Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile karargahta röportaj yapan Vatan gazetesi yazarı Ruhat Mengi, bu kez telefonla Başbuğ’la görüşmek isteyince karşısında bir “duvar”la karşılaştı.
Yaptığı röportajın etkisiyle karargahı “çat kapı” girebileceği yer sanmış olmalı ki, Genelkurmay Başkanı hakkında özellikle Hürriyet’te çıkan haberlerin perde arkasını sormak istemiş. Tam 10 kez arayan Mengi’nin telefonlarına Orgeneral Başbuğ çıkmamış.
Mengi bugünkü yazısında işte o satır arası bilgiyi verdi. Bu da yazısı:
Uçan gazeteciler!
Dün sabahtan akşama kadar belki 10 kez telefonla Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’u aradım. Bu aramaların nedeni Pazar günkü Her Açıdan’da doğru bilgileri verebilmek için ona; 25 Şubat 2010’da Çankaya’da yapılan üçlü zirvede “dün gazetelerde çıkan ve kendisine atfedilen konuşmayı yapıp yapmadığını” sormaktı.
Habere göre Başbuğ bu toplantıda Balyoz plânı olarak adlandırılan 1. Ordu’daki seminerle ilgili olarak konuşmuş ve “Ele alınan senaryoya ‘gerçek isim ve kişilerle’ devam edilmesinin ‘TSK’nın görev alanı dışına çıkmak’ olduğunu” söyleyerek eleştiride bulunmuştu.
Başbuğ’un bu seminerden önce de “Toplantının yasal çerçeveler içinde yapılmasını isteyen” bir emir yayınladığı haberde yer almıştı.
Bunları okuyunca çok doğal olarak insanın aklına “Acaba seminerden önce bile ‘yasal olmayan bir çerçeve çizilebileceği’ yönünde belirtiler mi vardı” veya “Seminerde TSK’nın görev alanı dışına çıkılmıştı ve Başbuğ bunu biliyor muydu” gibi sorular geliyor.
Evet Genelkurmay’dan yapılan bir açıklama ile bu haber yalanlandı ama yalanlamanın içinde hiçbir detay yoktu. Acaba hepsi mi gerçek dışıydı, bir kısmı mı?
Dönemin 1. Ordu Komutanı olan Çetin Doğan’ın sorduğu sorular ve yine dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün verdiği “soru işareti yaratan garip cevaplar” ise insanda bu seminerde yasal çerçeve dışına çıkılıp çıkılmadığını en iyi bilen ağızlardan, net ifadelerle duyma ihtiyacı yaratıyordu.
Kim bu isimler; İlker Başbuğ, Hilmi Özkök, Aytaç Yalman ve (Yalman’ın söylediğine göre) Yaşar Büyükanıt... Bana soracak olursanız, dönemin diğer kuvvet komutanları da...
Madem ki bu Balyoz olayı TSK’yı kurum olarak “zan altında bırakacak” noktaya gelmiştir ve toplu tutuklamalarla bu gösterilmektedir o zaman TSK’nın en sorumlu isimlerinin çıkıp “Bu yalan, şu yanlış, diğeri doğru” demesi beklenemez mi?
Her neyse, ben “Bulsam da öğrensem” diye bekleşirken internette Bandırma’daki 6. Ana Jet Üs Komutanlığı’na düzenlenen basın turunda gazetecilerin Org. Başbuğ’a sorduğu soruları gördüm.
“Pilot olmak içinizde kaldı mı, bir daha dünyaya gelseniz havacı mı olmak istersiniz” gibi sorular...
Eh pes doğrusu, bari biriniz de “Efendim bu haberin neresi yanlıştı” diye sorun değil mi? 40 kişi, 19 kişi, 86 kişilik tutuklamalar, tahliyeler, gözaltı kararları bir yanda, biz öte yanda... Uçuyoruz arkadaşlar, galiba başka ülkelerde uçuyoruz üstelik...
Bir şekilde anlamak zorundayız bu gizemli olayları... Sonsuza kadar “darbe darbe” diye gidilmeyeceğine, bütün ordu da içeri tıkılamayacağına göre çözülmesi gerekiyor artık değil mi efendim?
Kaynak:Gazeteciler