CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100'üncü yıl dönümü törenleri kapsamında düzenlenen 23 Nisan Özel Oturumuna ilişkin, "Ben tabii doğrusunu isterseniz Sayın Erdoğan'ın orada olmasını isterdim." diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, TV5 Ana Haber Bülteni'nde gündeme ilişkin soruları yanıtladı, değerlendirmelerde bulundu.
Ramazan ayının ilk günü olması dolayısıyla bütün vatandaşlara, hangi görüşten, kimlikten, inançtan olursa olsun "hayırlı ramazan" dileklerini ileten Kemal Kılıçdaroğlu, "Ramazan, bizim için sevginin, hoşgörünün, kardeşliğin egemen olduğu bir süreci hatırlatıyor. Bir ay içerisinde Rabb'imize dua edeceğiz, güzel şeyler isteyeceğiz, dualarımızın gerçekleşmesini, memleketimizde huzur isteyeceğiz." dedi.
Geçmişte katıldıkları iftar davetlerini anımsatan Kılıçdaroğlu, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) dolayısıyla bu sene ramazanın evlerde kutlanacağını anlattı.
Ramazan ayında biraz daha düşünme, ibadet etme, nefsi terbiye etme, insanlara hoşgörüyle bakma, toplumun huzur içinde yaşaması için dua edilmesi anlayışında olduğunu aktaran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Bütün toplum bir anlamda birbirine kenetlenebilmeli, kardeşlik, sevgi, dostluk bağlamında. Fakirlere, yoksullara, ihtiyaç sahiplerine yardım etmeliyiz, hastalara bakmalıyız yani iyilikte yarışma diye bir düşünce var malum, bizim inancımızın da öngördüğü temel kurallarından birisidir. İyilik yapmalıyız, kötülüklerden, kinden, öfkeden ön yargıdan arınmalıyız." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, TBMM'nin 100'üncü kuruluş yıldönümünde, bütün liderlerin Meclis özel oturumunda yer alması gerektiği yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, 100 yıllık dönemlerin toplumların tarihindeki önemine işaret etti.
Yüzyılların insanlığın, devletlerin ve kurumların tarihinde dönüm noktaları olduğunu vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Bütün siyasi parti liderlerinin, grubu olan bütün siyasi parti liderlerinin parlamentoda olması çok değerliydi. Sayın Erdoğan'ın da olması gerekirdi. Şöyle bir gerekçe söylendi; 'Geçmişte de bazı cumhurbaşkanları Meclis'teki 23 Nisan törenlerine katılmadı' diye. Ama onların hiçbirisi bir partinin genel başkanı değildi, gerçekten cumhurbaşkanıydı, cumhurun başkanıydı ama Sayın Erdoğan aynı zamanda AK Parti'nin genel başkanı. Dolayısıyla diğer genel başkanlar nasıl geldiyse, mesela Meral Hanım milletvekili olmamasına rağmen geldi, parlamentoda kendisine ayrılan yerde konuşmaları dinledi, milletvekillerinin konuşmaları orada 100'üncü yılı anma dolayısıyla bir şekliyle ifade edildi ve Sayın Erdoğan'ın da orada olmasını isterdik. O da düşüncelerini açıklasın isterdik. Önümüzdeki 100 yılda Türkiye'nin hedefi nedir, neler yapacak, neler yapmalı? Önümüzdeki 10, 20, 30 yılda biz hangi hedefleri koymalıyız, koyabilmeliyiz? Bunları yapabilmeli, bunları yapmalıydık aslında."
Kılıçdaroğlu, diğer partilerden de parlamentoda temsilcisi olan milletvekillerinin oturumda söz aldığını hatırlatarak, "Ben tabii doğrusunu isterseniz Sayın Erdoğan'ın orada olmasını isterdim. Çünkü Sayın Erdoğan 1'inci Meclis'te de yoktu. Türkiye Büyük Millet Meclisinin orada da 100'üncü yıl dolayısıyla olması gerekirdi." şeklinde konuştu.
"FETÖ, PKK, paralel yapı, devlet içinde devlet ve benzeri gibi CHP'li belediyelere iktidar kanadından bazı sözler söylendiği" belirtilerek, buna ilişkin görüşleri sorulan Kemal Kılıçdaroğlu, insana ve insanlığa kast eden her türlü teröre karşı olduklarını söyledi.
Kendilerine bu suçlamayı yapanların dönüp kendilerine bakmalarını isteyen Kılıçdaroğlu, "Bir belediye halka bedava, ucuz ekmek verecek, fakir, ihtiyaç sahibi, cebinde parası yok, ekmek verecek 'yasak' diyorsunuz. Su fiyatlarını indirecek 'yasak' diyorsunuz. Her şeye 'yasak' diyorsunuz, ya bu insana, insanlığa, çocuklara hizmet ediyor. Yardımı terörle bağdaştırıyorsunuz, Allah akıl fikir versin, ne diyeyim ben başka söyleyeceğim bu." değerlendirmesinde bulundu.
- "Bir araya geldiğimiz zaman daha güçlü oluruz"
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet gazetesine yazdığı "Dünyanın bütün demokratları birleşin" yazısı ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nun, bu yazıya ilişkin yorumlarının sorulması üzerine, Karamollaoğlu'nun siyaset dünyasında sağduyuyu temsil eden bir isim olduğunu söyledi.
