Cumhuriyet tarihinde ilk defa, çok güzel işler yapmak üzereydik. Kürt sorununu da terör sorununu da malum güçler işin içine girmeden tam çözmek üzereydik, kıyamet koptu, sonra bugünlere geldik
Bölgedeki Kürt vatandaşlarımız ve büyük çoğunlukla iktidara gelmiş AK parti yöneticilerinin el ele vermeleriyle, yerli, bize ait bir projeyle Kürt meselesini çözme imkânı vardı, olmadı.
İktidar partisi yıllardır devletin güç kullanarak izlediği Kürtleri susturmanın işe yaramadığını gördü, inkârcılıktan uzak, bölge halkını memnun eden açılımlar yaptı.
Bu açılımı yapan iktidar partisi Kürt meselesinin sadece Türkiye sınırlarında çözülemeyeceğini de biliyor, Türkiye’deki Kürtlerle, Suriye’deki Kürtlerin, kuzey Iraktaki Kürtlerin, iç içe yaşadığı gerçeğini göz önünde bulundurarak bunu sınırlar değişmeden nasıl devam ettirebilirim mücadelesini veriyordu.
Bu politika çok uçuk ta değildi, Kürtlerle her anlamda iç içe yaşadığı bir tablo ortaya çıkabilirdi ve bu siyasi sınırlar değişmeden mümkün olabilirdi.
Eğer bu gerçekleşmiş olsaydı şu an güneyde oluşan Kürdistan bizim dostumuz ve müttefikimiz olabilir, bizde bugün bu kadar stresli bir dış politika izlemez, yatırımlarımızı daha kısa sürede bitirir, askeri harcamalarımızı artırmaz, partner olabileceğimiz bir devletle savaş tamtamları yapmazdık.
Bu yazdıklarıma Olmaz diyenleri duyar gibiyim, bunların Türkiye’deki çok oy aldıkları bölgeleri de içine alarak beraber devlet olmak istiyorlar onun içinde senin yazdıkların olmaz diyebilirler. Peki, Irak Kürdistan’ıyla aramızdaki kırmızıçizgilerin kaldırılması ve dostluk politikasına geçilmesini nasıl becermiştik. Aynı şeyi neden Suriye Kürdistan’ıyla yapamadık onu sorgulamamız gerekir.
Esat’ın Türkiye’yi Kürtlerle sıkıştırma hesabını biz tehdit olarak algıladık o günden bugüne kadarda kürt bölgesi oluşumlarına karşı durduk “sınırımızda böyle bir emrivakiye izin vermeyiz” dedik o günden bugüne de Suriye Kürdistan’ını tehdit olarak gören anlayışımız hiç değişmedi
Esat bize Kürtlerle bir tuzak kurdu, bizde maalesef bu oyuna geldik. Belki de bu, Türkiye’nin dış politikada yaptığı en büyük yanlışlardan biriydi.
Keşke bu oyuna gelmeseydik, keşke Irak Kürdistan’ıyla yaptığımızı Suriye Kürdistan’ıyla da yapabilseydik. Bunu yapsaydık çözüm süreciyle yaptıklarımızla bugün durum farklı olabilirdi;
Aklımızı başımıza alma zamanı geldi de geçiyor bile, Şu anda Türkiye’yi güneyden kuşatıp Ortadoğu’dan koparmak isteyenler başarılı olmak üzereler,
En kısa sürede Türkiye Ortadoğu’yla bağlarını güçlendiren ve sınırlarını güvenceye alacak bir çalışma yapmalıdır.
Aslında Türkiye zaman zaman bunu yapmak istedi, ancak eski anlayışın hortlamasıyla buna istikrar kazandıramadı.
Güney sınırımızda dost bir Kürt bölgesi oluşturabilseydik kıyamet mi kopacaktı? Tabiî ki şimdi saç baş yoluyoruz. Keşke bu fırsatı kaçırmasaydık.
Geçen hafta yazdım bugün tekrar yazıyorum 7 Haziran seçimlerinden sonra Çözüm Süreci, Türkiye’nin bölge Kürtleri ile birlikte becerebileceği yerli bir proje olmaktan çıktı. Güç uluslar arası güçlere ve PKK ya geçti, ne olur bunu görelim ve ona göre hareket edelim. Artık nur topu gibi ABD ve birçok devletin tüm gücüyle kontrol ettiği bir çözüm sürecimiz var. Çok zor bir ateş topu kucağımıza bırakıldı.
Türkiye’nin yıllardır uğraştığı çözüm süreci şimdi tehdit ve boyun eğdirme aracı olarak kullanılıyor istediklerini yapmak istedikleri zamanda IŞİD’i PYD’nin üzerine gönderiyorlar, arkasından da Türkiye İŞİD i destekliyor yaygarasıyla Kürtleri, çözüm sürecine baş koymuş AK partiye düşman ederek, çözüm sürecini çökertmeye çalışıyorlar
Birde bende Türkiye’nin partisiyim diyen HDP’nin bu uluslararası planda oynadığı rol çok ağrıma gidiyor...
Sanki Bundan iki yıl önce AK Parti’yle birlikte Çözüm Süreci’ni başlatan Kürt siyasi hareketi gitmiş, sırtını ABD’nin bölge politikalarına bağlamış hala “IŞİD’in arkasında Türkiye var yaygarasına su taşıyan bir oluşum gelmiş.