düzenlemeler de yapılabilir. Hangi konuları okumak istediğini, hangi konulara değinilmesinin yararlı olacağını belirtebilir okuyucular ve hatta belki yazıların içinde bizzat olabilirler.
Dışarıda görüştüğümüz bazı dostlarla bunu yapıyoruz ancak kim bilir kendisiyle irtibat kurma imkânımızın sadece gazetedeki yorum köşesinde olabileceği dostlarımız vardır. Bence herkesin bu dünyaya ileteceği bir mesajı vardır ve olmalıdır. Her insan özeldir ve tektir ve bu yüzden sadece onlara ait ve başkasında olmayan özelliklere sahiptir. Bunu diğerleriyle paylaşmanın sorumluluğu da.
Yeniden ve yeniden tüm okuyucularımı yürekten selamlıyor ve teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız. Düşünce ve yorumlarınızla birlikte her zaman katkılarınıza ihtiyacım olduğunu da siz değerli dostlarıma buradan bir kez daha hatırlatıyorum.
Bugün kısaca geçen hafta İzmir’de gerçekleştirdiğimiz etkinlikten de söz etmek istiyorum. Türk Alman Dostluk Derneği, doğumunun 800. yılı nedeniyle Unesco’nun bu yılı Mevlana yılı ilan etmesini bir panelle kutlamak istemiş. Bu amaçla bizi İzmir’e davet etti. Program İzmir Hilton’da gerçekleşti. Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Yrd. Doç. Dr. Nuri Şimşekler, Hitit ve Akdeniz Üniversitesinden öğretim üyesi arkadaşlar Dr. Muammer Cengil Bey ve Esma Civcir Hanımla birlikte, yazar Senail Özkan ve ben de iştirak ettim. Hoş bir toplantı oldu. Hz. Pir’i andık.
Artık Hz Mevlana’yı kulaktan dolma bilgilerle anma ve anlatma döneminin sona ermesi gereği daha da belirginleşiyor. Üniversitelerimizin bizzat bu alanda daha donanımlı ilim adamları yetiştirmek için kolları sıvama zamanı geldi de geçiyor bile. Bizim Üniversitemizde kurulan Mevlana Araştırmaları Merkezi’nin önce enstitüye sonra da belki akademiye dönüşmesi mutlaka gerekiyor. Bunun için Konya’dan daha öncelikli bir yer olamaz. Eğer konu ilmi olarak ele alınmazsa bugün olduğu gibi herkesin başka türlü anladığı bir sürü Mevlana anlayışı ortaya çıkar. Kimi hümanist der, kimi evliya, kimi filozof ve hatta kulaklarımızla birçok defa duyduğumuz gibi Peygamber ilan edilmesini söyleyenler bile çıkar. Bugün batıda Müslüman olmayan başka dinlerden Mevleviler bile var. O’nu kendi gerçeğiyle anlatmak ve öğrenmek bugün daha da bir borç üstümüze.
Şeb-i Aruz 734 başladı. Bugünlerde daha bir coşkulu Konya. Eminim ki 2007 de başlayan bu heyecan önümüzdeki dönemlerde de artarak devam edecek ve etmeli de. Millet olmamızda ortak değerlerimizin en büyüklerinden Hz Pir. Rebabın da söylediği gibi arkasından gidip yolu iyice bir öğrenme zamanı artık.
Esenlik dileklerimle
www.pozitifdegisim.com