Kendi tasarımları da olan Selçuk Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarımı Bölümü, Bölüm Başkanı Doç. Dr. Nurgül Kılınç işinin akademik tarafından ciddi keyif aldığını ancak kendisine en çok keyif veren şeyin atölyede kâğıtla, kumaşla, makasla çalışmak olduğunu söylüyor. Kılınç, bu işi çok seviyor ve bu işi yapmasam şunu yapardım diyeceği bir meslek yok. Bölümün Konya’da olmasının ciddi bir zenginlik olduğunu ifade eden Kılınç, ekliyor: ‘‘Yaratıcılık önemli ama yaratıcılığı ifade etme gücü çok daha önemli.’’ Bana ayırdıkları zaman için teşekkür ederken sizleri de çok ilginç ayrıntılar bulacağınız sohbet yolculuğumuza davet ediyorum.
Moda Tasarımı Bölümünün başlangıcı ne zamana dayanıyor ve neyi hedefliyor?
Bölümümüz 2009 yılında Mesleki Eğitim Fakültelerinin, Sanat ve Tasarım Fakültelerine dönüştürülmesiyle o yıl açıldı. Gazi Üniversitesi ve sadece bizde olan Mesleki Eğitim Fakülteleri, Sanat ve Tasarım Fakültelerine dönüştürüldü. Moda Tasarımı Bölümü de 2009 yılında kuruldu ama öğrenci alımına 2013’de başladık. Öğrenci sayımızı çok yüksek tutmadan nitelikli bir eğitim vermeyi hedefliyoruz. Ciddi bir ekibimiz var ciddi bir akademik kadroya da sahibiz. Gerek ulusal gerek uluslar arası başarılarla adımızı duyurmak istiyoruz. Bunun yanında lisans eğitimimizi yüksek lisans ve doktorayla da destekliyoruz. Tasarım adı altında öğrenciler başvuru yapıyorlar daha sonra dileyen moda tasarımı dileyen tekstil tasarımı şeklinde tercih yapabiliyorlar.
Kimler tercih etmeli bu bölümü?
Herhangi bir orta öğretim kurumundan mezun olmuş olması yeterli. Bu alana gönül vermiş arkadaşlar tercih edebilirler. Popüler bir alan, kalem tutmasını bilen, çizim yeteneği olan, yeni bir tasarım yapmak, yeni bir akım yaratmak isteyenler tercih edebilir.
Nasıl yürütülüyor dersler?
Derslerimizi 3 farklı şekilde değerlendirebiliriz. İlk önce sanat dersleri veriyoruz. Estetik tasarım bizim için önemli olduğundan sanat temelli dersler veriyoruz. Temel sanat eğitiminden, figür çizimine, moda resmi derslerine varana kadar temel sanat dersleri ardından alanla ilgili ‘giysi üretim yöntem ve teknikleri’ gibi dersler veriyoruz. Atölyemiz de var. O konuda da iddialıyız. Hiçbir üniversitede olmayan hatta kimi özel sektörde olmayan teknolojik alt yapıya sahibiz. Ayrıca tasarıların endüstrileşmesini kolaylaştıracak üretim yönetimi, moda pazarlama gibi işletme dersleri veriyoruz.
Buradan mezun oldum ne oldum ben?
Buradan Moda Tasarımcısı olarak mezun olursunuz.
Nerelerde çalışabilirim?
Pek çok hazır giyim firmasında çalışabilirsiniz. Konya’da da çok fazla bu alanda çalışabileceğiniz işletmeler mevcut. Öğrenciler her hangi bir hazır giyim işletmesinde tasarımcı olarak veya stilist olarak çalışabilirler. Ya da kendi moda evlerini, butiklerini açabilirler.
Öğrenciler özel yetenek sınavıyla mı alınıyorlar?
Evet. Özel yetenek sınavımızla ilgili hazırlıklarımız devam ediyor. Birinci basamak YGS sınavından 160 gibi asgari bir puan almış olmak, özel yetenek sınavına müracaat etmek için yeterli.
Ne önemli peki yetenek sınavında?
Yaratıcılık bizim için çok önemli çünkü tasarımın esas unsuru yaratıcılık. Ayrıca yaratıcılığını ifade etmesi gerekir.
Nasıl ifade edilir yaratıcılık?
