Nasreddin Hoca'ya sorarlar : "Hocam bu güne kadar gezdiniz gördünüz , ilim tahsil ettiniz, peki kendiniz bir şey icat ettiniz mi?"Hoca Şöyle bir düşünüp cevap verir : "Ettim tabii ama kendim de hiç beğenmedim." Bu cevap üzerine meraklı gözler üstüne çevrilince açıklayarak devam eder : " Karı yufkanın içine sardım, karlı dürüm yaptım yedim. Kar eridi ekmek ıslandı .Ne kardan tat aldım ne yufkadan..."
Son aylarda ülkemizin hukuk siteminde Hoca'nın karlı dürümüne benzeyen icatlar birbiri ardından geldi. Acaba bu işin müsebbipleri oturup düşünür de Nasreddin Hoca gibi bir daha bu işlere kalkışmaktan vazgeçer mi diye bekliyoruz.
Diğer yandan dindarlık anlayışımız hızla yükseliyor. Çok eskiden muhafazakar bir partinin çok çok dindar milletvekillerinden biri Avrupa Birliği işlerinde , üst düzeyde bir yakının vasıtası , torpili ile önemli bir görev almı. Ve uzun süreliğine Lüksenburga gitmiş . Görevinde yeni ve acemi olduğu kadar sosyal hayatında da amatör sayılırmış.Sonra, şans bu ya kaldığı otelin barında eski deneyimli bir ateşeyi viskisini yudumlarken bulur. Ve ona üstadım diye can simidi gibi sarılır.
Sohbet ilerledikçe konu sadede gelir ve genç adam , ustaya sorar : "Bu geceyi de yalnız geçirmek istemiyorum. Sizce bu salondaki hoş kadınlardan birini odama çıkmaya ikna edebilir miyim?" Üstad kendinden oldukça emin bir ed ile "Elbette , çocuk oyuncağı bu ..."
Sonra tek tek , bakışından, duruşundan , kadınla kuracağı diyalog aşamalarından ayrıntılı bir derse başlar. Öğrenci heyecanla hepsini dinler , anlar , onaylar , tekrar eder. Üstad odaya çıktıktan sonraki aşamalara geçer . Oda servisinin getirdiği şampanyanın açılşını , kadehe dökülüşünü de anlattıktan sonra devam ediyor : " Kadın o sırada yatağa oturmuş ve hafifçe boynunu arkaya atmıştır. Kadehi onun dudaklarına kadar götür ama son anda çek ve hafifçe boynundan aşağı dök. Sonra dökülenleri yalamaya başla " deyince genç öğrenci "Hayır ! Asla yalayamam..." diye araya girer. "Neden ?" "Çünkü şampanya haram !" ....
Üstad bardağındaki son viskiyi onun yüzüne fırlattı mı acaba ? Ya da , o an'a gelinceye kadar attığı her adımın külliyen haram olduğunu, konumun, maaşının , makamının baştan sona haram olduğunu anlattı mı bilmiyoruz. Böyle bir olayın gerçekten yaşanıp yaşanmadığını da . Çünkü ben bunu Çetin Altan'dan yıllar önce dinlemiş ve fıkra olarak da abartılı bulmuştum. Ama bakıyorum ki bu günkü dindarlık anlayışını en iyi resmeden fıkra bu ve hatta az bile ... Şampanya damlası nedir ki yenip içilen haram okyanusu karşısında... Kul hakkı yemenin karşısında..Hiç hak edilmeyen makamlara mevkilere bağdaş kurup oturmanın karşısında... Sonra da halkın karşısında el göğüste edep ve hürmet pozunda duracak getirisi çok olan dindarlığı kimseye kaptımayacaksınız.
Ama mesele tek taraflı değil elbette ilke çok açık uyarı çok net :
"NASILSANIZ ÖYLE YÖNETİLİRSİNİZ !"
