Kaide ve saire…

yazar-35

10 Temmuz 2005 Pazar günü Zaman gazetesinin haftalık eki Turkuaz’ın 13. sayfasının altında “Kitap” başlıklı bölümde tanıtılan dört kitaptan ilki, “El-Kaide / Terörün Gölgesi” adlı kitaptı. Kısa tanıtım yazısının ilk cümlesi şöyle: “Kaide, kelime olarak direkt, kural anlamını taşıyor.” Bu cümlede “direkt” kelimesinden sonra virgül konmamış olsaydı, cümleyi “Kaide, kelime olarak doğrudan / doğruca kural anlamını taşıyor.” şeklinde anlamamız mümkündü. Ama orada bir virgül var ve bu virgül, bize “kaide”nin bir anlamının “direkt” olduğunu düşündürüyor. Kaidenin böyle bir anlamı var mı? Yok! Bu tuhaf durumu açıklayabilmek için azıcık düşünmem gerekti. Azıcık düşününce anladım ki, bu cümleyi yazan kişi, aslında “direk” yazmak istemiş, fakat yanlışlıkla “direkt” yazmış. Bu yanlışlığın sebebi, herhâlde “yanlış yapma korkusu”dur. Hani, birçok yerde, birçok kimse “direkt” (doğru, doğrudan, doğruca) demesi gerekirken, hem söylenişi, hem yazılışı zahmetli olan bu kelimenin yerine “direk” der ya… Meselâ, bir yeri tarif ederken, “Şu caminin oradan sağa döneceksin, direk gideceksin, solda…” derler; hattâ bazen “dimdirek” diyenler de olur. Böylesi bir “yanlış”tan haberdar olan yazar, o yanlıştan sakınmak düşüncesiyle, tam tersi bir yanlışın içine düşüvermiş; “direk” demesi gereken yerde “direkt” demiş. Kitapta sözü edilen ve ecnebî yazarın “terörün gölgesi” diye ihtiyatla vasıflandırdığı el-Kaide’yi, tanıtım yazısının “Dünya terörünün El-Kaide’si” diye tanımlamasını bir yana bırakıp, sözlükteki “kaide”ye bakalım. D. Mehmet Doğan’ın Büyük Türkçe Sözlük’ünden aktarıyorum:“kaide. (-..)[a. i.] 1. Bir şeyin aslı, esası, temeli. 2. Bir ilmin ihtiva ettiği düsturların her biri: Bu bir fizik kaidesidir. 3. Bina, sütûn, heykel vb. şeylerin oturduğu alt kısım; ayaklık, taban. 4. Temel, esas. 5. Usûl, erkân, muaşeret düzeni, yol yordam. 6. Nizam, düzen. 7. [ar.] Kıç.”Bu sonuncu anlam, argo anlamı ve kelimenin asıl anlamıyla bağlantılı. Namazdaki oturmalara “ka’de” adının verildiğini, bir de “mak’ad”i hatırlayabiliriz.Kaide, günümüz Arapçasında “üs”, “karargâh” anlamında askerî terim olarak da kullanılıyor.Eski Türkçemizde “tekaüde ayrılmak” çalışma hayatını bitirip oturmaya başlamak anlamına gelmek üzere “emekli olmak” anlamında kullanılmıştır; tekaüde ayrılan kimseye de “mütekaid” denirdi. Kaideler, prensipler, ilkeler; hemen her ortamda, hemen her işte bulunması, uyulması, saygı gösterilmesi gereken şeylerdir. Yine de “Her kaidenin istisnası vardır.” demeyi mümkün kılacak açık kapılar bırakılır. Bu durum, bazen kötü niyetten; eşitliğe, adalete zarar vermek isteyen yaklaşımlardan kaynaklanırsa da, çoğu zaman hayatın kaçınılmaz zorlamalarıyla ortaya çıkar. Buna rağmen veya bunun için hemen yeni bir kaide geliştirilir: “İstisnalar kaideyi bozmaz!” Doğrudur, istisnalar kaideyi bozmamalıdır; kaide olmazsa heykel devrilir, ast üst alt üst olur, her şey birbirine karışır. Bu kargaşa durumu, ancak, kaideyi bozup duran istisna-lar-ın yeni bir “kaide” oluşturmasıyla sona erer. Sonra yeni istisnaların bozamayışları, bozmaya kalkışmaları başlar, vs. Londra’da olup bitenlere gelince… Ateş düştüğü yeri yakıyor, bir. Patlamalardan sonra Tony Blair’in güvenilirliği ve desteği artıyor, iki. 11 Eylül dahil, o günden bugüne yaşanan büyük terör olaylarının hiçbiri, inandırıcı ve doyurucu bir açıklamaya kavuşturulmuş değil, üç. Bütün hesapların, numaraların dışında ve üstünde, belki her şeyin temelinde yer alan kaide şudur: Hakikat, bulanık sulardan hoşlanan avcılara, dumanlı havayı seven kurtlara rağmen, pırıl pırıl, saydam ve güçlüdür; onu arayanın, ona sarılanın önü ebediyyen açıktır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.