Türk İslam coğrafyası adeta kan ağlıyor. Hergün yeni bir “kötü haber”le uyanıyoruz. Suriye’de yaşananlar, Mısır’daki idam kararları bizleri derinden üzüyor.
Uluslararası kuruluşlar, BM Suriye ve Mısır’la ilgili çok aktif olmasalar da ürkek açıklamalar, ürkek adımlar atıyorlar. Türkiye’de buralarda yaşananlar için tepkiler gösteriliyor.
Ancak Türk coğrafyalarında yaşanan ve yaşanması muhtemel kötü olaylar içinse kimsenin kılının kıpırdadığı yok.
Sanki Türk dünyası İslam coğrafyasının içinde değilmiş gibi kötü bir algı var.
Türk dünyası da İslam dünyası da küçük politik kavgalarımızın kurbanı olamaz, olmamalıdır.
Türk- İslam dünyasında yaşanan bu talihsiz olayları, vahim kendi iç politikamıza malzeme yapacak kadar şuursuz olamayız.
Kerkük, Musul hergün bombalı saldırılarla kana bulanıyor ve bunlar adeta kanıksanmış bir şekilde, kimsenin buralarda ne oluyor derdinde değil.
Şimdi de hemen karşımızda bize nazlı nazlı bakan Kırım, Allah muhafaza yeni bir Rus “kırımı”yla karşı karşıya.
Kırım resmen Rusya tarafından ilhak edildi, birkaç cılız sesin dışında ses yok.
Kırım Tatarları'nın Sovyet Yönetimi tarafından maruz bırakıldığı sürgünü sürekli gündemde tutan ve Ukrayna Parlamentosu'nda Kırım Tatarlarının temsilciliğini yapan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu'na Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Cumhuriyet Nişanı tevcih edilmesinden 25 gün sonra Kırımoğlu’na Kırım’a girişin yasaklanması haberi Rusya’nın yeni 1944 sürgününü tekrar yaşatma ihtimalini gündeme getirmiştir.
Kırım Tatarlarının sürgüne gönderildiği günlerde 1944 yılında dünyaya gelen ve o günden bu yana sürgün hayatının her çeşidiyle karşı karşıya gelen Kırım Türklüğünün lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na Kırım’a giriş yasağı getirilmesi maalesef Kırım Türklüğü için kötü günlerin habercisidir.
Kırım’ın yeni bir Mısır ya da Suriye olmaması için Kırımla ilgili Türkiye’nin acilen adımlar atması gerekmektedir.
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’na sahip çıkmamız gerekir. Onun Türk dünyasındaki yeri mümtazdır.
Onun Kırım’a girmesini engelleyen kim olursa olsun karşısında durulmalı, Kırımoğlu’nun Kırım’a girmesi sağlanmalıdır.
Kırımoğlu’na sahip çıkmak öksüz Türk dünyasına, Doğu Türkistan’a, Kerkük’e sahip çıkmaktır. Velhasıl tüm Türk İslam coğrafyasına sahip çıkmaktır.