Merhaba nitelikli okurlar
Yeğenim Bera Tam, Tunus'ta Fransızca Psikoloji okuyor. Size bu yazımda onun Türkiye'ye dönüş ve karantina işlemlerinden bahsedeceğim.
Öncelikle devletimizin özel bir uçak ayarlaması ve elçiliğin onları bu durum hakkında bilgilendirmesi sonucu hemen harekete geçip dilekçe yazmışlar. Ardından 2 gün içerisinde hazırlanmalarının gerektiği bilgisini almışlar. İçerisinde yaklaşık 60 kişi olan uçağımız Türkiye’ye indikten sonra, Türk Polisi ve Türk sağlık çalışanları uçağa girip önce maske ve eldiven dağıtımı yapıp ardından pasaportlarını toplamışlar ve uçaktaki herkesin ateşini ölçmüşler.
Elhamdülillah ateşi yüksek çıkan kimse de olmamış. Sonrasında uçaktan inip bavullarını alıp, havaalanlarında rutin olan otobüslerin haricinde özel olan 2+1, son derece rahat otobüslere binmişler.
Otobüslere binerken polis rotalarının Tekirdağ ili olduğunu söylemiş, sebebini sordukları zaman "devlet ayarlıyor, bizlik bir durum söz konusu değil“ demişler.
Yaklaşık 1-1.30 saatlik polis eskortluğundaki yolculukları sonunda, Tekirdağ'a girerken, sağlık formu dağıtıp doldurmaları istenmiş. Sonrasında otobüsten teker teker indirilmişler ve kalacakları yurda girerken tekrar herkesin ateşlerini ölçmüşler ve sağlık soruları sorulmuş.
Normalde 3-4 kişi kapasiteli odalarda tek başına yerleştirmişler. Odalarında, minibar (küçük buzdolabı), Kettle (su ısıtıcı), bir büyük leğen ve içerisinde şampuan sabun duş bezi elde yıkama deterjanları, ıslak mendil, kağıt havlu, tuvalet kağıdı, ayrıca her odaya özel vileda ve faraş koymuşlar.
Odalar temizlenmiş, çarşaflar yastık kılıfları değiştirilmiş sıfır ve dezenfekte edilmiş.
İlk geldikleri akşam, yurda geç giriş yapmalarına rağmen yemekleri getirilmiş. Yemekler nasıl oluyor ondan da bahsedeyim biraz. Herkesin odasının önüne bir sandalye koymuşlar gelen görevliler tek kullanımlık plastik tabldotlarda, yemekleri sandalye üzerine koyuyorlarmış. Genelde 3 çeşit yemek ve yanında içecek .
Sabah kahvaltısı 09.00’da öğle yemeği 13.00’de ve akşam yemeği 19.00’da getiriliyormuş.
Tabi sadece bununla sınırlı değil. Asıl bomba bana anlattıklarında burada; Her öğlen 5-6 poşet çay ve 2-3 adet nescafe getiriyorlarmış, tahta kaşıklar şekerler ve karton bardaklar eşliğinde.
Ayrıca ikramlarda da bulunuyorlarmış.
Örneğin bir gün ikindin 1 kg elma ve 1-1.kg portakal getirmişler. Ertesi gün 5 adet çizi, 5 adet çubuk kraker, 5 adet kek ve 5 adet çikolata getirmişler. Bunların hiçbirinden 1 kuruş ücret istenmemiş.
Benim yeğen sormuş “peki sigara ne olacak” diye! Sigara içenler için odada sigara içmek serbest ayrıca diyelim ki sigaran bitti ve yeni paket alman gerekiyor, o vakit ne olacak. Bir marketle anlaşmışlar, marketin telefonunu vermişler, aramış, marketçi adını soyadını sormuş arkasından da “306 numara mı beyefendi“ demiş, yani marketçiye yurtta kalanların listesi, adı soyadı, cep telefonları oda numaraları her şey verilmiş, siparişlerini söylemiş.
Siparişlerin hemen ardından, yeğenim Bera’ya SMS yoluyla ücreti ve bir İBAN numarası göndermişler, o da parayı yatırmış. SMS'te adınızı ve oda numaranızı yazmanız yeterli demişler.
Ardından market, bir poşet içerisinde tüm istenenleri üzerinde faturasıyla beraber, fatura poşete zımbalanmış bir şekilde hazırlamış getirmiş. Devlet tek bir şey istemiş! “Odanızdan dışarıya çıkmayın başka hiçbir şey istemiyoruz.”
İnternet var ve son derece de hızlıymış.
Namaz kılmak isteyenler için odalara seccade dağıtılıyormuş. Odanın sıcaklığı gayet güzel şort ve tişörtle oturabiliyorlarmış.
İnsanı yaşat ki devlet yaşasın. Bakın hükümet demiyorum dikkat edin lütfen.
Demem o ki; yüce Allah devletimize zeval vermesin.
Hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Devletimizi de bu koronavirüs savaşında muzaffer eylemesini temenni ediyorum.
Allah yar ve yardımcımız olsun.
Vesselam!
Hoşça sağlıcakla kalın ama sosyal mesafeyi, kollayan koruyan, adam gibi adam kalın.