Bu cumartesi günü üçüncü kitap fuarı Zindankale Sanat Merkezinde açılacak. Geçen yıl hayli yoğun geçmişti, umarım bu yıl daha güzel geçer. Gönül isterki kitap fuarları Tüyap işbirliği ile yapılsın ve geniş katılımlı olsun. Maalesef bir kere düzenlendi arkası gelmedi. Bunu şehrimiz kitap okurlarının fuara ilgisizliğine yormak işin kolayına kaçmak olur, yayınevleri açısından da bakmak gerekir. İlk kez düzenlenen bir fuara sadece kazanç açısından bakmamak gerekiyordu. Fuarlara katılan yayınevlerinin bir amacı da kitap okuruna ciddi oranda ucuz kitap sunmak olmalı bence.
Sağolsunlar yayınevi sahibi dostlar, yazar arkadaşlar yeni yayınlanmış kitapları ulaştırırlar, eskileri okuyup bitirmeden yeni kitaplar yığılır masamın üzerinde. Sözedeceğim dört kitaptan ilki bir albüm.
Selçuklu Belediyesi Sille’yi mamur etme konusunda elinden geleni fazlasıyla yapıyor. Yeni yayınladığı “Geçmişten Günümüze Sille” albümü bu çalışmaları taçlandıran bir eser olmuş. Siyah/beyaz karelerde yüz yıl öncesinin Sille’sini görmek, geçmişi yeniden hatırlatıyor, yaşatıyor. Fotoğraflara, beldenin son altmış senesini yaşayan, bilen biri olarak bakmak duygulandırıyor insanı.
Ahmet Aslan aslen Urfa’lı. Geçim derdi onu Gölyazı beldesine sürüklemiş. Orada çobanlık yaparak yaşamını sürdürüyor. Aslında çoban şair o. Şiirin hasını yazıyor. Doğanın kurdu, kuşu, börtü böceği var şiirinde. İnsanlığın hası da onun dizelerinde. Değerli şair arkadaşım Ömer Faruk Hatipoğlu sayesinde tanımıştım onu. Daha önce yayınlanan şiir kitaplarını imzalayıp vermişti. Geçtiğimiz hafta kısacık anılarını anlattığı “Peron Nilüfer” isimli kitabını getirdi. Sonra okurum, diye bir kenara ayırmıştım ama o kısacık anılara dalınca bitirmeden bırakamadım kitabı. Bakın Sunay Akın ne demiş Ahmet arkadaşımın anıları için.
“Sürüsüyle birlikte sözcükle de güden bir çobanın doğadan sağdığı çiçek sütü.
Yaşanmış öykülerden doğmuş şiirsel bir iyilik kitabı.”
Halil Yörükoğlu sanal dünyada tanıdığım bir arkadaş. “Son Kervan” onun ilk kitabı. İmzalayıp göndermiş. Onbir güzel hikayeden oluşan kitabın son bölümünde yörük kültürü ile ilgili değerli bilgiler veriyor H. Yörükoğlu. Her hikayede göçer yörük yaşamının acı/tatlı yanlarını yakalıyor insan. Bu ilk kitabın peşinden başka kitapların da geleceğine inanıyorum çünkü üretken bir yazar var karşımızda.
“Son Kervan”ı okurken her parağrafta çıkageldiler yörük dostlarım. Onlarla sahile indim, bahar gelince kervanı düzüp Feslikan yaylasına, Barcın yaylasına çıktım.
Sahura Yağmur Arıcan’ı bir kütüphane görevlisi olarak tanımıştım. Geçtiğimiz hafta ise bir yazar olarak çıkıverdi karşıma. “Aşkın Kanatları” bir ilk kitap ama usta işi bir roman. Ezeli bir hikayeyi, Adem ile Havva’nın yaradılışları ve cennetten kovuluşları çevresinde ilmik ilmik örülen bir aşkı anlatıyor S.Y. Arıcan. Usta işi derken abartmıyorum, arı duru bir dili var, bölüm sonlarında verilen satıraraları ise her bölümün özeti gibi.
Kitap fuarında TYB Konya Şubesi standında okurları ile birlikte olacak Sahura Yağmur Arıcan. Onu tanımak, kitabını imzalatmak için güzel bir fırsat, derim.
Cumartesi günü Zindankale Sanat Merkezinde, kitaplarla buluşmak dileğiyle.