Günlerdir Konya’da hiç de istemediğimiz bir olayı konuşuyoruz...
Şu profesörün dekanı öldürdüğü haber...
Yıllar yılı Selçuk Üniversitesi’nin tarihinde, bu denli sarsıcı bir vaka yaşanmış değil.
Doğru...
***
Profesörlerimizin, doçentlerimizin bu olayda olduğu gibi ‘raydan çıkması’ çok acı.
Biz onlara evlatlarımızı emanet ediyoruz... Üstelik bu ‘halt’ yüzünden Konya’nın ve Selçuk Üniversitesi’nin itibarı da 5 paralık edilmek isteniyor...
***
Aklımıza Mevlana’nın “Asalet; boyda değil, soyda. İncelik; belde değil, dilde. Doğruluk; sözde değil, özde. Güzellik; yüzde değil, yürekte olur...” sözü geliyor.
Profesör de, doçent de olsanız insansınız ya...
Bu unvanlarınız varsa, yaptığınız hataların sonucu daha sarsıcı oluyor.
***
Dün oldukça ilginç gelişmeler yaşandı... Anlaşılması için güzel bir cümle kurmamız lazım. Oysa hadise çok çirkin. Çirkin bir hadiseden güzel bir cümle çıkarabilir miyim; yok artık.
***
Selçuk Üniversitesi'nde yaşanan cinayetin ardından üniversite yönetimi, cinayet zanlısı profesörün –cinayetin işlendiği fakültede- Dekan olan eşinin istifasını istedi.
Yani Rektör Bey, istifa etmesinin uygun olacağı görüşünde bulundu.
Bu haberin duyulmasının ardından Hürriyet’in başını çektiği yayın grupları ayağa kalktılar.
Hatta bazı hukukçuların, “ceza hukuku ve idare hukuku açısından dekanın istifasının istenmesinin yasal ve hukuki hiçbir dayanağı yok” dediklerini yazdılar.
***
Sosyal medyada feminist yaklaşımlı mesajlar yüzdü... “Erkeğin cezasını neden kadın çekiyor”muş.
Yahu olay Mühendislik Fakültesi’nde gerçekleşiyor.
Şimdi... Dekan Hanım’ın katilin eşi olduğu gerçeğini unutun!
Bir fakültede böylesine sarsıcı bir cinayet işlenmiş olsa; o fakültede bir soruşturma açılsa, dekanın istifa etmesi de istifasının istenmesi de ‘hukuki’ bir dayanağa bağlı olarak değil ‘etik’ olarak beklenir.
***
Bakıyorsunuz... Handan G’yi o fakülteye ‘dekan’ olarak atayan Rektör Hakkı Gökbel’i neredeyse kadın düşmanı ilan ediyorlar. Rektör Bey kadın düşmanı olsa, başından dekan olarak atamaz.
***
Olayı şu şekillerde sorayım:
-İstemem ama çocuğunuzun okuduğu lisede müdür yardımcısı, bir öğretmeni bu şekilde öldürse, okul müdürünün görevden alınmasını beklemez misiniz?
Aslında konuya, cinsiyet ekseninden kimin baktığı ortada.
***
Mühendislik Fakültesi’nde işlenen cinayetin ardından, fakültenin dekanının istifası sözlü olarak istenmiş, dekan hanım da buna mukabelede bulunarak istifasını sunmuştur.
Olay -mesela- İletişim Fakültesi’nde olsaydı ve Mühendislik Fakültesi Dekanı Handan Hanım’ın istifası istenseydi, ‘ne alaka’ denilebilirdi.
***
- Handan G’nin dekanı olduğu okulda cinayet işlenmiştir.
- Handan G’nin eşi, suçunu poliste itiraf etmiş katil zanlısıdır.
Bütün bunları geçtik.
Handan Hanım, maalesef evet, kocasının işlediği bir hata yüzünden ‘mağdur’dur...
Ama bu mağduriyeti yaratan Selçuk Üniversitesi rektörlüğü değildir.
***
Yönetim zafiyeti olduğunu söyleyerek Handan Hanım’ı incitmek istemem ama zaten o okulda öğrencileriyle bundan sonra –kendisinden direkt kaynaklanmasa bile- yüzleşmesi de zordur.
Okulun bizzat içinde olup biten bu hadiselere de kesinlikle ‘özel hayat’ demek mümkün değildir.
Bence Rektörlük, Handan Hanım’ı korumaya almaktadır.
***
Bir kez daha söyleyeyim: Handan Hanım’ı dekan olarak atayan Rektör Hakkı Gökbel’dir.
Bu hikâyeden onu kadın düşmanı ilan etmek fazlasıyla ‘zorlama’ olur. Ama evet; iki erkeğin hatası yüzünden birçok kadın diyet ödemek zorunda kalmıştır. Bu olayın ardından o okula kızını göndermek istemeyen ailelerin ve kız çocuklarının ‘suçu’ nedir mesela?
***
Kafa karıştıracak ama sorayım:
Öldüren ve ölen kadın olsa, bugün ‘feminist’ yaklaşımlarla kadın dekanın istifasının istenmesinin yanlış olduğunu düşünenler, -okulunda karısı cinayet işlediği halde- erkek dekan için de ‘karısı bir halt etmiş, onun suçu ne?’ derler miydi?
***
Hadisteki dua şöyledir:
Ya Rabbi! Faydasız ilimden, inatçı kalpten, kabul görmeyen duadan, doymak bilmeyen nefisten sana sığınırım! (Amin)