CHP Milletvekili Atilla Kart’a ne oldu anlayamadım…
Partisinden bazılarını ‘komitacılık’ yapmakla suçladıktan bir süre sonra hem genel başkan değiştirdi CHP, hem de kongreye giderek yeni bir yönetim oluşturdu.
Kart da, Parti Meclisi’ne girerek Konya adına sevineceğimiz bir gelişmeyi yaşatmıştı.
Aslında Atilla Kart’ın kendi partisinden bazı isimleri eleştirirken sarf ettiği komitacılığın ne menem bir şey olduğu üzerinde çok fazla durulmadı.
Kart “Siyasi bir amaca ulaşmak için silah kullanan gizli topluluk” anlamına gelen ‘komita’yı boşuna kullanmış olabilir miydi?
CHP’de amaçlarına ulaşmak için “gizli örgütlenmeyi ve terörü temel alan siyasi çalışma yöntemini benimseyen”ler kimlerdi?
Kimlikleri bir kenara bırakırsak…
Hem genel başkan hem de yönetim değişikliğinin ardından CHP’deki bu sancılı/sakıncalı durumun geçmiş olması beklenirdi.
Ne ki, birilerini komitacılıkla suçlayan Kart, bizzat kendisi akıl almaz işler yapıyor, cümleler kuruyor.
Aralarında Atilla Kart’ın da bulunduğu CHP’li on milletvekili yüksek yargıda yapılacak değişikliklere tepki olarak halkı direnişe çağırıyor.
Sonra Atilla Bey, ‘direniş’ çağrısına binaen ‘Eşkıyalık mı yapmak istiyorsunuz?’ diye soran Başbakana ağır hakaretlerde bulunuyor.
“Devlet gücünü kötüye kullananlara diktatör denir, eşkıya denir” diyerek, daha önce direnişe çağırdıkları halka bir de ‘ayaklanma nedeni’ sunmuş oluyor.
Düşünebiliyor musunuz?
Millet sizi seçip Meclis’e gönderiyor.
Kendisi adına yasa yapma yetkisini veriyor.
Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılması ve Yargıtay ve Danıştay’a yeni daireler kurulmasını öngören yasa tasarılarının görüşüldüğü komisyonu terk ederek hiçbir katkı sağlamıyorsunuz.
Tasarılara fikren ve rey olarak katkınızı komisyonu terk ederek esirgiyorsunuz.
Sonra da halkı direnişe davet ediyorsunuz?
Bu hangi demokratik anlayışa sığar?
Eğer halk, mevcut yönetimden ve yaptıklarından memnun değilse, zaten 12 Haziran 2011’de sandığa gidecek.
Daha önce verdiği desteği alarak, memnuniyetsizliğini ortaya koyar.
Bu acelecilik nedir?
Tunus’ta ve Mısır’da halkın ‘dikta’ rejimlerden bıkarak başlattıkları hareketi Türkiye’de de görmek isteyenler yanılırlar.
Çünkü Türkiye bu sancıları, gerilerde bıraktı.
Hem cumhurbaşkanı hem de başbakan bu halkın seçimiyle geldiler.
Gideceklerse de yine seçimle giderler.
Konya’nın ‘beyefendi’ olarak bilinen milletvekilinin böylece çirkin bir işe alet olması; seçimle gelen bir başbakana ‘diktatör’ demesi komitacılığın ta kendisi değil midir?
Yoksa CHP bir yandan eski komitacıları gönderirken Kart gibiler bu boşluğu mu doldurmuştur?
Komitacılık ona mı kalmıştır?
Anlayabilmiş değilim.