Çoğunluğun gözünde görünürdeki edep , önemli o yüzden göz boyama çok kolay. Oysa ki : Kıyafet taklit edilebilir, kıraat (Kuran okuma) taklit edilebilir, ibadet taklit edilebilir. Samimiyet ve ihlası taklit edilemeyen şeylerde arayınız....Der Şems-i Tebrizi bir konuşmasında. Ama armamamız bizim bulacağımız anlamına da gelemez bizi ilgilendirdiği anlamına da... İnsanların dini samimiyetine deyim yerindeyse not vercek olan biz değiliz. Orası Allah'ın kesin hükümranlık alanında hatta hükmüme ortak kabul etmem dediği noktadadır.
Biz birbirimize muamelata göre yani ilişkilerimizde sözlerimizde eylemlerimizdeki hukuka, samimiyete göre değer vere biliriz. Yönetici ve görevlilerin de halka hizmetlerine göre ... Dindarlık samimiyetini ölçmek ve ecrini vermek haddimize düşmediğine göre ona göre oy vermek seçim yapmak da akıl işi değildir. Dini duygularımızın istismar edilmesine izin vermek iki dünayada da felaketimizin sebebi olabilir.
Zaman hızla geçiyor. İnsanlık tarihinde okyanusta bir damla bile değiliz. Geriye dönüp baktığımızda bize çok olağanüstü gelen aman bu sefer vatan elden gidiyor denilen meseleleri kaç kez yaşadığımızı görmek sükunetle bir kez daha düşünmemizi sağlılıyor.
Hafta sonu Konya'nın batı manzarasının daimi dekoru gibi hafızamızda duran Takkeli Dağdaki Gevale Kalesi kazısındaydık. Çıkmak ayrı , zirve muhteşem, iniş bambaşka hikaye ... İnanıyorum ki Selçuklu Belediyesi'nin sponsorluğunda N.E.Ü 'sinin bilimsel sorumluğunda hızla ilerleyen bu proje tamamlanıp halka açıldığında Konya tarihinde bir milat olacak. Geziyi sosyal medyadan an itibari payladığım için burada tekrar etmeyeceğim. Ama Takkeli Dağ ve Gevale Kalesi'ni bundan sonra daha çok duyacak daha çok merak edeceksiniz onu söylemeliyim.
Bu hafta beni en çok mutlu eden , yazarlık serüvenimin en güzel dönemlerinden birini yaşatan da kişisel imza günü etkinliğimdi elbette. Duygularımı ifade etmek için üstünden biraz zaman geçmesi lazım ama kısaca iyi ki yazarım ve iyi ki yazıyorum, diyorum. Kalemle yazmayı öğretene , kelamı verene hamdü senalar olsun...Gelen , gelemeyen tüm kıymetli okur ve takipçilerime selam olsun.
Beni yalnız bırakmayan varlıkları sohbetleri ilgileri ile azmim, şevkim, feyzim olan kıymetli üstadlarım , hocalarım, yazar ve sanatçı dostlarıma muhabbetimiz baki olsun diyor teşekkür ediyorum.
Ayrıca kültüre , sanata, sanatçıya , kitaba sonsuz ilgi saygı ve desteği ile mesai dışı zamanlarını bile bize ayırıp, kadim başkentin büyük devlet adamlarını hatırlatan duruşu ve varlığı ile yanımızda olan Sayın Valimiz Muammer Erol beyefendiye şükranlarımı arz ediyorum. Sayın Valim iyi ki varsınız iyi ki Konya'dasınız !.. Ve biz Mevlana'dan duyduk ki : "Hiç kimsenin Konya'ya gelmesi tesadüfi değildir , gitmesi de kendi elinde değildir." Hizmetiniz daim olsun.
Ve şehrin sevilen mekanlarından Dr. Portakal Sağlık Merkezi Kültür Cafe'de beni ve misafirlerimi gün boyu ağırlayan Dr. Mehmet Portakal ve çalışkan ekibine teşekkür ediyorum.
Gösterilen ilgiden fark ettim ki Konya'nın böyle güzel mekanlara ve etkinliklere daha çok ihtiyacı var. Biz de bu ilgiye layık olma gayretine düşelim... Neler geçici malum ve apaçık ortada baki kalacak olana rağbet edelim !
Bu yazıda benim icadım , ortaya karışık oldu biraz. Ama umarım karlı dürüm gibi değildir ve en azından bir tarafından tat alırsınız...
Muhabbetlerimle...