Bir hadislerinde Peygamberimiz şöyle buyurur:
Hiçbir gölgenin olmadığı kıyamet gününde Allah’ın gölgesi altında olacak yedi sınıf insan vardır. Onlardan biri de kalbi mescidlere bağlı olan adamdır.
Hadisi şöyle ifade etmemiz mümkündür: Hiçbir korumanın olmadığı kıyamet gününde yedi sınıf insan vardır. Onlardan biri de kalbi mescidlere bağlı olan adamdır.
Hadis, kalbi mescidlere bağlı kişiler olmaya teşvik ediyor.
Kalbi mescidlere bağlı olmak, mescidlere gönül vermek demektir. Mescidle irtibatlı olmak, hayatı mescidle bağlantılı olarak şekillendirmek demektir.
Biz bu dünyaya Mescid Sloganı Muhammedî ezanla geldik. Doğar doğmaz kulaklarımıza ezan okundu. Bu dünyadan ayrılışımız da Mescidde dua niyetiyle üzerimize kılınan cenaze namazı ile olacak. Hayat Mescidle başladı, Mescidle sona erecek. Ancak her ikisi de bizim irademiz dışında gerçekleşen şeylerdir. Kulaklarımıza ezan okunması da, ölümümüzde üzerimize cenaze namazı kılınması da. Önemli olan ise, bu ikisinin arasını iradeli olarak Mescidle irtibatlı yaşayabilmektir.
Doğduk sağ kulağımıza ezan okundu, sol kulağımıza kamet. Ezan namaza çağrı, kamet farz namazın başladığının ilanı idi. Ancak kulaklarımıza okunan ezan ve kametin namazı kılınmadı. Öldüğümüzde üzerimize kılınacak farz olan cenaze namazının da ne ezanı vardır, ne de kameti. İşte doğar doğmaz kulaklarımıza okunan ezan ve kametin namazıdır, cenaze namazımız. Yani insan ne kadar yaşarsa yaşasın, aslında bir namaz vakti kadar bir hayat yaşayacaktır.
Mescidler, Allah’ın evi Ka’be’nin şubeleridir. İslam şehirleri, mescid merkezli kurulur, şehirde bütün yollar mescidlere çıkar, bütün kurumlar mescidlere bakar. Hayat mescidlerden okunan ezana göre şekillenir ve programlanır. Mescidlerde kılınan namazlar, hayata yön verir. Hanlar, hamamlar, medreseler, bedesten/çarşı ve evler hep Mescidin gölgesindedir. Mescidin gölgesinde bulunan bu kurumlarda günahlar işlenmez, Mescidin Sahibinin ölçülerine aykırı işler yapılmaz.
Mescidler kadın erkek, genç ihtiyar, fakir zengin her kesimden insanın eğitildiği, manen dolduğu dolum merkezleridir. Mescidlerimizi yalnızca ihtiyarlarımızın uğrak yeri olmaktan kurtarmalıyız. Bir mescidin ağlayan ve gülen çocukları yoksa, mescide koşan gençleri yoksa, o mesciddeki cemaatin akıbetinden/geleceğinden endişe duyulur.
Ecdadımız, yalnızca namaz vakitlerinde değil, günün her saatinde; yalnızca belli zümreye değil, her kesime hizmet etsin diye mescidleri, kendi oturdukları evlerinden/konaklarından daha sağlam, daha görkemli yapmışlardır. Hayata taşınacak namazlar cemaatle ikame edilsin diye… Müslümanlar Kur’ân ve Temel İslam eğitimlerini mescidden alsınlar diye… Düğün dernek, sohbet gibi sosyal aktivitelerini mescidlerde yapsınlar diye… Çocuk genç, erkek kadın mescidde eğitilsin ve yetişsin diye… Birbirlerinin dertleriyle dertleşip, ümmetin maddî ve manevî sorunlarına mescidlerde çözüm bulsunlar diye…
Nitekim Saadet Çağında Mescid çok yönlü işlevler gören merkezdi. Allah Rasülü, ashabını hayata mescide hazırlıyordu. Saadet Çağı insanı, mescidde inşa ediliyordu. İbadetler cemaatle mescidde ifa ediliyordu. Nebevî Sohbetlerle insanlar, Mescidde yetişiyordu. Mescid, Ashab-ı Suffa için okuldu. Kadınlar ve çocuklar için eğitim merkezi idi. Nikahlar mescidde kıyılıyordu. Ümmeti ilgilendiren toplantılar mescidde yapılıyordu. Cihada gidecek ordular mescidde kuruluyordu. Heyetler mescidde ağırlanıyordu. Maddî ve manevî yaralar mescidde sarılıyordu. Mescidde boş işler ve anlamsız konuşmalar yoktu. Ama ümmeti ilgilendiren istişareler mescidde yapılıyor ve hayırlı kararlar mescidde alınıyordu. Kısaca Asr-ı Saadette hayatın kalbi mescidde atıyordu. Mescidler bazı Müslümanların cumadan cumaya, bayramdan bayrama uğradıkları merkezler değildi. Saadet çağında mescidler kadınlara ve çocuklara yasak da değildi!
Camiler ve Din Gönüllüleri Haftası dolayısıyla yaptığımız bu hatırlatmalardan sonra şimdi aile boyu Mescidlerle irtibatımızı gözden geçirelim. Ne kadar mescidlere bağlıyız. Ne kadar Mescid gönüllüsü müminleriz? Unutmayalım ki, Cennete giden yollar mescidlerden geçer ve Mevla cennetlik kulları secdelerden seçer.