Tarihin bizim için en önemli tarafı ders alınmasıdır.
Geçmişte yapılanlara bakarak, onları analiz ederek yapacağımız ve yapmayacağımız hamleleri tartmaktır.
Geçmişe bakarak geleceğe yön vermek dediğimiz şey budur.
Tarihin tekerrür etmemesi için çaba sarfetmek geleceğimizi daha aydınlık kurgulamamız için gereklidir.
İnsanın yaşadığı coğrafya kaderidir ancak aynı şeyleri yaşamak kaderi değildir.
Eğer kaderi olsaydı insan iradesine inanmamak gerekirdi.
Özellikle toplumların yaptığı hataları yeniden tekrar etmemesi gerektiğinden söz ediyorum.
Yaptığımız hatalar bizim kaderimiz olamaz.
Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alamayacağımıza göre farklı şeyler yaparak farklı sonuçlar elde etmeye çalışmalıyız.
Bunun için hiç yüksünmeden kendi gerçekliğimizin farkına varacak bir öze dönüş, öze bakış gerekli
Kendimizin neye muktedir olup olmadığımızı ölçmemiz, doğru şeyler yapmak için olmazsa olmazımızdır.
Bu ölçü de toplumun yapısı, tarihi gelişimi neleri yapıp neleri yapamadığını tarih backraunda bakarak tespit edebiliriz.
Toplumların geçmişte yaptıkları ve yapamadıkları şeyler gelecekte neleri yapıp yapamayacaklarının da aynasıdır.
Bunun tespiti de muhakkak ki tarihi şuralarla, toplumsal bellekteki olayları analiz etmekle gerçekleşebilir.
Kendi gerçekliğimizden kopmadan geçmişimizde yaşadıklarımız üzerinden geleceğimizi inşa edebiliriz.
Buradaki şart “kendi gerçekliğimiz”dir. Bunun bilincinde olduğumuz müddetçe hatalar da yapsak bu hataları telafi etme şansımız her zaman yüksektir.
Anakronik bir bakışla bunu sağlayamayız. Bugün geriye dönüp ne Metehan ne de Fatih Sultan Mehmet’in yaptıklarını yapamayacağımızı bilmeliyiz.
Ancak onlardan daha farklı bir şeyler yaparak gelecekteki nesillerin örnek alacağı yeni Fatihler yeni Metehanlar olabiliriz.