Demokrasinin herkes için geçerli olan bir kavram olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ben de düşüncelerimi söylemeliyim, benim gibi düşünmeyen insan da düşüncelerini söyleyebilmeli. Ben de inancımı yerine getirebilmeliyim, başka türlü inanca sahip olana da saygı duymalıyız. Kimlikler konusunda da kavga etmemeliyiz. Herkesin kimliğine de saygı duymalıyız. Kişinin kimliğine, kişinin inancına, yaşam tarzına, düşüncelerine saygı göstermeliyiz. Allah'ın bize verdiği en değerli şey akıldır. Aklımızı kullanmayacak mıyız? Kullanacağız. Aklımızı kullanacaksak, ayrışmamamız, bir arada olmamız lazım ve bunu bir araya getirmemizin temel nedeni de demokrasidir.
Demokratların birleşmesini istedim. Otoriter rejimler varsa demokratların, düşünce özgürlüğünü, inanç özgürlüğünü, yaşam tarzı özgürlüğünü savunanların bir araya gelmesi lazım. Bir araya geldiğimiz zaman daha güçlü oluruz, sesimiz daha gür çıkar, ülkeye huzuru, refahı, barışı getiririz. Sonuçta kavgadan değil, huzurdan, barıştan, özgürlükten yana bir tavır takınacağız. O bağlamda Sayın Karamollaoğlu'nun söylediği çok değerlidir. Benim açımdan da çok değerlidir, bu ülkenin iyiliğini, hayrını, huzurunu isteyenler için de çok değerlidir. Ben Sayın Karamollaoğlu'na buradan teşekkür etmeyi de bir görev biliyorum."
"Bizim sağlık kadromuz Avrupa'nın en iyi kadrosudur"
Türkiye'nin dünya ile kıyasla Kovid-19 ile mücadelede iyi durumda olması hatırlatarak buna ilişkin görüşleri sorulan Kılıçdaroğlu, "Bizim sağlık kadromuz, Avrupa'nın en iyi kadrosudur. Bunu kabul etmek lazım. İkincisi bizim nüfusumuz ölüm vakalarının çok olduğu ülkelere göre genç bir nüfustur. 2035'ten sonra Türkiye yaşlanmaya başlayacak. Bu iki ana unsuru unutmamamız gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Bir kişinin bile hayatının çok değerli olduğunu ve olaya bu çerçevede bakılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu anlamda sağlık çalışanlarının doğrudan riskle karşı karşıya çalıştıklarını alkıştan çok daha fazlasını hak ettiğini ve yaptıkları çalışmaya şükran duyulması gerektiğini ifade etti. Bu süreçte güvenlik görevlileri, belediye zabıtaları, kuryeler, gazeteciler, apartman görevlileri gibi dışarıyla bağlantıyı sağlayan çok fazla kişi olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, "Salgının bir an önce kontrol altına alınarak sonlanması hepimizin ortak dileği. Aslında dünyanın ortak dileği." dedi.
Normalleşmenin bir an önce olmasını arzu ettiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, bu sürecin oturup yeniden düşünülmesi gereken bir süreç olduğunun ve bunu ön yargılardan arınarak yapmak gerektiğinin altını çizdi.
Kılıçdaroğlu, sokağa çıkma yasağıyla doğada meydana gelen hava temizliği, yunusların görülmesi gibi değişikliklere dikkati çekerek şunları söyledi:
"İnsan olarak bizim doğaya yönelik olarak hafızamızda özel bir yer ayırmamız gerek. Artık bu noktayı da görmemiz gerekiyor. Günlük kavgalardan biraz arınmamız, biraz düşünmemiz gerekiyor. Siyaseti de sorgulamamız gerekiyor. Acaba bu siyaset Türkiye'ye yarar mı, zarar mı getiriyor? Siyaset bir uzlaşma kültürüyse neden kavga ediyoruz, hangi gerekçeyle kavga kültürünü oluşturuyoruz? Şunu da düşünmeli herkes, ana muhalefet partisi niye itiraz ediyor? Hangi gerekçeyle nelere itiraz ediyor?"
"Bizim söylemlerimizi de AK Parti'ye veya diğer partiye oy veren vatandaşların da dikkatle dinlemesi lazım, artı Erdoğan'ın söylemlerini de bize oy veren vatandaşların dinlemesi lazım." diyen Kılıçdaroğlu, vatandaşın düşünüp bunları kıyaslaması gerektiğini anlattı.
Geçmişte 15 Temmuz şehitleri için para toplandığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Biz gündeme getirmeseydik para buharlaşıp gidecekti, şimdi topladıkları bir yerde duruyor. Mecburen duruyor. Hala vermediler bakın. Dolayısıyla saydamlık, halka hesap vermek dediğimiz bir kuralın, kavramın olması lazım." dedi.
"Açıklamaları Bilim Kurulu sözcüsü yapmalıydı"
Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın çalışmalarını başarılı bulup bulmadığına ilişkin bir soru üzerine, bir bakanı "başarılı" ve "başarısız" diye vurgulamak istemediğini belirtti.
Sağlık Bakanının Bilim Kurulu ile zaman zaman görüş farklılıkları olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Bilim Kurulunun söylediklerini yapsaydı çok daha güzel olurdu ve çok daha kısa sürede çok daha az hasar görerek Türkiye bu süreci aşabilirdi." dedi.
Kılıçdaroğlu, Koca'nın bir doktor olduğunun altını çizerek insan hayatının ne kadar değerli olduğunu en iyi bilecek kişilerden birisi olduğunu ifade ederek "Süreç içerisinde bir şeyler yapmaya çalışıyor. Özel olarak, bir eleştiri getirmek belki haksızlık olur." değerlendirmesini yaptı.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Bilim Kurulunun bir sözcüsü olması yönündeki sözlerini doğru bulduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, açıklamaları Bilim Kurulu sözcüsünün yapmasını, yani siyasetten arındırılmış, tümüyle sağlığa kilitlenmiş, alınması gereken önlemleri açıklayacak bir yetkili olması gerektiğini kaydetti.