Kalp İle Düşünmek

Prof. Dr. Ali Akpınar

Kalp ile düşünmek ve kalp ile anlamak bir Kur’ân söylemidir. Aklı hep fiil formunda kullanarak sürekli çalışan bir aklı hedefleyen ve düşünen bir topluma inmiş olan Kur’ân, insanları düşünüp ibret almaya çağırırken şöyle seslenir:

“Hiç yeryüzünde gezmediler mi ki, kendilerinden önce mahvolanların yerlerini görsünler de düşünecekleri kalpleri, işitecekleri kulakları olsun, akılları başlarına gelsin, hak sözünü işitsinler. Zira gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerdeki kalpler kör olur. ” (22/46)

Kalpleri, gözleri, kulakları olduğu halde, onları yerli yerince kullanamayan gafilleri anlatırken de Kur’ân şöyle der:

“Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalpleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da sapık... Ve işte gafiller onlardır!” (7/179)

Gönül gözünün kör olmaması için kalp ile düşünmeli. Zira kalp ile düşünmek, metafizikten kopmadan, fiziği kavramaya, eşyanın hakikatine ermeye çalışmaktır. Kalp, imanın ve imanın meyveleri olan sevgi, aşk, niyet, nefret, öfke, azim, sabır gibi değerlerin merkezidir. Kalp ile düşünme sayesinde, kalpteki tüm bu güzellikler eylemlere yansıyacaktır Kalp ile düşünme sonucu, gönül aklıyla düşünmek, gönül gözüyle görmek, gönül kulağıyla işitmek ve gönül diliyle söylemek gerçekleşir.

Kalp ile olan düşünme, doğru fikir ve düşünceleri doğurur. Gönül gözüyle görme, her şeyde ve her zaman hakkı görmeyi sağlar. Gönül kulağıyla dinleme, gerçeği duyup gerçek olarak algılamaya vesile olur. Gönül diliyle söyleme, doğruların etkili bir biçimde söylemesini sağlar.

Gönülle irtibatlı olmayan akıl, yanlı ve tek taraflı düşünecek, tek kanatla uçmaya çalışan bir kuşun durumuna düşecektir. Ve çoğu zaman düşündüğü şeylerin içinden çıkamayacak ve çamura batacaktır. Bu yüzden akıl gönülle koordineli çalışmalıdır.

İnsan kalbiyle düşünmeye ve tüm organlarını gönlüyle irtibatlı kullanmaya başladığı zaman, Yüce Yaratıcı’nın hoşnutluğunu kazanır ve O’nun yardımına mazhar olur. O zaman Yüce Allah, onun konuşan dili, gören gözü, işiten kulağı, tutan eli kısaca her şeyi olur. Artık o kişi, kötülük düşünemez, günah kurguları kuramaz, kötü şeyleri söyleyemez, kötü gözle bakamaz, kötülüklere kulak veremez. Her zaman ve şartta hep hakkın adamı olur; hakkı, iyi ve güzeli düşünür, işitir, söyler ve işler. Kısaca kalp ile düşünmek, hayata yansır, hayatın her alanında kendisini gösterir.

Bu meziyete sahip olmak ise, insanın Yaratıcısını tanımasıyla, O’nu çokça anmasıyla ve O’nu sürekli hatırda tutmasıyla mümkündür. Bu da O’nun kelamına kulak vermek, onu anlamak ve kavramakla gerçekleşir. Gönül vahiyle gıdalandıkça etkinleşir, donanır ve sahibini kemale eriştirir. Gönül adamı olmak ve gönüllerde taht kurmak da buna bağlıdır.

Yaratılışın gayesine ermek için.. Eşyanın sırrına vakıf olmak için.. Eşyayı gerçek yüzüyle tanıyabilmek için.. Hayvanlardan farklı olmak için.. Hep iyi ve güzelin adamı olmak için.. Rızaya ermek için.. Gönüllere girmek için.. Dünyayı cennete çevirmek için.. Ahirette cennete varmak için.. Haydi öyleyse gönülle ve gönülden akl etmeye!

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.