Farkındalığa ulaşan birisinin yüksek ahlaka da ulaşması gerekiyor.
Buna bilgiye ulaşan da denilebilir. Ya da sırra. Ne demişti Mevlana “Sırrı verdiklerinin ağızlarını da mühürlerler”.
İnsanların bir danışmana ya da terapiste gitmeyişlerinin ya da gidemeyişlerinin demek belki daha doğru temel nedeni, cesaret eksikliği diyordu Scott Peck. Az seçilen yol ( The Road Less Traveled) adlı eserinde. Çünkü bir insanın örttüğü ve maskelediği kendi gerçeğini bir başkasına açması gerçekten de cesaret ister. Onu da bu cesareti göstermeye itecek olan temel saik güven olacaktır. Birisine nasıl güvenirsiniz? Zamanla der çoğu danışan. Bunun için zamana ihtiyacım var. Sonra araştırmaya. Güven duyulabilirliğini başkalarına ve onu tanıyanlara sorarak araştırır. Sadece danışmanlıkta değil, bir çok işte hatta yaşamın her alanında güven duyulacak insanlara ihtiyaç vardır. Birine güven duymak sadece onun sır tutmasıyla mı ilgilidir? Hayır. Yalan söylememeli mesela derler. O zaman yalan ne? Olmamış olan. Gerçek dışı hayal ürünü demişti bir danışanım. Ve yalandan nefret ederim diye de eklemişti. Ama korkuları vardı. Korku nedir diye sormuştum ardından. Sustu. Ben cevapladım. Aslında olmayan, olması muhtemel olan belki; fakat şu an yok. Düş gücüyle uydurulan sanki gerçekten olmuş ya da olacakmış gibi düşünülüp olmuş gibi hissedilen. Bir anlamda yalan. Evet korku da bir yalan. Ve korkulardan kurtulmak da güven duymayı gerektirir. Bir keresinde Peygamber (sav) Her duyduğunu söylemek ve aktarmak insana yalan olarak yeter” der. Test etmeden. Dedikodu bir anlamda. O da yalan. O yüzden tüm kutsal öğretiler az konuşmayı önerir. Ve dikkatli. İyice düşünüp tartıp.
Sokrates’e bir gün birisi gelir ve sana arkadaşından duyduğum bir şeyi aktaracağım der. Sokrates dur der. Dur. Önce bu söyleyeceklerini filtrelerden geçirelim. Birinci filtre iyilik filtresi. Öncelikle bana söyleyeceğin bu şey iyimi? İyi bir şey mi? Hayır der adam. Peki o zaman ikinci filtre. Faydalılık filtresi. Bana bu söyleyeceğin şey faydalı mı? Hayır der adam. Devam edelim üçüncü filtre. Gerçeklik filtresi. Bana bu söyleyeceğin şey gerçek mi? Bilmiyorum der adam. Ondan duydum. İyi değil. Faydalı değil. Gerçek olup olmadığını da bilmiyorsun. Söyleme be adam. Der. Söyleme. Ya hayır söyle ya sus demişti, Peygamber(sav) de.
Enformasyon, bilgi adına ne denirse size ulaşan her şey. Sorumluluk da getiriyor. Özellikle içerden elde edilen bilgi ki farkındalık demiştik. Onun getirdiği sorumluluk hepsinden ağır. Tam bir karışım. Duygularla, hislerle, ihtiyaçlarla, düşüncelerle, hasetle ve daha birçok faktörle karışıp gelen o iç bilginin de filtrelerden geçmeye ihtiyacı var. Size ulaşan her bilgiyi sorumsuzca ifade edemezsiniz. Bu sizin ve onu duyacakların hayrına mı? Bunu bilmeden.
Kişinin her hissettiğini faş etmesi de yalandır.
Test ve filtreden geçmesi gerekir.
İşte kutsal metinler ve vahiy bu yüzden gereklidir.
