İSTANBUL (AA) - Acıbadem International Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Tayfun Açıl, kalp ve damarlarını ilgilendiren anomalilerin doğuştan itibaren belli olduğunu belirterek, konjenital kalp hastalığının bir bireyde görülmesinin, bu hastalığının daha sonraki nesillere kalacağı anlamını taşımadığını vurguladı.
Açıl yaptığı yazılı açıklamada, kalıtımsal kalp hastalıkları olarak sınıflandırılan hastalıkların damar sertliği, kalp kası hastalığı ve kalpteki ritim bozuklukları olarak üçe ayrıldığını bildirdi.
Bir bebeğin kalbindeki deliğin doğuştan olabildiğini belirten Açıl, "Ancak, konjenital kalp hastalığı olarak bilinen bu hastalıklar, mutasyon gibi genetik anormallikler sonucu olabilmekle beraber, kalıtımsal olmayabilir. Yani, konjenital kalp hastalığının bir bireyde görülmesi, bu hastalığının daha sonraki nesillere kalacağı anlamını taşımaz" bilgisini verdi.
Ailesinde koroner arter hastalığı öyküsü olanların risk durumlarının belirlenmesi bakımından muayene ve tetkikin önemine işaret eden Açıl, damar sertliği bakımından risk faktörü olan şeker hastalığı, hipertansiyon, yüksek kolesterol, obezite, fiziksel hareketsizlik ve sigara içiciliğiyle mücadele etmek gerektiğini kaydetti.
- Kalp ritim bozuklukları
Kalp ritim bozukluklarının nedeni bilinmemekle beraber, bazılarının kalp hücrelerindeki iyon kanallarının genetik bozukluğundan kaynaklanabildiğini belirten Açıl, kalp hastalıklarını genetik yönden irdelerken hastaların birinci dereceden akrabalarının hastalıklarını sorguladıklarını anlattı. Açıl, "Ani kalp ölümüne neden olabilen kalp hastalıklarında, ani kalp ölümü riskini tahmin etmek gerekir. Bunun için kişinin ailesinde ve yakın akraba çevresinde, özellikle 35 yaşından daha evvel meydana gelmiş ani kalp ölümlerini irdelemek, faydalı olabiliyor" ifadelerini kullandı.
Genetik yolla kalp hastalıklarının miras kalması halinde neler yapabileceğine ilişkin soruyu Açıl, şöyle cevapladı:
"Aslında bu kalp hastalığının türüne bağlı. Örneğin, koroner arter hastalığında beslenme önemliyken, kalp kası hastalıklarının gelişiminde beslenmenin herhangi bir etkisi yoktur. Koroner arter hastalığının oluşumunu ana riskleri yaratan faktörlerle savaşma engelleyebilir. Sigara içilmemesi, yağlı gıdalardan uzak durulması ve fiziksel aktivite bu hastalığın oluşma ihtimalini azaltır. Hastalığın genetik olduğu kanaatine varılırsa, şikayetleri olmasa dahi, aile bireylerinin de muayenesi gerekebilir. Özellikle koroner arter hastalığında olduğu gibi genetik olmayan risk faktörlerinin ortaya çıkartılması ve ihtiyaç durumunda tedavisinin yapılması önem taşır. Kalbin genetik hastalıklarıyla ilgili birçok yeni gelişme ve araştırma olmakla beraber, bu bilgileri günlük klinik hayatta tam olarak uygulamak şu anda henüz mümkün değil. Bu nedenle biraz daha sabırlı olmamız gerekir."