Şu yukarıda kapağını gördüğünüz kitap; bana gönderileli çok oldu.. Bölüm bölüm okudum, düşündüm; düşündüm okudum.. 382 sayfada, Mustafa Oğuz'un Hayat Hikâyesi Oto biyografisi... Ay ay, yıl yıl, altı yılının aynı sınıfın içinde tanığıyım..
Böyle olunca, kitabın har sayfasında "zaman tüneli"ne girdim; O yılları, 1954-1960 arasını, "otuziki kısım, tekmili birden" filmler gibi an an yaşadım. Ne yıllarmış ama; "aşk gibi sevda gibi tatlı" yıllar...
"Mustafa Oğuz'un Yaşam Romanı"; 1939 yılında, Bozkır'ın Üçpınar Nahiyesi'nde 2565 rakımlı Haydar Dağı'nın eteklerinde başlar..
Ailesinden önde gelen insanların Delibaşı Hadisesi'ne katılmakla suçlandığı "Meşum Hadise"nin yaralarının açık olduğu köylük yerde, ekmeğini çıkartmak için elini taşa çalan insanlar arasında, okumak sevdasıyla yana yana ilkokulu bitirir.. Baba dini eğitim almasını ister; üç yıl Kur'an kurslarında geçer.. O, ortaokullarda, liselerde okumak ister; "Cumhuriyet'e Sevdalanmıştır". Çobanlık sürerken Ortaokulun ilk yıllarını yaşamaya başlar.. Sonrası, artık kaderin, "taktirin" çizdiği yollardır.. Konya'da babasıyla Hükümet Alanı'nda Mustafa Oğuz'un okumak için nereye katılmasını kararsızlıklar içinde yaşarlarken, Ticaret Lisesi öğretmeni fizikçi Mehmet Çelik'e rastlarlar.. Mehmet Çelik de "Bozkırlı'dır; gurbette hemşehriyi bulmak altın bulmak gibi bir şeydir.
Mustafa Oğuz'un "Hayata Vefa" "Anı Roman"ının başlarında, zaten okura meramını kendisi şöyle anlatmaktadır: "Benim hikayem kendi kendini yaratmanın hikayesi. Maddi olarak da manevi olarak da, kişilik olarak da, zihnen de, bedenen de kendini sıfırdan yaratma hikayesi" der.
2015'e gelinceye kadar 76 yıl geçer; Mustafa Oğuz Bozkır'ın Üçpınar Nahiyesi 2565 rakımlı Haydar Dağı eteklerinden Konya'ya; Konya'dan Ankara'ya, Ankara'dan İstanbul'a, "nasip" babında savruluşunun romanını yazar.. Sözün uçtuğunun, yazının kaldığının bilincindedir; genç kuşaklara "Hayat" denilen acımasız boksör karşısında nasıl gard alınacağını yaşanmış misallerle vermek amacındadır.
Mustafa Oğuz'un "Anı Roman"ı şu bölümlerden oluşur: Cumhuriyet Çocuğu / Uyanışlar Çağı / Kayıp Zaman'da / Konya'da Zaman / Hacı Bey'in Romanı / Kavak Yelleri / Ankara Beni Kendine Çağırdı.. Kitabı böyle bir yazının çerçevesi içinde, elbette, size sunmak mümkün değil. Ama şunu bilmelisiniz ki; ilginç, sürükleyici, hırslı ve inanç; hedeflediği amaç için yol yol arayan, yol bulamazsa yol yapan bir kişilikle karşı karşıyayız.
MUSTAFA OĞUZ'LA AŞK GİBİ, SEVDA GİBİ, TATLI TİCARET LİSESİ YILLARIMIZ
Yıllardan 1955; babamla bindik bir körüğe.. Ticaret Lisesi'ne kayıt yaptıracak; oğlu Siyid'i.. Banka müdürü olması için..
Söylenmez'in Konağı'ndan demiryoluna kadar uzanan "Cesim" bir alan..
"Yüksek Mezarlığı" dümdüz etmişler; tam ortasına alâmet bir dikdörtgen halinde Konya Ticaret Lisesi'ni kondurmuşlar. Yazın ayak bileklerine kadar çıkan toz, kışın ayakkabıyı söküp alacak çamur. Tam altı yıl: Sabah Konya uyanmadan gel, öğleye kadar altı dersi nefes almadan peşpeşe bitir; Sonra, işe girmişsen doğru çarşıya..
Dolmuşun, çoğu yerinde otobüsün olmadığı Konya'da ulaşımımız, yoksullar için tabanvay; "orta halli"ler için velesbit...
İşte, efendime kısadan söyleyeyim; Mustafa Oğuz ve cümle Ticaret Liseliler; "Dün gece yâr hanesinde, altım çamur, üstüm yağmur, yine gönlüm hoş idi" türküsü misali aşkla şevkle altı yıl "Dev Hocalar"da okuduk. Binlerce, binlerce iktisatçı, sanayici, tüccar, genel müdür, müsteşar yetiştirip Konya'ya, Türkiye'ye armağan eden tarihi binamız, şükürler olsun ki, binlerce Ticaret Liseli'nin hatıraları ile, düşleri ile özlemleri ile yerinde duruyor. Gene şükürler olsun ki, bir densiz çıkıp da yıkık yerine bir ucube dikip adını yazmak fırsatı bulamadı.
