Dinimizde birey ve toplumların aleyhine olabilecek her türlü kötü ve çirkin davranış yasaklanmıştır. Toplumsal hayatta uyumu bozan en önemli etkenlerden birisi de piyasalarda meydana getirilen yapay dalgalanmalardır. Böylesi hareketler, arz-talep dengesini altüst etmekle kalmaz, ekonomik açıdan gelir düzeyi düşük olan kimselerin aleyhine işleyebilecek durumlar ortaya çıkarabilir. Böyle bir duruma sebep olanlar, kişisel menfaat ve mutluluklarını topluma zarar verecek bir temel üzerinde yükseltmeyi alışkanlık haline getirdiklerinden dolayı, iyi bir mü’min olamazlar. Müslüman Müslümanın elinden ve dilinden zarar görmeyen kimsedir. İyi bir müslüman iyi bir vatandaş aynı zamanda kişisel çıkarlarını toplum çıkarlarını zarara uğratacak şekilde toplumu tehlikeli risklere atabilecek her türlü girişim ve faaliyetten uzak kalan kimsedir.
İslam, alın terini, emeği ve helâl kazancı övmüş, aksi olan her türlü haksız kazancı da yasaklamıştır. Bilindiği gibi, toplumsal istikrarı bozan ve fiyatların yükselmesine yol açan, özellikle toplumda dar gelirli kesimlerin aleyhine işleyebilecek ve toplum gemisini zaafa uğratacak faaliyetlerden birisi de ‘karaborsacılık’tır.
İhtikâr/karaborsacılık, satıcının fiyatların yükselmesi için, uygun bir vakte kadar insanların zorunlu olarak ihtiyaç duydukları maddeleri depolayıp saklaması olayıdır. Böyle bir davranış, haram kazanç yoludur. Zira toplumun çıkarlarının aksine hizmet eder. Sermayenin çok cüz’i bir çalışmayla aşırı birikimini sağlar. Bundan dolayı Hz. Peygamber (a.s); “günahkârlardan başkası karaborsacılık yapmaz” buyurarak, karaborsacılık yapan kimsenin hak-hukuk alanında yanlış bir iş yaptığına dikkatlerimizi çeker. Çünkü karaborsacılık, sadece gıda maddelerini değil, her türlü tüketim maddelerinden petrole, şekerden çaya, pirinçten ilaca, çimentodan kâğıda, kömürden gaza varıncaya kadar toplumun gündelik hayatında zorunlu ihtiyaç duyduğu bütün tüketim maddelerini depolayıp, pahalılaşmayı bekleyerek piyasalara sürmemesi olayıdır.
Böylece, piyasalarda bulunmayan bu maddelere karşı aşırı talebi artırıp, malı arzetmeyi azaltarak, fiyatların artmasını sağlamaktadır. Neticede halkın alım gücü azalmaktadır. Ancak kişinin malı stoklaması, kıtlık veya savaş zamanlarında olabilir. Ama yine de bu stoklama, topluma zarar verecekse karaborsacılık sayılır. Yoksa bolluk zamanında, piyasaları etkilememek şartıyla çok mal alıp depoda bulundurmak, karaborsacılık sayılmaz. Dinimizde ihtikârın haram kılınmasının başlıca sebebi, toplumun iktisadi alanda zarara uğratılmasını önlemektir.
Şüphe yok ki, ihtikâr, ticari ve sınaî hürriyeti baltalar. Muhtekir piyasaya sürdüğü malı, başkasının getirmesine veya üretmesine izin vermez. Böylece piyasaya hâkim olarak malı dilediği fiyatla tüketiciye arz eder. Ona zorluk ve meşakkat yükleyerek hayati fonksiyonları olan, örneğin, ilaç ve gıda gibi zaruri ihtiyaçlarını temin mecburiyeti karşısında zarar verir. Piyasada rekabeti önler. Çalışan insana değil, para ve mal hırslısı haksızlık yapan insanlara fırsat kapılarını açar.
Muhtekir dilediği fiyattan mal satabilmek için, insanlara Allah’ın ihsan ettiği rızk ve sair nimetleri telef eder. Bir zamanlar Brezilya’da fiyat istikrarı için tonlarca kahvenin yakılması gibi insanlara önemli derecede zarar veren, dayanışmayı yok eden, insanlara sosyal güvensizlik aşılayan bu davranışı İslam şiddetle yasaklar. Çünkü ihtikârcı, stokçuluk yaparak, malı piyasadan çekmek suretiyle, hayat pahalılığına yol açmakta, böylece de halkın alım gücünü sabote etmekle kalmamakta, hatta toplumun daha çok fakirleşmesine ve neticede sosyal barışın yara almasına sebep olmaktadır.
Bu çirkin davranış, insan haklarına en büyük saldırıdır. Hiç kimsenin, piyasalarda geçerli olan denge ve istikrarı bozmaya hakkının olmaması gerekir. Böyle bir davranış, hem haram yoldan bir kazanç olur ve hem de piyasalarda istikrar ortamını bozmakla kalmaz, küçük esnafı da yok eder. Vicdanlı, dürüst, vatan ve milletinin değerlerini seven bir esnaf ya da kişiler böyle bir çirkin davranışa asla tevessül etmez.