1.
Efendim, kırk yılda bir ters yola girmiştim bi vakit. Kısacık da bi mesafeydi. Polis çıktı karşıma, hoooppp! Yaz bakalım cezayı. Sonra bir daha o kısa ve ters yola tenezzül etmedim, ama gözüm oradaydı her zaman. Polisleri bir daha orada göremedim. O gün o yola ters girenlere epeyce bi ceza uygulandı, onunla kaldı. Arkası gelmedi.
Bir vakitte Alaaddin tepesine çıkan yolun sağına park etmiştim arabamı. Birkaç saat sonra ara ki bulasın. Araba çekilmiş. İşin yoksa git bilmem ne otoparkına, öde cezaları…
Ertesi gün ve ondan sonraki günlerde de gözüm hep oraya takılı kaldı, ama yoktu. Polisler tombala çeker gibi bir geliyor pir geliyorlardı. Şansına yakalanırsan yedin cezayı…
Bir seferinde de polis amcalarım benim cezamı yazarlarken hemen benden sonra ceza yazılma sırası kendisine gelecek şahıs geldi ve arabasını alıp gitti. Benim günahım onun arabasının bir önünde olması. Onun şansı?...
İşte bundandır ki bizde trafik kuralları tam işlemez. Şans oyunu gibidir. Şoför bilir ki trafik polisinin gelme ihtimali gelmeme ihtimalinden yüksektir. Ya herru ya merru…
Oysa kırk yıldır girmeye çalıştığımız Avrupa Birliği ülkelerinde nasıldır sistem? Koymuşlar her köşe başına kamerayı. Anında görüntü. Adam biliyor ki bu işin kaçarı yok, uymazsa kurala yiyecek cezayı, hem de kallavisinden. Daha ısrar ederse ehliyeti gidecek…
Bizim sistemde cezayı artırmak sadece ve sadece adaletsizliği biraz daha artırmakta, o kadar. Nasıl mı? Efendim yakalanan daha fazla ceza ödeyecek. Yakalanmayan yine yırtacak. Öyle olunca da adaletsizlik artacak…
2.
Adamın biri almış eline senedi, doldurmuş başkasının adına. Altına da basmış imzayı. Borç yok, alacak yok ortada. İmza sahte, her şey düzmece. Senedin günü gelince borçlu görünene haciz geliyor. Evrak sahte olunca güya alacaklının avukatı da üçkâğıtçı birisi oluyor tabi. Paldır küldür eve baskın yapılınca, güya borçlu görünen çıkarıyor parayı ödüyor, ama sahtekâra değil, devlete. Ve sahtekâra karşı dava açıp devletin veznesine yatırdığı yüklü miktardaki parasını kurtarmaya çalışıyor. Ayrıca da bu şerefsizliği yapanın ceza alması ve içeriye girmesi için…
Aradan geçiyor tam 6 ay ve hala mahkeme sürüyor. Sahtekâr dışarıda başkalarını dolandırmaya devam ederken, mağdur suçsuz olmasına karşın mağdur. Belki bir altı ay daha geçecek, ama eninde sonunda hak yerini bulup sahtekârın hilesi ortaya çıkacak. Peki soruyorum. Defalarca mahkemelere gidip sayfalar dolusu imza örneği atmak zorunda kalan, parası aylarca hiç yere devletin veznesinde bekleyen bu mağdur ne yapacak?..
Adalet gerçekten çok yavaş işliyor. Hem de çokkkk…
En azından bu tip davalar hızlı görülemez mi? Öyle ya, senedin sahte olduğunu iddia edene sorsalar: Bak kardeşim sen haksız çıkarsan beş mislini alır bir de hapse atarız seni deseler mesela. Veya ayrı bir birimle bu ve benzeri sahtekârlıkları hızlı çözme yoluna gitseler…
…
Trafikte şans vurmaz ise, ceza yemeden kuralların canına okuyabilirsiniz.
Ticarette de sahte senetlerle insanların malına göz koyabilirsiniz.
Peki, size kim dur diyecek?
Diyorum ki kanun, nizam uyana.