Çizgiyle, renkle, dokuyla öğrencinin yaratıcılığını ifade etmesini bekliyoruz biz. Çok yaratıcı olabilirsiniz ama onu ifade etmedikten sonra bir anlamı olmuyor. Toplum tarafından kabul görecek ve sunduğunuz tasarımın ticari değeri olacak. Yoksa kâğıtta kalan yenilik anlamsız olur.
Moda Tasarımcısının bunu iyi anlaması gerekiyor yani?
Hepimiz birer tüketiciyiz. Giysi almaya gittiğimizde toplumdan çok farklılaşmadan moda olan renklerde, desenlerde ama kendinize özgü bir şey arıyorsunuz. Hem toplumdan kopmamak hem de kendinizi farklılaştırmak istiyoruz. Bu iki çizgiyi moda tasarımcısının iyi anlayıp ona göre ürünler tasarlaması gerekiyor.
Moda Tasarımı bu anlamda güzel sanatlardan ayrılıyor galiba?
Bizi Güzel Sanatlardan belki diğer sanat bölümlerinden ayıran şey bu evet. Bir resim yaparsınız bu sanat eseridir. Birileri beğenir veya beğenmez, beğenenler satın alır. Moda öyle değil. Bizim yaptığımız iş toplumun büyük çoğunluğu tarafından kabul görmesi gereken bir iş. Kabul görsün ki moda olabilsin.
Modayı soracağım. Biz bilmiyoruz galiba tam tanımını?
Modanın temelinde kabul görmek var. Çok da genel bir kavram ama güncel olan akım diyebiliriz. Moda dediğimiz şey arabadan, beyaz eşyaya, edebiyata kadar uzanır. Selfie modası var mesela. Bizim burada yaptığımız şey giysi modası. Moda denilince direk giyimin akla gelmesi de moda kavramının giysiyle özdeşleşmiş olmasından kaynaklanıyor.
Tesettür modası var mesela. İlginç ki kısa veya dar oluyor genelde?
Bazıları işin felsefesine uymayan tesettür modaları olabilir. Sektörü yönlendiren kullanıcılar yani tesettürlü bayanların tercihlerine göre oluyor bunlar. Talep varsa size onu satmaya devam ediyor. Pazar neyi çekerse üretici onu itiyor yani. Bu işin felsefesini bilen tasarımcılar olursa bu alandaki boşluk da dolacaktır. Bence tesettür modasında giyenler değil elbiseleri dikkat çekmeli.
Peki, moda tasarımcısı ismi sorsam?
Tabii var pek çok isim. En önemlisi Hüseyin Çağlayan diyebiliriz. Kıbrıs Türkü asıllı uluslararası başarılara imza atmış, moda kitaplarında ismine rastlanan tek Türk.
İyi modacı kötü modacı böyle bir ayrım yapabilir miyiz akademik alt yapısına göre?
İllaki akademik eğitim alınması gerekmiyor, usta çırak eğitimiyle de çok iyi yerlere gelmiş tasarımcılar var. Herkes kendisinin modacısı aslında. Yaptığınız iş kabul görüyorsa, üretiliyorsa, pek çok kitleleri arkasından sürükleyebiliyorsa, oradaki toplumu okuyabiliyorsa, yaptığınız tasarımlar ticari anlamda iyi satıyorsa bu kişinin iyi tasarımcı olduğunuzu gösterir. Diplomasına bakarak bu iyidir bu kötüdür sınıflama yapmamalıyız. Yani renk uyumlarını, zıtlıklar, uyumluluklar bunları kitaptan da öğrenebilirsiniz, yaşayarak tecrübe ederek de öğrenebilirsiniz. Özgeçmişlerine bakarak o iyidir bu kötüdür demek pek doğru değil bence, insanların ne ürettiklerine bakmak sektöre ne kadar yenilik getirdiklerine bakmak lazım.
Türkiye bu alanda nerede duruyor?
Avrupa’nın bir numaralı tedarikçilerinden biriyiz. Aslında bu alan ülke ekonomisine istihdam alanlarına katkı sağlayan kendini ispat etmiş bir alan. Türkiye bu alanda rekabetçi durumda giysi üretimi konusunda.
Sorunlar da var mı sektörde?
