"Eee Tamer, ne yapacağız şimdi? Kıvrıkoğlu, bizatihi “Özkök’ü istemedim” diyor, sen ısrarla “Bu iddia hurafedir” diyorsun. Sana mı inanalım Kıvrıkoğlu’na mı? Ha, unutmadan, kimlerin darbeyi destekleyip desteklemeyeceği konusunda hazırlanan Balyoz Karnesi’nde Aytaç Yalman için “artı” işareti var, haberin olsun. Bir de söz, gülmeyeceğim, cevap ver, Kıvrıkoğlu, yine ters köşe mi yaptı?" diye soruyor bugünkü yazısında Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar.
Tamer Korkmaz'ın 9 Mart ve 16 Mart tarihli Yeni Şafak’taki iki yazısında, Ergenekon sürecinde isimleri sıkça geçen emekli generallerden Hüseyin Kıvrıkoğlu ve Aytaç Yalman’a methiyeler dizdiğini belirten Tayyar, Tamer kormazın yazdıklarını iki maddede özetliyor önce: 1- Kıvrıkoğlu’nun Özkök’ü istemediği tezi hurafedir, Mesut Yılmaz’ın görev süresini uzatma talebini geri çevirdi. 2- Kıvrıkoğlu ters köşe yaparak Özkök’le hareket etti, Aytaç Yalman’ı getirmesi buna delalettir....
Tayyar daha sonra, "Bu iki yazı, tümüyle Ergenekon ve darbelerle mücadele sürecini sulandırmaya yönelik gibi gözükse de dünün hatırına sadece gaza geldiğini söylemekle yetinelim. Ama gönül dostlarının doğruları bilmeye hakkı vardır" diyerek, Korkmaz'ın yazısına muhalefet ediyor ve şunları yazıyor:
"Tamer’in demokrat generali Aytaç Yalman’ı kamuoyu, 10 Eylül 2003 günü YÖK Başkanı Kemal Gürüz ve rektörlerle yaptığı zirveyle daha yakından tanıma fırsatı buldu. Gündem, yeni YÖK taslağıydı.
Günlükteki 6 Aralık 2003 tarihli notta ise Yalman’ın Kuran Kursu Yönetmeliğine ilişkin şu sözleri yer aldı: “Ben bu işten çok rahatsız oldum ve kendime göre şöyle bir plan yaptım. Aralık ayında bunların, cumhurbaşkanının Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüşmesini bekleyip eğer ocak ayı içinde bir hareket olmazsa istifa edeceğim.”
Tepkiler üzerine, o yönetmelik değiştirildi. Paşamın sayesinde...
Yalman, ondan önce de eşi başörtülü olduğu için TBMM Başkanı Bülent Arınç’a, 1 Ekim günü parlamentonun açılışına katılmayarak mesaj verilmesi projesinin mimarıydı. 22 Eylül’de Özkök’ü dışlayan Yalman, komutanları, Şener Eruygur’un makam odasında toplayarak eylem planının 1 hafta içinde genelkurmay başkanına sunulması teklifini hazırlayanlardandı.
Yalman, daha sonra görüştüğü Özkök’e şöyle dedi: “Şimdiden tedbir almazsak bu AKP şeriat devleti kuracak.”
7 Ekim 2003 günü Hilmi Özkök’le yemekte bir araya gelen Yalman, imam hatip liseleriyle ilgili katsayı düzenlemesine şöyle tepki gösterdi: “Eğer gerekli tedbirleri almazsak durum daha vahim noktalara gidebilir. Onlar çok da masum değiller.”
Yine Yalman’ın Özkök’e söylediği şu sözler günlüklerde var: “312 kişi ‘Onbaşı bile olamayacakları general yapıyorlar’ diye bir gazetede haber yayınlandığında mahkemeye veriyor ve siz buna katılıyorsunuz. Herkes bize Genelkurmay Başkanı AKP’den mi yoksa TSK’dan değil mi diye soruyor.”
Yalman, 1 Aralık 2003 tarihli bir başka toplantıda ise şöyle dedi: “Ben çok rahatsızım ve devlet elden gidiyor. Bir an önce bir sıkıyönetim içine girilmeli.”
Yüksek Askeri Şura’nın 3 Aralık 2003’deki toplantısında da Yalman hayli ısrarcı: “Söylenecekler söylendi, kendimi suçlu hissediyorum. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz.”
