Derin bir soru değil mi? Eminim pek çoğunuzun tüyleri diken diken oldu. Güzel ülkemde sorarsanız kimse namusunu satmaz. Herkes namusludur. Herkes namusuna ırzına düşkündür. Herkes dürüsttür. Peki böyle bir soru nerden çıktı? Gelin bu gün bu konuyu irdeleyelim. Bakalım bizi nerelere götürecek. Birlikte birazcık hafıza tazeleyelim. Tarihimizin derinliklerine inelim. Ne demiş Mete Han? "Benden eğerimi isteyiniz vereyim, atımı isteyiniz vereyim. Fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin veremem."
Peki, neden demiş? Şimdi bu kutlu sözü öylesine okuyup geçtiniz. Zaten az çok mürekkep yalamışlarımız, en azından internete takılmışlarımız veya cep telefonu ile mesaj gönderme tutkunu olanlarımız bu sözü bir şekilde şu ana kadar okumuşuzdur. Ama hiç üstünde dura dura irdelediniz mi? Bozkırların özgür haber portalı www.bozkirinsesi.com yazarlarından Sürgün Keser’in bu konudaki yazısını okuyuncaya kadar şahsen bende irdelememiştim. Bu eksikliği yazıyı okuyunca fark ettim. Yazının başlığının o kadar derin manaları var ki. Gelin Sürgün Keser’in yazısına birlikte bir göz atalım…
“Şimdi öncelikle hepimiz biliriz ki biz Türklerin tarihinde "at, avrat, silah" verilmez kavramı vardır. Bunlar bizim için kutsaldır. Bunlar için ölünür. Bunlar için can feda edilir. Bunlar namustur, şereftir. Bunu ben demiyorum Şanlı Türk tarihi söylüyor. Bunları dövüşmeden, savaşmadan Türk'ün elinden almanıza imkân yoktur Şanlı Türk Tarihinde. Peki, Mete Han'a ne olmuştur da "Benden eğerimi isteyiniz vereyim, atımı isteyiniz vereyim. Fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin veremem" demiştir. Yoksa Mete Han Türk değil midir? Estağfurullah. Elbette ki Türk'tür. O zaman niye, (atımı isteyin vereyim) demiştir, diyebilmiştir?
Basit sevgili arkadaşlar basit.. Cevap gayet basit.. Mete Han bu sözleri söylediği tarihte o anki Türk devleti tehlikededir. Düşman güçlüdür. Habire bir şeyler istemektedir diyet olarak. Bir gün atını istemektedirler, ertesi gün altınını, ötesi gün kızını kısrağını.. Bir gün gelir düşman toprak ister. İstediği yerler öyle çok değerli yerlerde değildir. Zaten amaç alınacak yerin değeri değil, Türk'ten toprak almaktır. İşte o an Mete Han o tarihe geçen sözü söyler: "Benden eğerimi isteyiniz vereyim, atımı isteyiniz vereyim. Fakat vatanımdan hiç kimse bir karış toprak istemesin veremem."
Arkadaşlar bundan şunu çıkarabiliriz. Devlet malı, millet malı, kamu malı, halk malı namustur, şereftir, ırzdır. Hatta Mete Han gibi hangisi önce feda edilebilir durumu ile karşılaşılırsa cevap kesinlikle, artık kaybedecek hiç bir şey kalmadıysa devlet malı, kamu malı, millet malı, halk malı feda edilir. Şimdi... Konuyu böyle biraz irdeledikten sonra yukarıdaki soruyu bu kez büyük harflerle yazarak tekrar soralım: "KİM NAMUSUNU KOLAYCA SATAR?"
- Bu kutlu devletin, bu milletin, 1 (bir) YTL'sini dahi gereksiz yere ve bile bile çarçur eden ve bedelini devlete geri ödemeyen kişi namusunu da kolayca satar !
- Çnkü devlet, millet, halk malını çarçur edebilen kişinin namus, haysiyet ve şeref kavramlarına değer verdiğinden şüphe edilir… Allah (c.c.) katında koca milletin hesabını vermeyi göze almış birisi, kendisine ait namusunu satmanın hesabını vermeyi hayli hayli göze alır.
- Bu devlet, bu millet, bu halk'ın ekmeğini yeyip, bu topraklarda yeşerip büyüyüp, bu topraklarda üreyen ve elinde bu topraklara hizmet etmek için mevkisi olup da bu mevkiyi kendisinin çıkarına kullanan kişi namusunu da kolayca satar..
Düşünün. (Ashab'tan Abdurrahman bin Avf, Hazreti Ömer (r.a.) halife iken onu makamında ziyarete gelmişti, selâm verip müsait bir yere oturdu. Hz. Ömer kendisiyle hiç meşgul olmuyor hattâ selâmını bile almıyordu. Hayretle neticeyi beklerken, Hazreti Ömer, işini bitirdikten sonra yanan mumu söndürdü; aynı onun gibi başka bir mum yaktıktan sonra: «Ve aleyküm selâm» deyip selâmını aldı. Ve konuşmaya başladılar. Abdurrahman bin Avf Hazretleri, Ömer (r.a.) Hazretlerine niçin o mumu söndürüp başkasını yaktıktan sonra kendisiyle meşgul olmaya başladığını sormuştu. Hazreti Ömer (r.a.): - Ya Abdurrahman, evvelki mum devletin hazinesinden alınmış mumdu. O yanarken şahsî işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mes'ul olurdum. Sizinle devlet işi konuşmıyacağımız için kendi cebimden almış olduğum mumu yaktım ondan sonra sizinle meşgul olmaya başladım, deyince Abdurrahman bin Avf Hazretlerinin gözleri yaşarmıştı. Ellerini kaldırarak şöyle dua etti: - Ya Rabbi! Hattab oğlu Ömer'i bizim başımızdan eksik etme!) Koca İslam halifesi bile bir mumun hesabını vermekten korkarken, zamanımızda eline geçirdiği mevki yi kendi çıkarları için kullanan ve bunun utancını sorumluluğunu göze alan kişi namusunu satmanın sorumluluğunu ve utancını da gayet rahat göze alır... Velhasıl böyle. Bu yazımızı böyle kısa keselim de sinirlerimiz daha fazla alt üst olmasın. Çünkü ben yazıyı yazarken bir yandan da "Kim Namusunu Kolayca Satar?" sorusuna cevap aradım ve epeyce gerildim. Sizleri de germek istemiyorum. Lütfen çocuklarımıza, (Vatan Nedir? İslam nedir? Millet Nedir? Türk Nedir? Devlet Nedir?) İyi öğretelim... Tabii, onların namuslu olmalarını istiyorsak.”
Söyleyin, haksız mı? “Eline. Diline, yüreğine sağlık” diye mırıldananları duyar gibi oluyorum.