Amerikalı ünlü mizahçı Mark Twain, şehrin ileri gelen 100-150 kişisine “Her şey ortaya çıktı, çabuk kaç” cümlesinden ibaret imzasız bir mektup yazar, ertesi gün 10-15 kişi şehri terk eder…
Bu mizahlı ikaz bizlere yapılmış olsa acaba kaçımız kaçmaya teşebbüs eder. Demek ki bizler yakalanmadığımız için suçsuz konumundayız ve cezaevinde değiliz. Zaten tüm suçlular cezaevine konulmuyor ki, yakalanan suçlular hapishaneye tıkılıyor. Öte yandan içerdekiler içerisinde suçsuz olanlar var, dışarıdakilerin de hepsi suçsuz değil!
Hz. Mevlâna, bütün günahlar içki gibi sarhoş etseydi, dünyada ayık gezen kalmazdı diyerek önemli bir tespitte bulunur. Gerçekten de öyle değil midir? Gıybet yapanlar, yalan söyleyenler, kul hakkı yiyenler, beynamazlar, faizciler, zinaya bulaşanlar… sarhoşlar gibi sallansaydı, acaba kaç kişi sallanmadan yürüyebilirdi. O halde, günahların içki gibi gözle gözükür etkisi yok diye onlar işlenmemelidir. Aslında bütün günahlar, Yüce Yaratıcıya karşı yapılmış bir başkaldırıdır, hepsinin insanın ruh ve beden sağlığına zararı vardır, hepsinden sakınılmalıdır.
İnsanlardan gizleyebiliriz yapıp ettiklerimizi. Ancak gizli açık tüm her şeyi bilen, Yüce Allah’tan gizlenmek mümkün mü? Gönüllerdekini bilen, kem bakışları bilen, fısıltı haldeki konuşmaları işitip bilen, gece karanlıklarındaki fiskosları, kulis faaliyetlerini bilen Allah’tan kaçıp gizlenmek ne mümkün?
Şüphesiz gökte ve yerde hiçbir şey Allah'tan gizli kalmaz. (3/5)
Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir. (40/19)
And olsun ki insanı Biz yarattık; nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz; Biz ona şah damarından daha yakınız. Sağında ve solunda, onunla beraber oturan iki alıcı melek, yanında hazır birer gözcü olarak söylediği her sözü zapt ederler. (50/16-18)
Evet, gizli işlediğimiz bazı suçları insanlardan gizleyebiliriz. Ancak O’ndan gizlenmek mümkün değil. Hiç kimse görmese bile O görür, O’nun yazıcı melekleri, kiramen katibin adlı kameramanlar tüm her şeyi kaydetmektedirler.
O halde, her şeyimizin O’nun tarafından bilindiğini ve her zaman O’nun gözetiminde olduğumuzun bilincinde yaşamalıyız. O’nun ölçülerine göre yaşamalıyız. Hesabını veremeyeceğimiz şeyleri yapmamalıyız.
O halde O’ndan kaçmak mümkün olmadığına göre, O’na kaçmalıyız, O’nun olmalıyız, O’nun ölçülerine göre yaşayıp O’nun rızasına ermeye çalışmalıyız. Kaçış nereye demeden her şeyimizle O’na kaçmalıyız. O’nun yüzüne bakamayacağımız, huzuruna çıkamayacağımız tüm günahlardan sakınmalıyız. Ölüm meleği her ân karşımıza çıkabilir, zaten aramızdan her gün ayrılıp gidenler bizim için bir hatırlatmadır:
Ey insan sen de öleceksin! Dönüşün O’na olacaktır! Yaptıklarından hesaba çekileceksin! O’nun huzuruna çıkmaya hazır mısın? Yaptıkların aynen kaydedilmektedir? Yapıp ettiğin hiçbir şey, O’na gizli kalmayacaktır. O’ndan, O’nu huzuruna çıkıp hesap vermekten kaçış da söz konusu değildir!