Deniz Baykal'ın Nesrin Baytok'la birlikte olduğunu iddia eden kaset sonrasında yeni teoriler üretilmeye devam ediliyor.
Kaset iddialarıyla ilgili yeni bir teoriyi gündeme getiren Yenişafak Gazetesi yazarı Fehmi Koru, Taha Kıvanç imzasıyla ilginç bir yazı kaleme aldı. Koru, 'Fantastik bir tez' başlıklı yazısında kaseti Deniz Baykal'n servis ettiğine ilişkin görüşü değerlendirdi.
İşte Koru'nun bugün ki o yazısı:
Öylesine doğal bir biçimde sordu ki soruyu, benimle kafa mı buluyor anlayamadım. Dostumun "Yoksa Deniz Baykal kendi kendisini mi yakalattı?" sorusu ile şaşırdım.
Baykal Komplo'ya uğramış gibi davranmıyor
Dostuma göre, Deniz Baykal kasedi ortaya çıktığından beri hiç de 'komploya uğramış' biri gibi davranmıyor. 'CHP genel başkanı' sıfatı üzerinden gittiği için mutlu bile sayılabilir. M. Ali Birand'a verdiği mülâkatta söylediklerinden bunu çıkarmış dostum. "Habertürk gazetesi, parasını peşin ödeyerek kasetten çok önce 16,5 m. uzunluğunda bir tekne satın aldığını yazdı dün" dedi.
"Hani en çok önceki cumartesi-pazar günü rüzgârı neyin terse döndürdüğünü, o vakte kadar 'Deniz Baykal'ı omuzlarımızda taşıyarak Kurultay'a götürüp genel başkan seçtireceğiz' diyen 53 yıllık dostu Önder Sav'ın neden birden tavır değiştirerek 'Adayımız Kemal Kılıçdaroğlu' demeye başladığını merak ediyorsun ya... Olaya bir de bu gözle bak: Ya 53 yıllık dostu Önder Sav'a 'Lütfen benim peşimi bırak' dediyse Deniz Bey?"
Hay Allah, kasketim de yok ki yiyeyim...
Yine de ilginç buldum dostumun yakıştırmasını... Tanıdığım 'insan olarak' Deniz Baykal ile gözlediğim 'CHP lideri' Deniz Baykal arasındaki farkı açıklamaya yardımcı olan bir tez onunkisi... Ancak rehin tutulan, koltuğundan ayrılmasına asla izin verilmeyen biri bu denli çelişkili bir profil çizebilir...
Sizi bilmem, ama dostumun "Deniz Baykal kaset çıktığından buyana kendisinden beklendiği gibi davranmıyor" ile başlayıp "Yoksa koltuğundan olduğuna üzülmedi mi?" ile devam eden tezini üzerinde düşünmeye değer buldum.
Kafası gerilim romanları entrikalarıyla karışık bir başka dostumun 'kaset' konusunda söyledikleri geldi aklıma. Deniz Baykal'ın kasetten ve kasetin internete düşeceğinden bir süre önce haberi olduğunu okumuş bir yerde. Günlerdir "Neden rüzgârı tersine çevirmek için bir şey yapmamış?" sorusuyla kafamın etini yiyip duruyor...
Dediği şu: Kasette herkesi en fazla rahatsız eden unsurlar neydi? Karşısındaki kadının evli ve çocuklu olması; bu bir... Bir de, vaktiyle sekreteriyken sonradan milletvekili yapılması... Bu iki sebepten savunulması çok güç bir durum... Kaset ortalığa dökülmeden önce, evli-çocuklu ve milletvekili olmayan biriyle kendisini öylesine yakalatsaydı Deniz Bey, kamuoyu kendisine bu denli sert tepki vermeyebilirdi. Neden bunu yapmadı?
Deniz Bey kendisini bilerek isteyerek mi yakalattı yoksa
O dostumun bu sorusuyla ötekinin "Deniz Bey kendisini bilerek isteyerek mi yakalattı yoksa?" sorusu birbiri ardına pek bir anlamlı kaçıyor.
Birand'a "Siyaseti bırakmıyorum ki" demiş Deniz Baykal. İllâ genel başkan olarak siyasette kalınmak gerekmediğini hatırlatmış. Meclis'e gidecek ve milletvekili olarak görevlerini yerine getirecekmiş...
Rudyard Kipling'in Melih Cevdet tarafından maharetle çevrilen 'If' (Eğer) şiirini de okumuş Birand'la konuşurken: "Eğer bütün kazancını bir yığın yapabilir / ve yazı-tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen; / ve kaybedip yeniden başlayabilir / ve kaybın hakkında bir kerecik olsun bir şey söylemezsen; / Eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı, / altmış saniyede koşarak doldurabilirsen; // Yeryüzü ve üstündekiler senindir / Ve dahası / sen bir İNSAN olursun oğlum..."
Arşivinizde bulunsun diye şu sözlerini de kaydediyorum: "10 yılda bir, gerek özel hayatımın gerek siyasi hayatımın köklü bir değişiklik yaşadığını biliyorum. (..) Böylesine köklü altüst oluşların iç dünyamda, psikolojimde, fizyolojimde benim için ihtiyaç haline geldiğini hissediyorum."
Baykal'ın bir bildiği mi var?
Dostumun tezinin en büyük boşluğu, Deniz Bey'in "Bu defa yokum" deyip ceketini alarak genel başkanlığı bırakmak yerine 'kaset' ile devrilmeyi neden yeğlediği... "Yoksa bir bildiğin mi var?" diye ısrar ettim.
Cevabını virgül değiştirmeden sunuyorum: "Günlerdir her türlü senaryo yazılıyor olayla ilgili olarak; çoğu doğru o senaryoların... Tek eksiği, yeni yönetime yaptırılacakların uzun bir süredir Baykal'dan istenmesiydi. Kurultay'dan güçlenerek çıkacak Baykal önüne konulan projeyi eksiksiz uygulamak zorunda kalacaktı. Kaçması da imkânsızdı. Kontrollü bir skandalla devrilmeyi, bu dönem önüne konulan projenin bir parçası olmaktan daha doğru bulmuşa benziyor..."
İnsan aklı neler, neler geliştiriyor, görüyorsunuz...
Kuşkumu sezen dostum şunu da ekledi: "Mülkiyeli Olcay Baykal'ın kasete verdiği tepki normal geliyor mu sana? Kontrollü bir skandala daha büyük bir felâketten kurtuluş olarak sarılmak bir aile kararı olmasın sakın?"
"Yok devenin pabucu" dedim, ama beni derin bir düşünce de aldı, ne yalan söyleyeyim.