Kırların en güzel gelinciği Kırmızı Gelincik'miş. Gelinciklerin hepsi kırmızı olur demeyin. Bu gelincik bir başka gelincikmiş. Kırmızısı göz kamaştırır, narin dalı bir o yana bir bu yana sallanırmış. İçlerinde en uzun boylu olanı, rüzgarda dans edeni de oymuş.
Annesi üstüne titrermiş kırmızı gelinciğin. Kır papatyaları, mineler bizim güzel gelinciği hep kıskanırlarmış. Kelebekler, arılar bile ona konmaya kıyamazlarmış.
Sıcak, güzel bir ilkbahar sabahı kuşlar kırmızı gelinciğe şarkı söylemiş. Kelebekler etrafında dans etmiş. Gelincik o gün o kadar mutluymuş ki sevincinden yerinde duramıyormuş.
Böyle mutluyken hava birden soğumuş. Rüzgar esmeye başlamış. Rüzgar o kadar kuvvetli esiyormuş ki zavallı gelincik yerinde zor tutunuyormuş. İncecik beli koptu kopacakmış.
Annesi ona kol kanat germiş ama boşuna! O da fırtınadan etrafını göremez olmuş. Kırların gözbebeği gelinciğin yaprakları oraya buraya uçup dağılmış.
Bütün bunlar olup biterken Kırmızı Gelincik başına gelenlerin farkında değilmiş. Yalnız, çok korkuyormuş. Zavallı tir tir titriyormuş.
Ertesi gün hava açmış. Güneş gökyüzünde parlamış. Kuşlar, kelebekler yine dans ediyor, şarkı söylüyormuş.
Çocuklar kıra oynamaya, çiçek toplamaya çıkmışlar.
Bu arada iki çocuk Kırmızı Gelinciğin olduğu tarafa doğru gelip çiçek toplamaya başlamışlar. Biri eğilip bir dalı koparmış. Ama bu sadece bir gelincik dalıymış. Üstünde çiçeği yokmuş. Çocuk bunu farkedince gelincik dalını öfkeyle elinden atmış. Öteki de üstüne basıp ezmiş. Bu kuru gelincik dalı kırların gözbebeği, güzelim kırmızı gelinciğin dalıymış.