İSTANBUL (AA) - ELİF FERHAN YEŞİLYURT - İnternet ve sosyal medya kullanımının artmasının ardından bazı platformların özellikle ev kadınları tarafından görselleri kuvvetli olan yiyecek, kıyafet, kozmetik ve takı gibi ürünlerin sergilenmesi ve satışı için önemli bir fırsat oluşturmasına karşın gelecek vadetmesi açısından söz konusu girişimlerin sürdürülebilir bir iş modeline dönüşmesi de büyük önem taşıyor.
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) Yönetim Kurulu Başkanı Sanem Oktar, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, ekonomik, sosyal ve kültürel bütün zorluklara rağmen son yıllarda yürütülen çalışma ve projelerin kendi işini kuran kadınların sayısının artmasına katkıda bulunduğunu ancak bu sayının henüz çok düşük olduğunu söyledi.
Genelde girişimcilik, özelde ise kadın girişimciliği açısından Türkiye’nin istenen düzeye ulaşamadığını, Türkiye'deki girişimcilerin sadece yüzde 8,1'inin kadın olduğunu ifade eden Oktar, şunları kaydetti:
"Kadınların genel olarak istihdama katılımı açısından baktığımızda da oranların yetersiz kaldığını görmekteyiz. TÜİK’in Ekim 2017 istatistiklerine bakıldığında, ülkemizde çalışma yaş aralığında bulunan 30 milyon 300 bin kadının ancak 8,9 milyonu çalışıyor ve 1,4 milyon iş arayan kadın ile birlikte iş gücüne katılan kadın sayısı 10 milyonu ancak buluyor. Kadının iş gücüne katılımında Türkiye, OECD ülkeleri arasında son sıralarda yer alıyor. TÜİK verilerine göre, erkeklerin istihdama katılım oranı yüzde 70 civarında iken, kadın katılımı yüzde 30’un altında kalıyor. AB ve OECD ülkelerinde ise ortalama kadın istihdam oranları yüzde 58-59 civarında seyrediyor. Son 6 yılın yayınlanmış yıllık istihdam verilerine bakarsak 2011 yılında yüzde 28,8 olan kadın iş gücüne katılım oranı 4,7 puan artarak 2017 yılında yüzde 33,5 olmuş, 2011 yılında 7,9 milyon olan kadın iş gücüne katılım sayısı ise 2017 yılında 10 milyon olmuş. Buradan da göründüğü üzere, ilerleme kaydedilmiş ancak bu tabii ki yeterli değil."
- "Kadın girişimcilerin yüzde 82'si hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor"
Sanem Oktar, yapılan araştırmaların, kadın girişimcilerin yüzde 82'sinin hizmet sektöründe faaliyet gösterdiğini ortaya koyduğunu, kadın girişimcilerin yüzde 40'ının iş kolu olarak ticaret ve satış alanında yoğunlaştığını, yüzde 70'inin ise mikro işletme sahibi olarak faaliyetlerini sürdürdüğünü bildirdi.
Kadınların ekonomiye katılmadığı, girişimcilik potansiyellerini hayata geçiremediği bir toplumun kalkınmada tam potansiyelini gerçekleştiremeyeceğini ifade eden Oktar, ekonomik büyümenin ve kalkınmanın yolunun kadınları ekonomiye katmaktan, kapsayıcı bir ekonomiden geçtiğini vurguladı.
Oktar, Türkiye’de şu an kadının iş gücüne katılım oranının sadece yüzde 33,5 olduğunu belirterek, "Bu oran ile Türkiye, maalesef OECD ülkeleri arasında en son sırada yer alıyor. Şayet Türkiye, bu oranı güçlü ve istikrarlı politikalar ile OECD ortalaması olan yüzde 63’e yükseltebilirse McKinsey Küresel Enstitüsü öngörülerine göre GSYH'sini 2025 yılında yaklaşık yüzde 20 artırarak beklenenden 200-250 milyar dolar daha fazla büyümeye ulaşacaktır." diye konuştu.
- "Türkiye’deki kadın CEO’ların oranı sadece yüzde 2"
KAGİDER Yönetim Kurulu Başkanı Oktar, kadınların nüfusun yarısını oluşturmalarına rağmen istihdam oranlarındaki düşüklüğe paralel olarak, yönetici görevlerindeki ve farklı mesleklerdeki oranlarının da düşük kaldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Türkiye’deki kadın CEO’ların oranı sadece yüzde 2 düzeyinde bulunuyor. Kamuda da benzer şekilde çok az kadın görüyoruz. TÜİK’in İstatistiklerle Kadın verilerine göre, kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9,4 oldu. Kadın hakim oranı yüzde 35,8, kadın profesörlerin oranı 2014-2015 öğretim yılı için yüzde 29, kadın milletvekili sayısının, 81 il toplam milletvekili sayısı içindeki payı sadece yüzde 14,5’tir."
Kültürel yapı ve ataerkil yaklaşımın önemli rol oynadığını vurgulayan Oktar, bu kültürü ve yaklaşımı ortadan kaldırmak için hayatın ve iş hayatının her alanında mücadele edilmesi gerektiğini, bunun da eğitim ile başladığını söyledi.