"Hayata Vefa/Anı Roman" kitabının başlarında Mustafa Oğuz; kitabı için açıklama yapar ve; (Bu) "Benim hikâyem kendi kendini yaratmanın hikâyesi. Maddi olarak da manevi olarak da, zihnen de bedenen de kendini sıfırdan yaratmanın hikayesi" der.
Öyle olmasına öyle de; Mustafa Oğuz'un, benim, yüzlerce arkadaşımı iktisat ve ticaret donanımı ile "Tam techizat" donatan aziz hocalarımı da burada anmanın tam zamanı.. Müdürümüz Ali Rıza Bey, Arif Bilge, Nuri Oturanç, Mehmet Çelik, Ahmet Akyol, Mustafa Biroğlu, Cahit Öztelli, Melâhat Hanım; nur içinde yatsınlar.. Elimizde bir cebir öğretmenimiz Remziye Karacadağ kaldı, İzmir'de yaşıyor.. Mustafa Oğuz, eşi Ayşe Oğuz ellibeş yıl sonra gidip İzmir'de buldular, hocalarını; birlikte resimlerini görüyorsunuz.
1950'lerde bir lise düşünün ki mâli cebir, ticari aritmetik, muhasebe, siteno, daktilo, iktisadi coğrafya, mal bilgisi, muhabere ve neşriyat, deniz ticaret hukuku trigonometri okutuluyor; altı yıl boyunca.. Bu programın içinde üç dört fakülte özümsenmiş gibi...
Neyse.. Bu konu öyle uzun gider ki; "Kadim Ticaret Liseleri" üstüne tarihçeler yazılmalı, yüksek lisans ve doktora tezleri hazırlanmalı..
GELELİM MUSTAFA OĞUZ'A VE "HAYATA VEFA"SINA...
Bilge Konya'lılar "Sebepsiz kuş uçmaz" derler; "delilsiz yollar aşılmaz" derler. Elbette Mustafa Oğuz'un sağlık sektöründe tanınmış bir iş adamı olmasına sebep olanlar vardı. Zaten bunları Oğuz da sayıyor; fizik hocası Bozkırlı Mehmet Çelik'i işe çağırıp başlatan Abdürrezzak Ünal'ı "Hacı Bey" dediği Ahmet Haşhaş'ı.. Hayırla anıyor, minnetle anıyor kitabında, sayfalar boyunca..
Mustafa Oğuz, benim ellibeş yıllık kadim arkadaşım; altı yıl Ticaret Lisesi sıralarını Yüksek Mezarlık'ın tozunu, çamurunu paylaştığım insan. İyi bilirim ben; Mustafa Oğuz'u.. Doğru bildiğinden dönmez; tutkulu, sebatlı, çalışkan, dik bir adam.. Ama duygusal, yufka yürekli, yardıma hazır.. "Cumhuriyet" ve Gazi Mustafa Kemal konusunda hassas, toz kondurmaz. "Gaflet ve delalet"e karşı her zaman öfkeli.
O hem okul arkadaşım hem ortağım. 1959 yılında, Ticaret Lisesinin 6. ve son sınıfında "Umut" adlı aylık bir dergi çıkarttık; yurtsever bir kültür-sanat dergisi. Beş arkadaş ellişer lira sermaye koyduk; 250 lira bütçeli bir ortaklık kurduk. Derginin sahibi Mustafa Oğuz; Mes'ul Müdürü Tezcan Altan; yazı İşleri Müdürü Seyit Küçükbezirci; Genel sekreter Ali Kalafat; Teknik yardımcılar Nevzat Küçükerdoğan, Abdullah Petekçi.. Geçtiğimiz yıllarda "Davamızın Heykeli” Nevzat Küçükerdoğan ile Ali Kalafat'ı kaybettik.
Mustafa Oğuz'un önemli özelliklerinde biri; "Arkadaş Canlısı" olması. 1960 haziranında, ticaret Lisesi son sınıfı olarak yurdun dört bir yanına dağılmıştık. Mustafa Oğuz ile Dinçer Ulutaş, iki yıl süren yoğun bir arama çalışması ile dirimizi ölümüzü tespit ettiler; Mayıs 2010'da Konya'ya çağırdılar.. Elli yıl sonra Ticaret Lisesi'ndeki aynı sınıfımızda toplandık, aynı sıralara oturup yoklama yaptık. Girişimimiz yurt çapında ses getirdi.
Sağlık sektöründe, ilaç sanayiinde önemli tanınmış bir marka olan Mustafa Oğuz şirketleri hayır işlerinden de geri durmuyor. Oğuz'un bir eli Konya Ticaret Lisesi'nde; acil ihtiyacı ne varsa karşılamak için koştuğunun tanığıyım. Tek tek sayarsam, eminim Mustafa Oğuz gücenir; O, "vefa" görevini yapıyor. Mustafa Oğuz ve "Anı Roman"ı "Hayata Vefa"yı tanıttım size.. Değerlendirmek elbette size ait. Ama, eğer isterseniz, bir sıfırıdan yükselişi merak ediyorsanız, bu kitabı size, Oğuz'un namına gönderebilirim; 0535 824 63 15; telefon edin kâfi...