Karakış Bastırdı

A.Cenap Kendi

Küresel ısınma, farklı meteorolojik hava, kuraklık, kar, kış derken KARA KIŞ bastırdı. Velakin herkes ne derse desin eski kışlar yok…

    Aralık ayının 13. günü giren KARAKIŞ, on gün devam ederek 23 Aralık’ta yerini ZEMHERİ diye halk arasında tanımlanan zaman bölümüne yerini bırakmıştır.

    ZEMHERİ kırk gün devam edecektir. Bu dönemde kışın en şiddetli günleri yaşanırdı eski yıllarda. Şiddetli soğuklar, kar, kış, don kasıp kavururdu ortalığı.

    Aç kurtlar köylere iner, dehşet saçarlardı. Tilkiler kümeslerde tavuk bırakmazdı. Yollarda kalan yolcular ölüm kalım savaşı verirlerdi eski kışlarda. Hatta donup ölenlerin sayısı bir hali çoktu.

    Orta halli ailelerin kış günlerinde ekseriya yedikleri tirit, pilav, papara, kuru yiyeceklerden nohut, kuru fasulye gibi şeylerdi.

    Tirit diye geçmeyelim. Küflü peynirden usulü dairesinde hazırlanmış tirit için şayet tandır ekmeği kullanılmış ise çok nefis ve şahane damak tadı veren bir yemektir tirit.

    Hafta sonlarında ekseriyetle küflü peynirden iç kıyılır, evin en körpe delikanlısı bohçaya sarılı tepsiyi koltuğunun arasında aldığı gibi mahalle fırınının yolunu tutardı. En geç yarım saat kadar sonra arkasında mis gibi bir koku bırakarak evine dönen delikanlının getirdiği börek evin kadınları tarafından eritilmiş tereyağı ile bir güzel yağlandıktan sonra sofraya hücum emri verilirdi. Yanında da ya köpüklü helva ya pekmez ya da hırtlak turşusu muhakkak bulunurdu.

    Eski kışlar böyle gelir, böyle geçerdi. Ya şimdi? Kış ortasında yaz mevsimini yaşıyoruz. Köroğlu’nun “Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” dediği gibi kaloriferli daireler çoğaldı, sobalar tarihe karışıp batır.

    Ama kim ne derse desin sobanın ve mangal keyfinin özlemini çeken pek çok insanımız var. Beni de onların yanına dâhil edebilirsiniz.

    Şöyle mangalın külünde cezveyi sürüp imil imil pişen kahveyi yudumlamanın damak tadını bilen bilir. Eskiden çok evlerde toplanılır, arabaşı partileri tertiplenirdi. Arabaşı deyip geçmeyelim. Onu da pişirmenin ve yemenin bir tekniği vardır.

    Gündüzden pişirilip sini veya tepsilere dökülerek dinlendirilir, gecenin bir vaktinde özel olarak pişirilmiş etli, acılı, miyaneli çorba eşliğinde ekmek alınmadan kaşık kaşık ağıza alınır ve bir hamlede çiğnenmeden yutulurdu. Bir nebze olsun eski günleri anımsadık. Kalbim yine üzgün. Bir sürü hayale daldım derinden. GEÇTİ MUHABBET DEMİ AĞLA GÖNÜL YAN GÖNÜL diye feryat eden şaire nasıl hak vermezsiniz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.