Geçtiğimiz hafta sonu, bu yıl 20. Si düzenlenen İzmir Kitap fuarındaydım. İmza günüm olsun olmasın kitap fuarlarına mutlaka gitmeye çalışırım. Yeni kitaplarla buluşmak, yıllarca göremediğim yazar dostlarla buluşup sohbet etmek isterim.
Her zamanki gibi trenle gitmiştim İzmir’e. Sabah erkenden gazeteci dostlarım Aslı ve Çağdaş ile istasyonda buluştuk. Çok bekletmeden Manisa’dan dağcı arkadaşım Huriye Deniz katıldı aramıza.
Müthiş kalabalıktı fuar. Kalabalık olmasına rağmen imza günlerine katılan arkadaşların deyişlerine göre pek verimli geçmemiş fuar. Belki son iki gün iyi olabilir diyorlardı. Bir stantta Öner Yağcı ile Recai Şeyhoğlu kahvaltı yapıyorlardı. İçeri girip ayaküstü kısa bir sohbet yaptık. R. Şeyhoğlu iyi bir eğitimci. Annesi ile birlikte 37. Kütüphaneyi açmışlar. Onlar sayesinde İzmir bölgesinde kütüphanesi olmayan köy kalmayacak sanırım.
Berfin standında İsmet Arslan ve Aydın Öztürk vardı yine. İsmet yıllardır Berfin Bahar dergisini yayınlıyor İstanbul’da. Derginin mart sayısında Ahmet Gögercin’in benimle yaptığı bir söyleşi yayınlanmıştı.
Muzaffer İzgü’nün başı yine kalabalıktı. Çocuk okurları çok seviyorlar onu. Son Sümer Kraliçesi Muazzez İlmiye Çığ kitaplarını imzalıyordu. Onca yaşına rağmen dinç ve hayat doluydu. Yitik Ülke standında Kadir Aydemir ile kısa bir sohbet yaptık. Şiir kitabı Soğuk Yazgı’yı imzalayıp verdi Kadir. Yeni bir çalışmam olduğunu duymuş Kadir, o çalışmamı Yitik Ülke ’ye vereceğimi söyledim.
Şair, sinemacı, romancı, hikâyeci Tarık Dursun K. İlerlemiş yaşına rağmen bir stantta kitaplarını imzalıyordu.
Akşam trene binip Huriye ile Manisa’ya gittik. Mesir şenlikleri olduğu için hayli kalabalıktı caddeler. Sıla’nın konseri varmış, insanlar akın akın konser alanına doğru gidiyorlardı. Benim tercihim tarihi yapıları gezmekti. Camiler, hanlar derken epeyce tarihi yapı vardı ama gece ışık yeterli olmadığından fotoğraf çekemedim. Hanları yaşanılan mekânlar haline getirmişler ama müşterileri genellikle gençler olunca bağırtılı bir müzik vardı hepsinde. Sonunda nispeten sessiz bir han bulup kahvelerimizi içebildik.
Pazar sabahı trenden Halkapınar’da inip bitpazarına geçtim. Şehirlerde en sevdiğim mekânlardan biri bitpazarlarıdır. Yeniden dönüşüm yeridir buralar. Hiç ummadığınız eşyaları buralarda bulmak mümkündür. İzmir bitpazarını da Aslı ile Çağdaş sayesinde keşfetmiştim. Çok geniş bir alana yayılmıştı. Doğu tarafından girdim Pazar yerine. Sabahın erken saati olmasına rağmen omuz zoruyla yürüyebiliyordum. Girdiğim tarafta keklikten güvercine envai çeşit kuş satılıyordu.
Pazarda ilgimi çeken yerler kitap satıcıları olur. Aslı arayıncaya kadar dört kitap bulup aldım. Tanesi bir lira desem sanırım ne kadar ucuz olduğunu anlarsınız. Beş lira verip birde sapasağlam dağ çantası aldım.
Aslı ile Çağdaş Dursun Özden ile birlikte gelmişler çay içiyorlardı. En son Konya Aydınlar Ocağının bir etkinliğinde birlikte olmuştuk Dursun ile. 1972 Yılından bu yana süregelen iyi bir arkadaşlığımız var onunla. Benden daha sıkı bir gezginliği var onun. Nerdeyse dünyanın yarısını dolaştı, görüp yaşadıklarını kitaplaştırdı. Duygularını şiirlere döktü.
Birlikte sahile indik. Sahil hayli kalabalıktı.
Pazartesi sabahı Emine ile Soner’in konuğuyduk. Güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamışlardı. Çaylarımızı içtikten sonra Soner işe gitti. Biz de Tarık Dursun K. İle sohbet etmek üzere Karşıyaka yoluna düştük.
Tarık Dursun K. 84 yaşında, Parkinson hastalığı ile cebelleşiyor. İki yüze yakın kitabı var. Çok yönlü bir insan. Sinemacı, şair, romancı, hikayeci. Dursun söyleşi yapıyor onunla. Anlattıklarını kayda alıyor. Edebiyat dünyamızın önemli ödüllerini almış yazarımızın yanından, bir daha görüşebilme umuduyla ayrıldık.
Dursun bir başka belgesel çalışması için Bodrum’a geçecekti. Onu otogara bıraktık. Benim trenin kalkış saatine daha çok vardı. Zamanı tüketeceğimiz en iyi yer Kıbrıs Şehitleri Caddesindeki sahafların karşısındaki çay ocağıydı.