Hayali Safderi olarak da bilinen 80 yaşındaki Özlen, henüz 4 yaşındayken dedesi Hayri'den dinlediği hikayelerle Karagöz'ü öğrendi ve yapım tekniklerine merak saldı. İlk tasvirlerini kartondan yapan Özlen, eritilmiş mum ve zeytinyağı ile saydamlaştırdığı figürleri, keskin uçlu bıçak yardımı ile oyarak işledi.
Çocuk yaşta başladığı ve giderek merak saldığı mesleğini 1976 yılına kadar amatör olarak sürdüren Metin Özlen, aynı yıl Kültür ve Turizm Bakanlığının açtığı 1.Ulusal Karagöz yarışmasında 13 sanatçı arasında 'Balıkçılar' adlı oyunla birinci olarak profesyonel sanat hayatına adım attı.
"Ferhat ile Şirin" ve "Leyla ile Mecnun" isimli oyunları yeniden hayal perdesine taşıyan Özlen, 24 yıllık sanat yaşamında yurt içi ve dışında birçok ödül alırken 2008 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı "Yaşayan İnsan Hazineleri" ödülüne layık görüldü.
Sanat yaşamını ve ustası olduğu Karagöz'ü anlatan Özlen, dedesinin anlattığı hikayelerle tanıdığı Karagöz'ün bir bölümünün espri, diğer bölümünün de musiki olduğunu belirtti.
Karagöz'de birçok alanın olduğunu ancak buna yenilik getirmek isteyenlerin 'eskiyle yeniyi' karıştırmamaları gerektiğini dile getiren Özlen, Karagöz'ü tekrar gündeme getirmek isteyenlerin baştan yeni oyun yazmaları gerektiğini ifade etti.
Bu zamanda bunun yapılamadığına dikkati çeken Özlen, "Adam başlıyor eski oyunları yarım yamalak bozarak yeniye uyguluyor. Bu ancak çocuk eğlencesinden öteye geçemiyor. Ben Bursa'da, İstanbul'da Ankara'da bunları izledim, gerçekten başarılı çocuklar da var ama Karagöz demek bu değildir." dedi.
Karagöz'ün Osmanlı'da payitahtlarda, saraylarda sultanlara oynatıldığını söyleyen Özlen, şunları kaydetti: "Karagöz'de 2 bölüm var. Bir köşe başı oyuncuları bir de saray hayalileri. Saray hayalileri enderundan yetişir. Musikiden, espriden, tasfir yapımından her şeyden anlar. Bir de kulaktan duyma, halkı eğlendirmek için oynatılan Karagöz var, bugün onu yapıyorlar. Mesela belediyelerimiz canlı Karagöz komedyası var. İki adam halkın önünde gösteri yapıyor, bunlar tutmaz. Karagöz'ü yaşatacaksak aslına göre yaşatmamız lazım. Karagöz'ü sokaklarda, kahvehanelerde değil belediyenin veya devletin tahsis ettiği salonlarda halka arz etmeliyiz. Bunu arz ederken de seçkin sanatçıları ayırmalıyız."
Sanatta musiki olmadığını iddia edenlerin olduğunu dile getiren Özlen, müziğin üstatlarının Karagöz için kitaplar yazdığını söyledi. Karagöz'de musikinin olduğunun altını çizen Özlen, "Halk kültürü var. Halk destanı var. Hayalilik var. Resim sanatı var. Karagöz komple Türk milletine mal olmuş ulusal bir sanattır. Bunu birçok ülke taklit etti. Balkanlar'a gitti oradan da Avrupa'ya." diye konuştu.
İmkan verilirse gençlerin yetişmesi için elinden gelen gayreti göstereceğini söyleyen Özlen, "Bizim hayatımız artık son demini yaşıyor. Ben elimden gelen bütün gayretle gençlere iyi ve doğruyu aşılamak istiyorum. Benim bütün azabım buradadır." ifadelerini kullandı.