KAVAK SUYU NEREYE AKIYOR..!
Kavak termal suyunun ihaleye çıkmadan önce Bu Fırsat Kaçmasın * başlıklı yazı ile bu ihaleyi mutlaka ve mutlaka Seydişehirli girişimcilerin alması gerektiği canı gönülden istediğimizi belirten yazı kaleme almıştık. Bu sadece benim isteğim değil tüm Seydişehirlinin isteği idi.
Fabrikanın özelleştirilmesi ile oluşan ekonomik potansiyelin oluşturduğu sıkıntıları mevcut şartlarda aşmanın çok zor olduğunu Seydişehirli görmüştü.
Ekonomik olarak zor günler yaşayan esnafın geleceğe yönelik beklentileri vardı. Ekonomik açıdan kan kaybeden ilçede esnaf her gün sıkıntılı, her gün stresli bir dönem yaşıyordu… Her geçen gün daha da ağırlaşan ekonomik şartlarda dayanma gücü kalmayan esnaf şimdilik kendileri bir şey yapma gücü kalmasa da başkalarından bir şey bekler hale geldi. Beklemekte haklıydı Seydişehir bu konumu hak etmiyordu ne potansiyel olarak, nede elindeki imkânlar açısından ilçe bu duruma müstahak değildi. İlçede esnafın üstüne çöken karabulutlar ancak yeni yatırım yapılarak aşılacağını düşünüyor ve ticaretle uğraşanların bu konuda beklentileri vardı.. Bu bekletirlerin içinde Yüksek okula ek binanın yapılması, Ceza evi, Kavak termal, Organize sanayi bölgesinin büyük yatırımcıya açılması.
Seydişehir esnafı; fakülte kurulma kararı YÖK’ten çıkan yüksek okula ek binanın temelinin atılmasını dört gözle bekliyor, Seydişehir esnafı cezaevi konusunda yeni gelişmeler bekliyor, Seydişehir esnafı organize sanayi bölgesinde hayırlı haberler bekliyor. Seydişehir esnafı kavak termal konusunda inşaatların ne zaman başlayacağını bekliyordu!..
Kavak termal suyunun Seydişehirli girişimciler tarafından alınmasından memnun kalan Seydişehirli bölgenin termal açıdan bir cazibe merkezi olacağı beklentisine girdi. Gel gör ki şu an itibari ile yatırımcı firma ile köylüler arasında görüşmelerde gelinen nokta hiçte kulağa hoş gelmiyor..
Böyle bir sorunun olduğu Seydişehir kamuoyunda konuşuluyordu ama kavak köyü muhtarının yapmış olduğu basın toplantısıyla artık konunun yeni bir mecraya girdiği aşikâr. Biz buradan kimi kimseyi yargılama ve suçlama konumunda değiliz. Âcizane olarak ancak şunu söyleyebiliriz: Seydişehirli bu bölgede yatırım bekliyor, Seydişehirli elimizdeki imkânların daha verimli kullanılarak ilçe üzerine çöken kara bulutlardan kurtulmayı bekliyor. Ben her iki tarafında kavak suyundan farklı bir şey beklediklerini sanmıyorum.
Ama meşhur bir hikâye var onu da buradan anlatmadan geçemeyeceğim.
Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor. Tıkandı baba, çay getir. Tıkandı baba, oralet getir. Vb Bu durum Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş.
Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi? Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya; Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. "Benimki de onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı. Bu sefer içimden " Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım "Tıkandı baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz. Tıkandı baba nın anlattıkları Sultan Mahmut un dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına;
Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altına da bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.
Sultan Mahmut un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı baba ya baklavaları vermişler. Tıkandı baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis. " Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya:
Taze baklava, güzel baklava! Bu esnada oradan geçen biri baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut ;
Bizim Tıkandı baba ya bir bakalım, deyip Tıkandı babanın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan; Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş Geldi sultanım Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı? Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım. Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin hazine odasına götürmüş.
Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü düşecek. Sultan demiş;
Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış
Alın bu adamı Üsküdar ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş. Padişahın adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar a götürmüşler. Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. Baba, Niçin, demiş. Askerler Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline Ne olacak şimdi, demiş Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı demiş. Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. İşte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü söylemiş;
"Vermeyince Mabud, neylesin Sultan Mahmut"