Oktar, kadınların iş yaşamına dahil olamamaları veya ayrılmalarının öncelikli sebeplerinden birinin çocuk bakımı olduğuna işaret ederek, "KAGİDER olarak kadınların iş yaşamına katılmaları önündeki çocuk bakım engelinin kaldırılması için uzun süredir çalışıyoruz. Kadının asli ve tek sorumluluğunun ev işleri ve çocuk bakımı olduğu gibi yerleşmiş düşünce biçimlerine karşı olduğumuz için yürürlüğe girmesini beklediğimiz kreş teşviki yasası ile kadının iş yaşamında kalmaya devam ederek çocuğuna bakabilecek olmasının desteklenmesini umut verici buluyoruz." dedi.
Çocuk sahibi olmanın, hem anne hem de baba için eşit bir hak olduğunu, çocuk sahibi olmanın bakım ve yükümlülüklerinin de anneler ve babalar için eşit olması gerektiğini aktaran Oktar, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bu bağlamda uygulamanın sadece annelere değil, babalara da aynı hakları tanıyor olması olumlu bir gelişme. Ebeveynlerden birine sunulan yarım gün çalışma imkanının çalışan kadının sırtındaki ağırlığı önemli ölçüde hafifleteceğine inanıyoruz. Bunun sadece kadına değil, erkeğe de sunulmuş bir hak olarak tasarlanması önemli. İş yerlerinde kreş uygulamasının da daha sıkı kurallar altına alınması ve bu konunun takip edilmesi gerektiği yönünde ısrarlıyız. İş yerlerinde süt odalarının gerekliliğini de vurgulamak gerek. Uzun süreli ücretli annelik izinleri ise kadınların işe dönüşlerini zorlaştıracak. İşveren için kadın istihdamını çok daha yüksek maliyetli kılacak düzenlemeler, işvereni cezalandırıcı uygulamalar kadın istihdamı için tehlike teşkil ediyor."
Oktar, kadının girişimci olarak veya bir işe girerek ekonomik ve sosyal açıdan güçlenmesinin önündeki en önemli engelin sosyal ve kültürel ön yargılar, toplumda egemen olan, erkeği hayatın merkezine koyan değerler olduğunu söyledi.
Oktar, şöyle devam etti:
"Kadın girişimciliğini artırabilmek için bu yaklaşımlarla mücadele etmek de son derece önemlidir. Aynı şekilde kadının finansa erişimi, bilgi ve mentorluk eksikliği de yine kadın girişimcinin önündeki engeller... Kadının içinde bulunduğu sosyal çevre eğer iş ilişkisi kurmaya ve bunu geliştirmeye uygun değilse yeni çevreler edinmesi gerekir. Fuarlar, eğitimler ve dernekler bunlar için önemli alanlardır. Ayrıca, kadınlar iş konuşmaktan, kendini anlatmaktan çekinmemelidir. Bu anlamda çevrelerini de etkin kullanmaları gerekir. Her şeyden öte bir girişimcinin finansal sermayesi az olduğu için en büyük sermayesi sosyal sermayesi olacaktır. Kuracağı ilişkiler ve kurduğu bağlantılar onu bir yerlere taşıyacaktır. Bunun için de almadan önce vermeyi ve ilişki yönetimini hızla öğrenmesi gerekir. Kaldı ki işe ilk alacağı kişi aslında ikna etmesi ve kendine inandırması gereken ilk müşterisidir."
- "Sosyal medya üzerinden yürütülen bir iş modeli sürdürülebilir olmayacak"
Sanem Oktar, internet kullanıcılarının yüzde 20’sinin Instagram'da olduğuna işaret ederek, Instagram'ın, özellikle ürün görselleri kuvvetli olan pasta, kıyafet, kozmetik ve takı gibi ürünlerin sergilenmesi için fırsat ve marka bilinirliği sağladığını, ucuz ve kullanımı kolay olduğu için sadece ev kadınları için değil, herkes için bir ticaret platformu olduğunu söyledi.
İnternet kullanımının artması ile birlikte giderek yaygınlaşan iş modellerinin başında e-ticaretin geldiğini belirten Oktar, şunları kaydetti:
"Tekstilden kozmetiğe, elektronikten alışverişe kadar birçok alanda günlük hayatımıza giren e-ticaret, artık özellikle genç girişimciler için yeni bir iş modeli haline geldi. İnsanlar, teknoloji sayesinde sosyal medya üzerinden de girişimcilik örnekleri sergileyebiliyorlar. Yani bu tür mecralar yalnızca ev hanımları için değil, tüm girişimciler için fırsat alanları... Instagram ise son yıllarda e-ticarete kolaylıklar sağlayan bir sosyal ağ görünümünde. Ağırlıklı olarak kadınların ve özellikle de ev hanımlarının bu mecra üzerinden insanlara ulaşıp ürünlerini satabilmeleri önemli. Bu bakımdan Instagram, 'ticaret yapılan daha doğrusu müşteri bulmak için kullanılan bir platform' diyebiliriz ancak yalnızca sosyal medya kanalları üzerinden yürütülen bir iş modeli sürdürülebilir olmayacaktır. İstihdam yaratacak ve katma değer sağlayacak bir modele dönüştürmek hem kadın girişimciliğinin güçlenmesi hem de ekonomik kalkınma açısından fayda sağlayacaktır."
AA