Bir haftadır televizyonun açma kapama düğmesine basamadım. Çünkü uzaktan kumanda denilen aygıt, bizim ufaklıklar tarafından bir güzel halledildi. Eee uzaktan kumanda edebilme işini üstlenen bir çocuk, bu görevi kardeşiyle hiçbir zaman paylaşmak istemez. Kumanda cihazının karşı tarafın egemenliği altında olduğunu görünce diğer tarafa da bu aygıtı kapıp bir daha kullanılamayacak hale getirmek düşer. İşte 37 ekran televizyonun markasız kumanda aygıtının başına böyle bir hal geldi. Bugünlerde seyirsiz günler geçiriyoruz, ailece. Televizyonun aile içinde önemli bir yer edindiğini ve yokluğunda herkesin onsuz da olmuyormuş diye içinden geçirdiğini söylememi bekliyorsanız, yanılıyorsunuz. Yok böyle bir şey. Uzaktan kumandanız olmasa da yakından kumanda eden birini görevlendirirsiniz sorun çözersiniz. Kumanda olmadığı zaman çalışmayan bir televizyonunuz olursa bir de böyle bir köşeyi işgal ediyorsanız işiniz zordur. Perşembenin gelişi Çarşambadan bellidir. Oturup iş görmeyen bir uzaktan kumanda işlevi görmeyen bir cihaz, ve ekranı kararmış bir televizyon üstüne birkaç cümle kurarak haftayı geçirmek düşüyor bize de.İyi ki uzaktan kumanda demişler buna. Muhtemelen TDK vermiştir bu ismi. İngiliz versiyonu yanılmıyorsam remote control olan bu cihazın evin en kıymetli eşyalarının başında geldiği, hatta ona misafir odasındaki koltuklar kadar kıymet verildiği malumdur. En güzel örtülerle kaplanan koltuklarınız gibi, kumandanız da türlü naylonlarla kaplanarak bantlanır ya da strech filmle bir güzel sarılır. Hatta televizyonla birlikte geldiyse orijinalinden ambalajlıdır ve bu delik deşik oluncaya kadar çıkarılmaz. Aile efradının bütün çabası, düğmelerin üzerindeki yazılar silinmesin ve cihaz pislenmesin içindir. Bunun Türklere mahsus olduğu dillendirilse de hemen her millette rastlanan bir alışkanlık olduğu kuşkusuzdur. Zamanla ambalaj yıpranır, tuşlar ambalajdan fırlar. Yıllar sonra ailece, aleti ambalajından çıkarma kararı verilir ve o muhteşem görüntü çıkar karşınıza, sıfır el değmemiş kumandaya dokunmanın zevkini yaşarsınız. Doğuda öteden idare Azerbaycanda mesafeden idare denildiğine dair rivayetler ne kadar gerçekçi bilmiyorum ama bu teknolojik alet üstüne ne söylense azdır. Televizyon kapatılınca ne hikmetse hep televizyonun yanına konulur. Yine herkesin ekrana odaklandığı anlarda bile kumanda bir kişinin elinde olur, nedense bir kenara hiç bırakılmaz. Pek çoğumuz elinde tutmaktan müthiş haz duyar çalan telefona bakmaya, ocakta pişen yemeğin altını kapatmaya onunla gider, bu meret neden bu kadar bağımlılık yapmıştır bilinmez. Uzaktan kumanda ayrıca zap olgusunu mümkün kılması bakımından mucizevi bir araç olarak da görülebilir. Haberlerden pembe dizilere, oradan belgesellere, oradan reality showlara sıçrarsınız, kendi TV yaşam perspektifinizi oluşturmuş olursunuz. Herhangi bir kanalı izlerken haz kaybının hissedildiği anda çok kısa sürelerde kanallar arası dolaşımda bulunursunuz. Gece boyu bu aptal kutusunun önünden kalkamazsınız, fakat bir şey de izlemiş olmazsınız. Bireysel ilgilerin çeşitliliğine cevap vereceği sanılan bu görünüşteki seçim imkanının bolluğu, herkesin hiçbir şey seyretmemeyi seçmesiyle sonuçlanır. Kuşkusuz 90lı yılların en önemli buluşlarından birisi bu kumanda. Kullanacağınız uzaktan kumandanın markasının bugün pek fazla önemi yok ancak yeni yeni elektronikçi tezgâhlarını süslemeye başladığı yıllarda GRUNDIG marka hiçbir uzaktan kumanda aygıtından netice alınamadığı, SONYnin uzun ömürlü olduğu televizyon akşamlarının bazen gündemi bile olurdu.Ne kadar yakından kumanda edebilirseniz, evlad-ü ıyalden ne kadar uzak tutabilirseniz, o ölçüde aile saadetine katkıda bulunacaksınız. Bu açıdan bu cihazın bize göre en güzel tanımı, egemenliğin bizde olduğunu zannettiğimiz, teknolojik uyuşturucunun doz ayarlayan enjektörü olmasıdır.