Günlük yevmiye ile çalışıyordu. Çalıştığı günler ancak eve gıda alabilirdi. Koronavirüse yakalandığını telefonla görüştüğümüzde öğrendim. Karantinaya, evine giderken konuştuk. Durumunu sorduğumda sadece “- iyiyim abi” dedi, duraksadı. Konuştuklarımı duymuyor gibiydi. Hastalık perişan etmiş, morali bu yüzden çökmüş diye düşündüm, teselli ettim. İhtiyaçlarını sordum. Teşekkür etti, “ihtiyaç yok, dua isterim” dedi.
Karantinanın 3. günü tekrar aradım. Durumunu sordum. İhtiyaçlarını, kimin yanında olduğunu... Susuyordu. Zorladım. Varsa ihtiyacını anlatsın istedim. -“Allah’tan kork kardeşim” dedim. - Biz kardeşiz ve ne varsa Allah’a aittir. Bir şey isterken bana ait olanı almıyorsun. Sana nasip olana ulaşıyorsun... “ biraz konuştuktan sonra - “Sadece biraz peynir ve ekmek var, evde…” diyebildi.
Durumunun pozitif olduğunu öğrendiğinde kaldığı annesinin evine değil, düğün hazırlığı yaptığı, eşiyle birlikte yaşayacağı, henüz yeni kiraladığı evinde karantinaya girmeye karar vermiş. Niçin böyle yaptığını sorduğumda, yaşlı annesine, kardeş ve yeğenlerine virüsü bulaştırmaktan korktuğunu anlattı. Kız kardeşi riski göze alarak hizmet etmek için yanına gelmişti.
Tek başına bir odada kitap okuyarak ve ibadet ederek süreci atlatmaya çalışıyor.
– Sadece biraz peynir ve ekmek var dediğinde kardeşimizin yaşadığı durumun vahametini bir kez daha müşahede etmiş oldum.
Geçtiğimiz yıllarda … Fakültesi’nden dereceyle mezun olmuştu. Geçimini günlük yevmiyle çalıştığı bazı işlerde ve eş-dostun ikramıyla karşılıyordu. Yoksunluğunu, ihtiyacını kimseye dile getirmiyor, elde olanla yetinmeye çalışıyordu. Tanıştıktan iki yıl sonra bir kış günü hem okuduğunu hem de çalışıp ailesinin geçimine katkı sağladığını öğrenmiştim. Bugün de ihtiyaçlarını dile getirmiyordu. Allah nasip etti, aracı olduk. Kardeşimizin ihtiyaçlarını giderdik.
Bu mevzuyu yazmamak için çok direndim. Kendimi ikna etmeye çalıştım. Yapılan bir işi halka ifşa etmenin onun üzerindeki hayrı azaltmasından korktum/korkuyorum. Olur ki kardeşimiz de bu yazıyı okur ve rencide olur diye düşündüm. Sonra, gece yarısı peki diğer ulaşamadıklarımız ne olacak sorusu beni uyutmadı. En azından hatırlatmanın iyi sonuçlara neden olabileceğini düşündüm. Diğerlerinin, bir yerlerde bu veba dolasıyla işsiz kaldıklarını, çalışamadıklarını, evden çıkamadıklarını, çocuklarının ve kendilerinin aç-perişan düştüklerini hatırlamak ve hatırlatmak gerektiğini düşündüm.
Yaşadığımız şehirde aç-açıkta uyuyan biri varsa bu hepimizin sorumluluğudur.
Belki bu işlerle ilgilenen dernek ve vakıflarımız var diyebilirsiniz. Emin olun her mağdura ulaşma imkânları yok. Her kurum elindeki listeye ulaşmaya, onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor.
Yeni çağ birbirimizden uzaklaştığımız amansız bir çağa dönüştü. Hastalık, yaşadığımız zorlu dönemi daha da zorlaştırıyor, ihtiyaç sahibi insan sayımızı her gün biraz daha artırıyor. Bu amansız süreci, el ele, birbirimizi kollayarak atlatabiliriz.
Lütfen karantinaya giren, durumu pozitif çıkan insanların evlerini geçindirmek durumunda olduğunu unutmayın. Onlara el uzatın. En azından el uzatabilecek adreslere ulaşmalarını sağlayın.
Son günlerde vaka sayılarının artışındaki en önemli etkenlerden biri de, durumu pozitif çıktığı halde çalışmak zorunda olan insanlarımızdır. Eğer bir iki hafta birbirimizi idare edebilirsek daha olumlu sonuçlara yol açabiliriz.
Bir ihtiyaç sahibine yardım ederken kendine yardım ettiğini unutma.
Yarına bir şeyler biriktirmek gerek…