Bizim sektörümüzün en ciddi sorunu tasarım eksikliği. Kendine özgü markaların az olması. İngiltere’deki veya Almanya’daki önemli bir firma tasarımlarını yapıyor, üretimi sadece burada oluyor. Çok nitelikli işler yapıyor olmamıza rağmen ciddi ekonomik gelir sağlayamıyor bu sektör. Çünkü fikir başkasının. Bu sektörde ya emek olacaksınız ya beyin olacaksınız. Nitelikli şeyler dikebilirsiniz mesela bu emektir, beyin olmaksa bunun tasarımıdır. İşte bizim bölümümüz bu sektörün beyinlerini yetiştirmeye hedefliyor.
Bu konudan biraz uzaklaşarak devam edecek olursak; siyasetçilerin giydikleri kıyafetlerin karakterlerini yansıttığını, kıyafetlerini gittiklere yere göre seçtiklerini biliyorum. Ne dersiniz siz?
Yapılan tercihler kişiyi yansıtır. Giysilerle mesaj verildiği doğru. Kabul etsek de etmesek de insanlara ilk baktığımızda yaptığımız değerlendirme giysileri ile yaptığımız bir değerlendirmedir. Giysi aynı zamanda bir iletişim aracıdır. Politikacılar da öyle, giyindikleriyle bir mesaj veriyorlar. Zaten onlarında bu işle ilgilenen danışmanları stilistleri var. Seçim kampanyasında ulaşmak istediği hedef kitlenin sosyolojik yapısına uygun bir kıyafetle süsleniyor billboardlar. Kabul görmek misyonuyla giyiniyor aslında o kıyafeti. Galatasaray maçına giderken sarı kırmızı forma giyiyorsunuz mesela neden çünkü aidiyet hissi bu. Giyinmenin çok ötesinde bir iletişim aracı.
Birde mesela bazen görüyorum Emine Erdoğan eşarbı Beren Saat’in gömleği falan diye satılıyor?
Toplumun önde gidenleri hem model oluyorlar hem de bir mesaj veriyorlar. Dizilerin de etkisi var. Bir şey giyiliyor hemen ertesi gün her yerde popüler olan.
Peki, biz iyi giyinebiliyor muyuz?
Çok zengin bir giyim kültürümüz var. Ama maalesef biz de diğer ülkelerde olduğu gibi küreselleşmenin etkisinde kalıyoruz. Kültürel farklılıkları ortadan kaldırdı çünkü küreselleşme. Bunun sonuncunda da tek tip insanlar çıkıyor ortaya.
Kişiye özel üretimler oluyor mu?
Tabii ki. Özellikle siyasetçi, devlet başkanı eşlerinin giydikleri tek üretimdir. Ciddi maliyetleri olan kişiye özel üretimler yapılabiliyor.
Siz ne giydiğinizi bilerek giyiyorsunuz ama biz bilmiyoruz?
Buradaki sihirli kelime kendinizi tanımak. Cilt renginizi, vücut ölçülerinizi, kişiliğinizi tanımanızla ilgili. Size en çok uyan rengin ne olduğunu bilmek lazım. Zaten bunları bildiğiniz zaman güzel giyiniyorsunuz.
Üretim anlamında Çin, Hindistan gibi ülkelerin önde olduğunu söylediniz. Tasarım boyutunda bakarsak olaya?
Fransa bir moda merkezi, İtalya, İngiltere akademik anlamda çok ciddi çalışmalar yapıyor, New York aynı şekilde, son dönemlerde de artık İstanbul’da adımlar atıyor.
Son olarak üç ülke üç de kıyafet sorsam size?
Ben ilk kendi ülkemizi söylerim çünkü çok zengin parçalara sahibiz. Mesela sadece Konya’da bile o kadar zenginlik var ki tek bir kıyafet söylemek çok zor. Ciddi birikmiş bir kültür var. Özellikle bir isim vermek gerekirse üç etek denilebilir belki ama şalvar daha doğru olur. İkinci ülke olarak Japonya, Kimonoları çok meşhur. Son olarak da Hindistan ‘Sârisi’ diyelim.
Nurgül Kılınç Kimdir?
Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Giyim Öğretmenliği Bölümünden mezun oldu. Yüksek Lisans ve Doktorasını Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde ‘hazır giyim’ üzerine yaptı. Kılınç’ın Geleneksel Konya Giysileri ve Erkek Giysi Üretimi isimli 2 kitabı var.
Hümeyra Uslu-Memleket Söyleşi