Dünya gündeminde ve gelişmelerinde bazı etkin ve yetkin olan kavramları çok işitiriz, okuruz nedense. İletişim araçlarında, basın yayında, sokak sohbetlerinde, panellerde, araştırma yazılarında sık sık karşılaştığımızdan kafamızı sürekli yorarlar. Hep merak ederiz gerçekten kim bunlar diye. Dünya siyasi, ekonomi ve sosyal yaşantımızda sürekli etkindirler ve zamanı dizayn ede gelirler. Gerçekten çok mu güçlüdürler bunlar?
Yoksa aldatılan ya da körleşen milletler peşinen mi kabullenmekteler. Ne dersek diyelim bunlar bir şekilde kendilerini üstün bir konumda efendi adletmektedirler. Üstünlük iddiaları kendi atalarınca ilahiliği tahrip edilmiş kitaplarda mı yazmaktadır? Kendilerini Siyonist ve Evanjelist bir dinin hizmetkârları ve ‘’biz üstünsünüz’’ sıfatı ile mi tanımlamaktadırlar? İnsanlığı ve tüm dünyayı yönetme, kontrol edebilme kendilerini efendi, diğer insanları köle sınıfında görmeleri bir izm midir? Yoksa şeytani bir âlem düzeni kurma hisleri mi bunları şımartan? Kendi hegemonyalarında tek dünya, kontrollü tek insan modeli sistemi kurma hedefleri artık herkesin malumu. Hedeflerine ulaşma yolunda hiçbir ölçü tanımadan zalim ve kan dökücü hale dönüşmüşlerdir. İnsanlık fıtratından saparak vicdan, merhamet duyguları sıfırlanmış belhümadal halde alçaklık sınıfında kümeleşmişler.
Yani; Güç ve kuvvetlerini kullanarak, masum insanların en doğal haklarını ellerinden almakta ya da kullanmalarına izin vermemektirler. Bunlar tüm coğrafyalarda huzursuzluk eylemlerini organize etmekte her türlü şeytanlığı çekinmeden acımasızca denemekteler. Başarmadıklarında bıkmadan, usanmadan, geri çekilmeden, pes etmeden yenilerini bir kaz daha, bir kez daha devreye sokmaktalar. Her ülkede içerden oluşturdukları acentaları, şubeleri, barış, iyilik soslu vakıf, dernek ve teşekküllerle problem kargaşa ve çatışma atölyeleri kurup planlarını uygulamaktalar. Hedefe koyulan ülkeye saldırılara hiç ara vermeden devam etmekteler. Bunları modernlik, eşitlik, çağdaşlık ve hümanizm maskesi tekniği ile sürdürmekteler. Bunlar kendilerini tanrının seçilmiş bir ırk ya da sınıfı oldukları iddiası ile yapmaktalar. Bunları tanımanın öyle çok ta gizli bir yönü kalmadı. Günümüz iletişim çağındaki olaylardan hemencecik tespit etmek zor değil artık.
Çağlar öncesine dönüp bakıldığı zaman ticareti, ekonomiyi elinde tutmak güçlülük parolası olmuştur hep. M.Ö. önceden beri insanlık değiş tokuş, trampayı ticaret sisteminde kullanmışlardır. M.Ö. 6. yüzyıl sonrasında ise Lidya’lıların ilk gümüş ve altın madeni parayı kullandıklarını bilmekteyiz. Günümüze kadar gelen süreçte en büyük güç, ekonomi (para) olarak karşımıza çıkmaktadır. ‘’Para’’ evet her kapıyı açmaz ama insanlığın yüzde 99’ unun kafası, günün her anı hep ticaretle iç içe, hep parayla meşguldür. Paraya sahip olabilmenin en kolay ve acımasız yolunu ise sömürgecilikte bulmuş batı kafası.
Coğrafyalarda doğal enerji kaynaklarına sahiplik adına keşiflerde milyonlarca canı katletmiş, çoğunu da emek ve iş gücünde köleleştirmiştir. En önemli enerji kaynağı olarak petrolü keşfetmiş. Petrol 20 yy.da ekonomi ve finans kaynağında ilk sırayı almıştır. Petrol sahiplerince büyük koz olarak kullanılarak diğer ülkeleri kendine bağımlı hale getirmiştir. Petrol enerjisi ve onun getirdiği finans (para) ekonomilere yön vermiş. Parayı elde tutabilme gücü (finans) yani bankacılık sistemi icat edilmiş.
Günümüz dünyasında sık sık duyduğumuz dünyayı yedi aile yönetiyor gerçeği buradan kaynaklı. Bir de aynı aktörlerle ilintili ‘’Yedi kız kardeş‘’ enerji (petrol)tekeli elinde tutan şirketler. Bu aileler ve şirketler diğer ülke halkları üzerinde siyasi, iktisadi alanda belirleyici ve oluşturucu rollerini devam ettirmekteler. Birleri daha var dünyayı tasarımlamak isteyen. Hangi güçler, krallıklar, hanedanlıklar sistemlerini hala etkin bir güç merkezi konumunda sürdürmektedirler?
Gene bu güçler günümüzde kapalı kapılar ardında planlarını yapmaktadırlar. Karıştırılacak ya da gücü kırılacak ülkeleri sosyal, ekonomik siyasi, güvenlik, sağlık, eğitim yaşamsal alanlarda köleleştirdikleri ve fonladıkları ile müdahalelerini sürdürmektedirler. Savaş çıkarmaksa savaş çıkarırlar, silah ve savunma sanayisinin pazarı adına. Salgın hastalık çıkarır, ilacını ve aşısını üretirler zenginlikte doyumsuzluk adına. Teknoloji üretir, bilişim çağı adına üretir de üretir zihinleri köleleştirmek adına. Tek tip insan oluşturma adına onları kontrol eden, yöneten, kumanda eden kuklacıdır bunlar. Her coğrafya da insanların iplerini ellerinde tutarlar. Peki, kim bunlar? Kendilerini nasıl tanımlamışlar? Kendilerine nasıl isim bulmuşlar? Yakın ve uzak vadede hesapları planları nedir? Son çeyrekteki hedefleri İslam Ülkeleri…
‘’Küreselciler’’
Bir sonraki yazımızın başlığı olarak koyalım.
Selam ve dua ile…