Kendisine bombalardan ve ölümden korkup korkmadığı sorulan çocuk, “ben gideceğim yerin, gittiğim yerden çok daha iyi olduğunu biliyorum” diyor. Benzer bir soruya bir başka çocuk, “şehit mi olacağız, şehit mi olacağız? Onlar bizimle savaşacaklar, sonra başkaları da gelecek onlarla da savaşacaklar” diye cevap veriyor. Bu cümleler Gazze’li çocukların İşgalci çete devletinin gökyüzünden yağmur gibi yağdırdığı çeşit çeşit bombalara rağmen verdikleri cevap. Bu cevap her iki taraf için de yeni değil. İngilizler eliyle işgali başlattıkları 1917’den bu güne bu cevapları alıyorlar, almaya da devam edecekler.
HAMAS hükümetinin askeri gücü olan Kassam tugaylarının 7 Ekim günü gerçekleştirdikleri şerefli, onurlu ve işgalci çete devleti İsrail’in burnunu sürten askeri çıkarması, İsrail’in ne kadar aşağılık ve alçakça bir kültürden geldiğini gözler önüne serdi. On yıllardır karadan, denizden, havadan kuşatma altında olan Filistinliler, güya dünya teknoloji devi çete devletinin hem kendini hem de sözde itibarını yerle bir etti.
Peki, İsrail ne yaptı?
Tarihi ahlaksızlığını tekerrür ettirerek, HAMAS’ın askeri gücü Kassam’la savaşmak yerine, çocuklarla ve kadınlarla savaşmayı tercih etti. Var olduğunu iddia ettiği onca gücüne rağmen karadan askeri operasyon yapıp, göğüs göğüse çarpışmak yerine, gökyüzünden bomba olup, hastane, okul, cami ve kiliselerin tepesine yağmur gibi yağdı.
Tüm insanlık biliyor ki, bunun adı savaş değil. Savaş, er ere askeri güçler arasında olur. Ama muhatabınız çete devleti İsrail ise, rehberleri de Sabra Şatilla’da kadın ve çocukları doğrayan Ariel Şaron’dur. Ne Ariel Şaron Sabra Şatilla’da bizi bitirebildi ne de Netenyahu Gazze’de bitirebilecek. ABD ve batının başat devletlerinin bu katliama destek verip ortak olmalarına rağmen, yeryüzünde vicdan sahibi insanlar milyarlar olup, Filistin’le birlikte Filistin için bu zalimlere karşı duruş geliştirecek.
Allah’ın izniyle yakın tarihte, ebter olanın siyonist çete devleti, Kevser olanın da izzetli HAMAS, Kassam ve tüm Filistinliler olduğunu göreceğiz. ABD ve batı bu kötülüğün altında mahkûm olacaklar. Yaptıkları alçaklık, yaşadıkları utanç olarak yakalarında asılı kalacak. Tüm dünya, BM ve aşağılık batının çocuk hakları, kadın hakları, savaş suçları v.s. gibi teranelerini diledikleri zaman yedikleri putlar olduğunu gördü.
Bu yönüyle Filistin davası ve HAMAS’ın 7 Ekim onurlu çıkarması özü itibariyle Furkan’dır. Hakkın ve batılın, kötülüğün ve iyiliğin saflarını netleştirip, sıklaştırdığı bir Furkan’dır. İsrail bu yaptıklarından dolayı pişman olacak. Yeryüzü tüm genişliğine rağmen onlara dar gelecek ve o gün ağlamak, Holywood üzerinden sahte mağdur filimler çevirmek onları kurtaramayacak. Öteden beri var olan ve türlü entrikalarla örtmeye çalıştıkları katliam ve soykırımlarına, çağımızın tüm insanları tanıklık etti. Bu tanıklık, yeryüzünde milyonların Filistin davasıyla hatta HAMAS ve Kassam ’la gönül ve beden birliğine evirilecek.
Kaybettin İsrail!. Yaptığın tüm katliamlara rağmen kaybettin. Yapmaya çalıştığın soykırıma rağmen kaybettin.
Bana göre HAMAS, 7 Ekim günü çete devleti İsrail ve Netenyahu terör örgütüne 75 yıldır sistematik olarak yaptıkları zulmün cezasını kesmiş ve görevini tamamlamıştır. Savaşmaktan korkmadıklarını da tüm dünyaya duyurmuşlardır. Türkiye başta olmak üzere İslam ülkeleri ve adalet sahibi iddiasındaki tüm devletler, savaşı bitiremiyorlarsa bile, becerebiliyorlarsa çete devletinin sadece HAMAS’la çatışmasını sağlamalıdırlar. HAMAS zaten bunu istiyor ve ilan ediyor. Burada sorun, savaş değil. Çete devletinin HAMAS’la savaşmak yerine çocuk ve kadınları katleden kahpeliğidir. İnsanlık en azından bunu sağlasın. Sağlasın da tüm imkânsızlıklara rağmen 10’a karşı 1’in nasıl muzaffer olduğunu tüm dünya görsün.