İnsan, kaderini yaşarmış. Bazen siz bir hesap yaparsınız. Ama Allah’ın da bir hesabı vardır. Ve onun hesabı sizi geçer. Hiç aklınızdan geçmeyen insanla dünür olursunuz. Düşünmediğiniz bir yerde ikamet edersiniz. Veya adını bile bilmediğiniz bir yere kader sizi yönlendirir. Bismillah demenin dışında bir seçenek kalmaz.
Önemli olan, nereye değil, niçin gittiğinizdir. Avrupa’ya giden çoktur bizde. Herkes uçarı bir hayranlığı yaşar gidene. “Afrika’ya!” deyince, dudak bükenlerin sayısı amma da çok oldu. Kadim medeniyetimizin bir eseri olarak, bizlere tevarüs etmiş genetik vecibenin ifası gerekiyormuş.
Biz, Afrika’yı açlık ve bitkinlikle bir köşede pinekleyen insanlar olarak tanıdık. Tembel, miskin, biçare ve el açan… Ama anladım ki bu da bize yapılan bir yönlendirmeymiş. Bizim ruhumuzu oradan koparmak için, uydurulmuş bir yalanmış bu… Burada, yaşlı ve engellilerin dışında boş oturanı görmedim.
Çok dil, çok din, çok kültür… Sömürge dili ortak… Beyaz adamın korkusuyla tutunmuşlar hayata. Çoğu zamanda başka bir türün olamayacağına inanmışlar /inandırılmışlar. Çok iyi niyetle geldiğini söyleyenler bile, önce ellerini sıkıp, sonra da yıkamışlar ellerini. Kim elini yıkıyor? diye dikkat kesilmişler. Tokalaştığınızda dizlerini kıranlar, sol eli ile sağ elinin dirseğini tutarak Fransız valsı tarzı toka yapanlar…
Acelesi olmayan, panikten uzak, stres bilmez insanların yurdu. Gerginlik ve taşkınlığı tanımamış, psikolojileri hiç bozulma eğilimine girmemiş, mütevekkil ve mütebessim kardeşlerin mekânı… Gülmenin en çok yakıştığı coğrafya… Dünyayı sırtında taşımayacak kadar sade bir hayatın hamilleri… Tozlu havalar, sıcak iklim, bozuk yollar, doların fiyatı… Hiçbir şey onların huzurunu kaçıramaz.
Yarın için çok da kaygılanmadan, eve ve eşyaya kul olmayı kendine yedirememiş, şükrün deryasına dalmış insanlar… Düşündüğümüzden çok daha sıkışık olan trafikte, korna yok, kavga eden, bağırıp çağıran yok, düzensiz dediğiniz sistemin içinde özel bir sistem işler ve hayat devam eder.
Teneffüs yapmadan devam eden 150 dakikalık dersler, 4 saatlik klasik imtihanlar, gözetmen olmadan uygulanan sınavlar… Çoğu garip gelse de onlar hayatlarından şikâyetçi değil. Biz onları öyle algılıyor, mutlu olmadıklarını düşünüyoruz.
Beraberliğimiz süresince onlara çok şey kazandıramayacağız beki de… Lakin biz kazanacağız. Yeni gözlem ve tecrübeler, dünyanın bir başka köşesinden Müslümanların hayatı, bize farklı bakışlar kazandıracak. En önemlisi de bunların, mizanda yarayacak işler olmasını dileriz.
Bunların bir kısmını da sizlerle paylaşacağız. Onların şikâyeti olmasa da kardeşlik kavramının gerektirdikleri vardır. Bir ülkede 30 yetimhane var. Bunun sadece birisi Müslümanlara ait. Misyonerlik cirit atıyor. Herkes, kendi görevini kendisi düşünsün.
Allah nasip kılarsa bu sütunlardan Afrika’ya ait yaşamı ve renkleri sizin ilgi ve duygu dünyanıza taşımaya çalışacağım. Tevfik ve inayet Allah’tandır.