Bilgiyi aktarmak için önce güvenilir olmaya ihtiyacınız var. Hangi tür bilgi olursa olsun. Özellikle de insanları yönlendirme iddiası içindeyseniz. Peygamber (sav)’in Peygamberliğini ilan etmeden önceki en temel sıfatı emindi. Muhammedülemin denilirdi ona. Ve hiç kimse hayatında onun bir kez bile yalan söylediğine tanık olmamıştı. Bir gün Ebu Kubeys tepesine çıktı ve insanlara: Ey insanlar size şu dağın ardında bir ordu var ve buraya doğru geliyor desem bana inanır mısınız dedi. Evet dediler. Çünkü sen yalan söylemezsin ve bugüne dek hiç senden gerçek dışı bir söz işitmedik. O zaman dedi. Dinleyin. Sıfatları belli olan tekbir Allah var ve ben de onun elçisiyim. Bir kısmı onayladı. Bir diğeri ise reddetti. Reddedenlerin olması onun yalan söylediğine işaret etmedi. Dünya dönüyor dediği için de Galileo öfkelendirmişti insanları bir zamanlar. Ancak söyledikleri doğruydu. Hayatında hiç yalan söylememiş olan O elçinin söylediklerinden oluşan mizana uymayan farkındalıklarınızın berraklığını kontrol etmenizi öneririm.
Ki zaten bu söylediklerim iyi niyetle gerçeği arayanlara.
Ve diğerleri: gerçeği ve bilgiyi kimden aldığınıza dikkat edin. Ve Hz Ali’nin dediği gibi test edin. “gerçeği adamdan alma önce kitaptan öğren, sonra kimin doğru söylediğini anlarsın”
İyi niyetli olmayanlara gelince:
Böyle yaparak, ilahî kelâmın bir kısmına inanıyor, diğer kısmını inkar mı ediyorsunuz? Öyleyse bilin ki, içinizden böyle yapanların karşılığı, bu dünya hayatında zilletten ve Kıyamet Günü en acıklı azaba uğratılmaktan başka bir şey olmayacaktır. Zira Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir.85
Ahiret hayatı karşılığında bu dünya hayatını satın alanlar var ya, işte böylelerinin azabı hafifletilmeyecek ve onlara yardım edilmeyecektir. 86
Biz Musa'ya ilahî kelâmı bahşettik ve birbiri ardınca o'nu izleyen elçiler gönderdik: Meryem oğlu İsa'ya da hakikatin tüm kanıtlarını vahyettik ve o'nu kutsal ilham ile güçlendirdik. [Ama] ne zaman bir elçi hoşunuza gitmeyen bir şey getirdiyse küstahlıkta haddi aşarak bir kısmını öldürdüğünüz ve diğerlerini yalanladığınız doğru değil mi? 87
Ama onlar: “Kalplerimiz zaten bilgi ile dolu!” derler. Hayır, bilakis Allah, onları hakikati kabullenmeyi reddettikleri için gözden çıkarmıştır: Zira onlar, sadece basmakalıp birkaç şeye inanırlar.88
Ve ne zaman Allah katından onlara, halen sahip oldukları hakikati tasdik eden bir [yeni] vahiy geldiyse, daha önce, hakikati inkara şartlanmış olanlara karşı üstün gelmek için yalvarıp yakardı[klarını çarçabuk unutarak] daha önce tanıdıkları [hakikati] bu defa inkara kalkıştılar. Ve Allah'ın lâneti, hakikati inkar eden herkesin üzerinedir. 89
Allah'ın lütfunu dilediği kuluna bahşetmesini kıskanarak Allah'ın indirdiği hakikati inkar etmeleri ve böylece kendilerini kaptırdıkları şu [boş gurur] ne kötü! Onlar böylece Allah'ın gazabını tekrar tekrar hak ettiler. Ve o hakikati inkar edenler için hazırlanmış utanç verici bir azap vardır. 90 (Bakara suresi)
O zaman:
132 Allah'a ve Elçisi'ne tâbi olun ki rahmete nail olabilesiniz. 133 Rabbinizin affına mazhar olmak ve Allah'a karşı sorumluluk bilinci duyanlar için hazırlanmış gökler ile yer kadar geniş bir cennete ulaşmak için birbirinizle yarışın; 134 onlar ki hem bolluk hem de darlık zamanında [Allah yolunda] harcarlar, öfkelerini kontrol altında tutarlar ve insanları affederler, çünkü Allah iyilik yapanları sever; 135 ve onlar, utanç verici bir iş yaptıkları veya kendi kendilerine [başka türlü] bir zulüm işledikleri zaman, Allah'ı anar ve günahlarının affı için yalvarırlar –zaten Allah'tan başka kim günahları affedebilir?– ve her ne [zulüm] işlemişlerse onda bilerek ısrar etmezler.(Al-i İmran suresi)
Ha bu arada Akıl Oyunları (Beautiful Mind) filmini izlemeyenler varsa izlemelerini öneririm.
www.pozitifdegisim.com