Bugün yazımı bir hikâyeye ayırdım. Bu hikâyeden nasibine düşeni alacaklar alır umudum. Almazlarba çok ah alırlar.
Zamanın birinde bir krallık varmış. Kral, işlerin daha düzenli yapılması için iki vezir seçmiş. Tabi seçilen vezirlerden çok vezirlik bekleyenlerin morali çok bozulmuş. Vezirliğin kendilerine verilmesi gerektiğini savunan bu zatlar, kendilerine bu koltuğun verilmesi için Bizans oyunlarına başlamışlar. Öyle entrikalar çevirmeye başlamışlar ki, kralın aklı bilem karışmış. Bunların içinde öyle hin birisi varmış ki, her olayı o kadar büyütüyor ve bunu krala öyle bir anlatıyormuş. Kral, vezirlerine dahi inanamaz hale geliyormuş.
Sarayda bir olay meydana gelmiş. Olay çok büyümeden çözülecekken vezir olamayan koltuk sevdalısı vezir adayı birden olayı öyle bir alevlendirmiş ki, Allah muhafaza etraftakiler bu adama uysa kan akacak.
Vezirler ne yapacaklarını bilemediklerinden sessiz kalmayı tercih ederken, koltuk sevdalısı kendisine koltuk verilmeyen bu zat bu olayı vezirlerin organizasyonu diyerek hedef göstermeye başlamış. Kral olaya müdahale edemez hale gelmiş. Olay yaşanılan merciinden çıkmış koltuk savaşının içine düşmüş. Vezirlik verilmeyen zat bu olaydan nemalanmak adına herkesi olayın içine çekmeye çalışıyor. Herkese gidiyor olayı bin bir yalanla anlatıyor, hızını alamıyor komşu ülkelerin krallarına vezirlerine anlatıyor. Anlatıyor. Anlatıyor. Kendisine destekçiler bulmaya kralı etkilemeye çalışıyor. Akacak kandan sonra kendisine koltuk verileceği özlemini taşıyan bu zata Allahtan aklıselim insanlar uymuyor. Nokta kadar olay bir ülkede iç savaşa dönüşecek hale geliyor. Bunun bütün nedeni de koltuk sevdası!
Evet, hikâyemizde de anlatıldığı gibi bazı makamlara olan hırs, insanların olaylara sağlıklı bakmalarını engelliyor. Hele ki bu bir koltuksa her yol mubah sayılıyor. Etraftaki insanların görecekleri zararlar hesaplanmıyor. Belki de telafisi mümkün olmayan olayların olacağı düşünülmeden hareket ediliyor.
Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı ki sizlere kalsın. Allah hepimizi böyle hırsları olan insanlardan uzak etsin. Çünkü bu hırs içindeki insanlardan her şey beklenir. Allah iftira edenden, iftiraya maruz kalmaktan korusun.
****
Geçtiğimiz hafta içinde yazdığım “Üç milyar (3 bin YTL) kimin kasasınd?”a başlıklı yazıma tek yerden cevap geldi. Hâlâ paranın olduğu yerden ses gelmedi. Demek ki olayı çok basit algıladılar. Bunun ne kadar yanlış bir davranış olduğunu anlayacaklar. Ve açıklama yapacakları günü bekliyorum. Ereğlispor Yönetim Kurulu Üyesi sevgili abim Ahmet Dinç aradı. “Üç milyar ile ilgili yazını okudum. Bizim olaydan haberimiz var. Biz kulüp müdürümüzü gönderdik. Kulüp müdürümüze yazınızda belirttiğiniz firma, ‘Biz ödemeyi yaptık’ şeklinde bir açıklama yapmıştır. Biz ne para aldık ne de bu para karşılığında makbuz kestik” dedi. Ahmet abiye çok teşekkür ediyorum. Parayı alanlar da çıkar olayı açıklarsa akıllarda soru işareti kalmaz. Şimdi kamuoyunda öyle şeyler konuşuluyor ki, ben bu konuşulanları buraya yazmaya inanın imtina ediyorum. Şunu deyin kardeşim: Bu para Ereğlispor’a değil, bize verildi. Şundan dolayı verildi. Bundan dolayı verildi. Her neyse açıklayın. Yarın bu birilerinin elinde büyük bir koz olarak kullanılacaktır. Benden söylemesi…