Yalman neden döndü?
O halde, Levent Ersöz, neden Yalman için “Bizi Özkök’e satan adam” dedi? Hadise şu: MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun, 2004 yılı Ocak ayında Yalman’a gitti, darbe hazırlıklarıyla ilgili uyarıda bulundu, ondan sonra tavrı değişti.
Onun içindir, Yalman, 1 Şubat 2004 günü evine ziyarete gelen Öz
den Örnek’e şu açıklamayı yaptı: “Artık kendimize çeki düzen verip ülkeyi bir maceraya götürmek yerine devamlı ve kararlı bir tutum sergilemeyi ama açık konuşmayı tercih ederim, zannederim sen de benim gibi düşünüyorsun.”
O görüşmeden anlıyoruz ki, Örnek de Yalman gibi evrilmeye başlamış o tarihlerde. Yalman, Şener Eruygur ve İbrahim Fırtına için ise “İfrata kaçıyorlar, davranışlarını tasvip etmiyorum” dedi.
Nitekim, Eruygur, 18 Nisan 2004 günü arkadaşlarına şöyle dert yandı: “Çok erken çözüldük, daha direnmeliydik.”
İşte, Levent Ersöz’ün “bizi sattı” demesinin gerisinde yatan temel neden, bu çözülmeye tepkidir.
Hüseyin Kıvrıkoğlu’na gelince
1997 yılında Kıbrıs’ta bir suikast teşebbüsüne muhatap olması, tümüyle ekip çatışmasının ürünüdür. 1998’de işbaşına geldikten sonra 28 Şubat’ın bazı kadrolarını tasfiye etmesi, intikam duygusundan ibarettir. Kaldı ki, kendisi, “28 Şubat bin yıl sürecek” diyen biridir.
Görev süresinin uzatılmasını isteyen Kıvrıkoğlu’na en hararetli desteği MHP’li TBMM Başkanı Ömer İzgi ve DSP’li bakan Şükrü Sina Gürel verdi. Aksine Mesut Yılmaz, 2000 yılında olası cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıktığı için Kıvrıkoğlu’nun görev süresinin uzatılmasını koalisyon sorunu yaptı. Açıkça Ecevit’e “Hükümeti bozarım” dedi. Tamer’in dediği gibi Yılmaz, Kıvrıkoğlu’nu asla desteklemedi.
Velev ki, yazdıklarımızın tümü hikaye olsun. Günlükler hala tartışmalı...
Kıvrıkoğlu’nun 2008 yılı Mart ayında Hürriyet’ten Şükrü Küçükşahin’e yaptığı açıklama var: “Mesut Yılmaz Cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Kendisinin cumhurbaşkanı olmaması için mektup yağmuruna tutuldum... görüşlerimi zamanın başbakanına (Ecevit) açıkladım.”
Devam edelim Kıvrıkoğlu’nun açıklamasına: “Özkök’ü istemiyordum. Ben 2 yıl kendisini komutan olarak izledim. Bunun sonucunda da irtica ile mücadeleyi daha iyi yapacak birinin gelmesini istedim.”
Ertuğrul Özkök de İlhami Erdil’e atfen 2008 Aralık’ında şarap hikayesi yazdı, hatırlarsanız: “Bir ara galiba Aytaç Paşa Hilmi Özkök’e seslenerek ‘O Hilmi sen de şarap içiyorsun’ dedi. O da ‘Evet biz de heyete uyduk içiyoruz’ cevabını verdi. Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu söze giriyor ve herkesi şaşırtan şu sözleri söylüyor: ‘Nereden şarap içiyormuş, önündeki şarap değil, kola.’ Kıvrıkoğlu kimsenin tepki göstermesine izin vermeden hizmet yapan garsona dönüyor ve ‘Oğlum şuradan bir şarap getir, Hilmi de doğru dürüst içki içsin’ diyor.”
Fikret Bila ise Hilmi Özkök’ün cevabını bir gün sonra köşesinde bir şiirle yansıttı: “Suskunluğum asaletimdendir, her lafa verilecek cevabım var, lakin, bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye"
Bu ifadelerden sonra Şamil Tayyar, Tamer Korkmaz'a soruyor: Eee Tamer, ne yapacağız şimdi?
Samil Tayyar'ın köşe yazısının özgün halini görmek için bu linki kullanabilirsiniz