ISPARTA (AA) - MUSTAFA ÜNAL UYSAL - Antalya'nın Alanya ilçesindeki Kadıini Mağarası'nda, 5 ila 7 bin yıl öncesine ait olduğu değerlendirilen toplu mezar bulundu.
Yaklaşık bir yıl önce Kadıini Mağarası'na giren bir grup ekstrem sporcu, alanda insan iskeletleriyle karşılaştı. Fotoğraf çeken grup, Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümüne konu hakkında bilgi verdi.
Bunun üzerine Kültür Bakanlığından alınan izinle SDÜ Antropoloji Bölümü ve Alanya Müzesi, mağarada keşif çalışmalarına başladı.
Alanda bilimsel yöntemlerle arkeolojik kazı ve veri toplama tekniğiyle 1 haftalık çalışma yapan ekip, 5 ila 7 bin yıl öncesine ait olduğu değerlendirilen toplu halde çok sayıda insan iskeleti buldu.
SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Antropoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Nalan Damla Yılmaz Usta, çalışmalarla ilgili AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Buluntular ve arkeolojik veriler Kalkolitik ve Erken Tunç Dönemine ait bilgiler veriyor. İskeletlerin yaşı tahmini olarak 5 ila 7 bin yıl. Anadolu'da ilk kez bu kadar yoğunlukta bir 'mağara içi toplu mezara' ulaşıldı." dedi.
Yaklaşık bir haftalık süreçte mağarada arkeolojik kazı ve veri topladıklarını belirten Usta, buluntuların kataloglamasını yaptıklarını, çizim ve fotoğraflama işlemlerinden sonra mağara dışına çıkardıklarını kaydetti.
Mağarada insan iskeleti dışında arkeolojik buluntuların da çıkarıldığını belirten Usta, şöyle konuştu:
"Buluntular, mağaranın yaklaşık 400 ila 800 metreleri arasında kalıyor. Mağaranın içerisindeki kollarda buluntular mevcut. Mağarada yıllar içinde su baskınları ve çökmeler olmuş. En dip buluntular arasında bazı kemikler birbirine karışmış durumdaydı. Balçığın içinde bir karışma durumu söz konusuydu. Ama bazı örneklerde 'insitu' (ait olduğu yer) durumu bozulmamış. Bazı iskeletler mağara zemininde zamanla karstik çökeltiyle birleşmiş. Zemine tamamen kaynaşmış kemikler de mevcuttu. Kafataslarının üzerinde bir tabaka var. Bu tabaka karstik oluşum. Tamamen kemiğe yapışmış durumda. Bu laboratuvar ortamında kemik iskelet kurudukça, küçük küçük kazıma işlemiyle bir kısmı çıkarılabildi. Büyük çoğunluğu yine kemikler üzerinde mevcut. Bu oluşumu karşılamayan iskeletler de var."
- "İskeletler Kalkolitik ve Erken Tunç Dönemine ait bilgiler veriyor"
Usta, buluntular ve arkeolojik verilerin kendilerine Kalkolitik ve Erken Tunç Dönemi'ne ait bilgiler verdiğini belirterek, iskeletlerin yaşının tahmini olarak 5 ila 7 bin yıl olduğunu ve Anadolu'da ilk kez bu kadar yoğunlukta bir ''mağara içi toplu mezara'' ulaşıldığını ifade etti.
Anadolu'da özellikle Erken Tunç Dönemi'ne tarihlendirilen iskelet seriye fazla rastlanmadığını vurgulayan Usta, şöyle devam etti:
"Alanya'da Kalkolitik ve Erken Tunç Dönemi'ne ait çok sayıda buluntu ele geçmemişti. Bu açıdan önemli. İskeletlerin korunma durumu çok iyi. Çünkü mağaranın içerisindeki demir iyonları kemiğe işlemiş ve kemik yapılarını oldukça sertleştirmiş. Çok fazla bozulmadan günümüze gelebilmeleri ve Anadolu'nun bu dönemine ışık tutabilmeleri açısından gerçekten bu iskeletler önemli. O dönemdeki insanların biyolojik, morfolojik özelliklerine ışık tutabilecek önemli veriler içeriyor.''
Literatürde buna benzer buluntuya rastlamadıklarına dikkati çeken Usta, şunları kaydetti:
''Türkiye'de mağara içerisinde iskelet buluntuları var ama böyle büyük bir popülasyon henüz ele geçmemiş. Mağara içi gömü olarak literatürde buna benzer bir buluntuya rastlamadık. Çünkü bunlar gerçekten mağaranın çok derininde ve birey sayısı olarak da fazla 100'den fazla. Bu mağara için şunu diyebiliriz; bu topluluk mağaranın çok derin kısımlarını ölülerini gömdükleri alan olarak kullanıyorlardı."
İskeletler üzerinde çalışmaların devam ettiğini dile getiren Usta, çalışma sonucunda o dönemin yaşantısı hakkında önemli bilgilerin açığa çıkarılacağını dile getirdi.
Usta, "Buradaki çıkardığımız sonuçları, Anadolu'daki ve dünyadaki diğer popülasyonlarla karşılaştırarak bu topluluğa en yakın topluluk ne olabilir veya benzer yakın akrabalık ilişkileri kurabilecek miyiz? Bunlara bakacağız." dedi.
Şu an elde edilen bulguların o dönemde yaşayan insanların yerleşik hayatta tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir toplulukla ilgili bilgiler verdiğine işaret eden Usta, incelemenin ileri aşamasında bulguların daha da netleşeceğini sözlerine ekledi.