Memleketimizin dört bir yanında güzel şeyler de oluyor. Bunlardan birisi de 20–22 Mayıs 2010 tarihlerinde Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından düzenlenen Uluslar arası Kerbela Sempozyumu idi. Türkiye, Azerbaycan, İran, Suriye, Ürdün gibi birçok ülkeden yüzlerce bilim adamı katıldı. Bütün yönleriyle Kerbela olayı İslam Tarihi, Mezhepler Tarihi, Kelam, Hadis, Edebiyat, Musiki, Sosyoloji vb. gibi ilim dalları açısından sunulan bildirilerle ele alındı ve müzakere edildi.
Özellikle, Türkiye’den, Suriye’den, İran’dan ve Azerbaycan’dan katılan mersiyehanların okudukları mersiye-i İmam Hüseyn’ler, gönüllerde bir kez daha acıları depreştirdi, bir başka heyecan ve duygusal atmosfer oluşturdu.
1330 yıl önce meydana gelen Kerbela hâdisesi, İslam Dünyası’nda önemli bir kırılma noktasıdır. Çünkü Kerbela, sünnisiyle, şiisiyle, alevisiyle bütün Müslümanların kalbinde derin yaraların açılmasına vesile olmuştur. Bunun başlıca sebebi, Hz. Peygamberin torunu Hz. Hüseyin ve 72 yakınının hunharca katledilmesidir. Bu bir savaş değildir, katliamdır. Hala bu acı, yüzyıllar geçmesine rağmen Müslüman yürekleri sızlatmaya devam etmektedir.
Kerbela olayını doğru anlamak gerekir. Eğer doğru anlaşılmazsa, Müslüman dünyada kerbelalar tekrarlanıp duracaktır.
Bilindiği gibi başarılar ve zaferler, yeni başarı ve zaferlerle gölgelenir. Acılar ise böyle değildir. Hiçbir zaman unutulmaz, vicdanları sızlatmaya devam eder. Her acı bir başka acıyı örtmez. Acılar kendisine münhasırdır, müstakildir. Bunun en bariz örneği, Kerbela olayıdır.
Kerbela olayı, bütün Müslümanların ortak travmasıdır.
Bugün sevinilecek nokta; hiçbir müslümanın Kerbela olayı üzerinde ihtilafı ve taraftar olması yoktur. Sünnisiyle, şiisiyle, alevisiyle her Müslüman yaşanan bu dramı, içinde yaşar ve mazlumdan yana tavrını koyar.
Her İslam ailesinde Ehl-i Beyt’in önemli simalarından olan Hasan, Hüseyin, Fatıma ismine rastlanır ama Yezid ismine asla.
Gazali’nin dediği gibi “kötülükler kılık değiştirmiş iyiliklerdir.” Bu bağlamda Kerbela olayı, bütün renkleriyle, bütün tonlarıyla, bütün çeşitleriyle Müslümanları birleştiren tarihi bir olgudur.
Kerbela olayı, muhteris muktedirlerin yol açtığı bir trajedidir.
Bu olayın mazlum ve mağdurları Hz. Hüseyin ve ahfadıdır. Hz. Hüseyin ve ahfadı, mazlumiyetin, mağduriyetin, adalet ve kahramanlığın timsalidir. Bu işi yapanlar ise, zulmün ve karanlığın timsalidir.
Kerbela olayı yaşandığında ne Şiilik ve ne de Sünnilik vardı. Dolayısıyla, Sünnileri Yezid tarafı, Şiileri ve Alevileri de Hz. Hüseyin tarafı görmek büyük bir ihanettir.
Kerbela olayı, bir turnusol kâğıdı gibi zalimi ve mazlumu anlamanın adıdır. Bu konuda da çok dikkatli bir dil kullanılmalıdır. İşte bu sempozyum böyle bir dersi hatırlatır bize.
Kerbela olayı, Emevî-haşimî çekişmesinin bir sonucudur.
Müslümanlar olarak Kerbela olayının sonuçları üzerinde yeniden düşünmemiz gerekir.
Bugün İslam Dünyası’nın birçok bölgesinde batılı güçler tarafından Müslümanlara benzer acılar yaşatılmaktadır. Müslümanlar etnik ve mezhepsel çatışmalara sürüklenmekte ve oyuna gelmektedirler. Bu noktada Kerbela, iyi bir uyarıcı ve kendimize gelmemizi sağlayıcı bir vak’adır.
Bir kültür, tarih ve medeniyet şehri olan Sivas’ta böyle bir sempozyumun yapılması çok önemlidir. Bu sempozyumu düzenleyen başta Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi olmak üzere, destek veren bütün kuruluşları yürekten kutluyor, sunulan bildirilerin amacına ulaşmasını canü gönülden arzu ediyorum.
Tarihten ibret alınması dileğiyle.