İSTANBUL (AA) - HATİCE ŞENSES - Marmara Üniversitesi (MÜ) Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Karaciğer Nakil Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Ender Dulundu, karaciğer kanseri ameliyatında ultrason cihazını da kullanmak suretiyle tek seferde karaciğerinden 10, 15, 20 metastaz çıkarılan hastalar olduğunu belirterek, "Dokuları sağlıklı ise karaciğerin büyük bir kısmı bile çıkartılırsa vücut bunu tolere edebilmektedir. Tüm bu müdahaleler ancak cerrahi, onkoloji, radyoloji gibi branşların takım ruhu ile hastaya yaklaştığı ileri merkezlerde gerçekleştirilebilir." dedi.
Dulundu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, günümüzde insanların ortalama yaşam süresinin uzamasının doğal sonucu olarak kanser vakalarının da sayısının arttığını söyledi.
Karaciğer kanserinin en sık rastlanan ilk 5 kanser türü arasında yer aldığına işaret eden Dulundu, bunun en önemli nedenlerinin kalın bağırsak veya vücudun herhangi bir bölgesindeki kanserin karaciğere sıçraması, aşırı kiloya bağlı karaciğer yağlanması ve hepatit B ve C virüslerine bağlı gelişen hepatitler olduğunu anlattı.
Prof. Dr. Dulundu, hastaların bilinç düzeylerinin artması ve hekime ulaşmalarının geçmişe göre daha kolay olduğunu, bu nedenle de sağlık kuruluşlarına daha sık başvurulduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:
"Hekimler de teknolojinin gelişmesine paralel olarak karaciğerdeki çok küçük lezyonları dahi yakalama şansı olan bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans görüntüleme yöntemlerini daha sık kullanmaktadır. Bu durum tüm bu faydaların yanında, karaciğerindeki kitleyle, elindeki pek çok filmle, kapı kapı dolaşıp derdine çare arayan bir grup hastanın oluşmasına neden olmaktadır. Karaciğerde rastlanan bu kitlelerin büyük kısmı iyi huylu olmakla beraber, hastalar, kötü huylu olma kaygısı, korkusu nedeniyle 3-6 ayda bir defalarca gereksiz yere film çektirmek zorunda kalıyor. Hastalar bize ulaştıklarında sıklıkla, başından beri iyi huylu olduğu anlaşılan bir lezyon için yıllarca ve defalarca gereksiz yere tomografi ya da benzeri çekimler yaptırıp kalın bir dosyayla yanımıza geliyor. Burada; karaciğerde ilk olarak kitleyi saptayan hekimin hastayı bu konuda uzman bir merkeze yönlendirmesi, bu gereksiz kaygıyı ve boş yere radyasyon almaya neden olan lüzumsuz film çekimlerini önleyecektir."
- "Kitleler çıkarıldığında yeterli doku kalıyorsa metastaz sayısı önemli değil"
Ayrıca bir grup hastanın da ilk teşhisin ardından ilgili merkeze yönlendirilmediği için, aslında doğru yer ve zamanda uygulandığında çok faydalı olabilecek bir tedavi şekli olan kemoterapiyi gereksiz yere, uzun bir dönem kullandığını ifade eden Dulundu, "Aslında hastanın bize ulaştığında, daha başından bunlara gerek duymadan ameliyat ile tedavi edilebileceğini görmekteyiz." dedi.
Prof. Dr. Ender Dulundu, kemoterapinin normal karaciğer hücrelerinde de hasar oluşturduğunu ve bu durumun yapılacak ameliyatı riskli hale getirdiğini aktararak, şöyle devam etti:
"Daha da kötüsü, bu hastaların bir kısmında kemoterapiye rağmen fayda görmeyip, kitlenin ameliyat olunamayacak kadar ilerlediğine ve aslında başta sahip olunan ameliyat şansının da yitirilmesine sıklıkla şahit olmaktayız. Burada vurgulamak istediğim kemoterapinin gereksiz olduğu değil, doğru hastada uygulanırsa faydalı olduğudur. Bunun önüne de ancak bütün disiplinlerin (onkoloji, cerrahi, radyoloji gibi) iletişim halinde çalıştığı koşullarda geçebiliriz. Diğer üzerinde durularak dikkati çekilmesi gereken bir konu da eğer karaciğer dokusunda, başta kalın bağırsaktan kaynaklanmış tümörler olmak üzere, kitleler çıkarıldığında yeterli doku kalıyorsa metastaz sayısının çok önemli olmadığıdır. Özellikle ameliyat sırasında ultrason cihazını da kullanmak suretiyle tek seferde karaciğerinden 10, 15, 20 metastaz çıkardığımız hastalarımız var. Dokuları sağlıklı ise karaciğerin büyük bir kısmı bile çıkartılırsa vücut bunu tolere edebilmektedir. Tüm bu müdahaleler ancak cerrahi, onkoloji, radyoloji gibi branşların takım ruhu ile hastaya yaklaştığı ileri merkezlerde gerçekleştirilebilir. Bu nedenle hastalar mutlaka bu merkezlere yönlendirilmelidir. Böylece varsa ameliyat şanslarını kaybetmemeleri, iyi huylu bir kitle için yıllarca kaygı duymaları, gereksiz yere defalarca film çektirmelerinin önüne geçilmiş olur."
AA