Kuzey Irak'taki bölgesel yönetimden adı açıklanmayan bir yetkilinin, "Bağımsız olmak hakkımız, fakat bu olmazsa ben Türkiye ile olmayı Irak'la birlikteliğe tercih ederim." sözleri ülkemizde büyük heyecana yol açmıştı.
Uluslararası Kriz Grubu'nun bölgeyle ilgili raporunda yer alan bu ifadeler, Irak Kürtlerinden gelen eski açıklamalara pek benzemediği için şaşırtıcıydı. Yer yer tehdide varan demeçler hafızalarda taze olduğundan bu yeni yaklaşım bir değişimin işareti olmalıydı.
Ankara ile Bağdat arasındaki güçlü diyalog, Cumhurbaşkanı Talabani'nin Ankara ziyareti, Türkiye ve Iraklı Kürtler arasında resmî ve sivil her düzeyde artan temaslar, havayı büyük oranda yumuşatmış olsa da bu değişimde etkili olan başka faktörler de var: Bağdat ile Irak Kürtleri arasında gün geçtikçe bozulan ilişkiler ve ABD'nin çekilmeye başlaması. Özellikle Türkiye'de Kürt meselesine çözüm için kafa yorarken, birçok açıdan sorunun ayrılmayan bir parçası olan Irak'ta neler olup bittiğini yakından izlemekte fayda var.
1984'ten beri 40 binden fazla insanımızın ölümüne ve milyarlarca dolarlık maddi kayba rağmen 25 yıldır yaşadığımız terör, Türkiye'de Türk-Kürt kardeşliğini bozamadı. Küçük istisnalar dışında, insanımız bu olayı iki kardeş halkın kavgası olarak değil, terör örgütü ile güvenlik güçleri arasında bir çatışma olarak gördü. Yaşanan bunca acıya rağmen onlarca ankette "Türkiye'den ayrılmak ister misiniz?" sorusuna 'evet' diyen Kürt kökenli vatandaşlarımızın oranı yüzde 5'i geçmedi, geçmiyor.
Ancak Irak'taki durum hiç böyle değil, ülkenin birliği pamuk ipliğine bağlı durumda. ABD işgalinin ilk döneminde özellikle Şiilerle Kürtler arasında kurulan ittifak sarsılmış durumda. Kuzeydeki Kürt yetkililerden kiminle konuşsanız, Bağdat'taki yönetime dair tek olumlu cümle duymuyorsunuz. Genel kanaat, Bağdat'ta Arap milliyetçiliğinin hortladığı yönünde. Kürtler elde ettikleri hak ve avantajları kaybetme korkusu yaşıyor. ABD'nin çekilmesi de bunu pekiştiriyor.
Kürtler ile Bağdat arasındaki mücadele yeni değil, ama şimdi bir fark var. Bağdat'ta Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı gibi önemli makamları kontrol etmenin ve kuzeyde kendi işlerini yönetmenin avantajlarını elde eden Kürtlerin, bir de 130 bin kişilik etkili askerî gücü var. Ve Kuzey Irak'ın belirlenmemiş, tartışmalı sınırlarında Bağdat yönetimine bağlı 600 bin kişilik Irak ordusu ile bu Kürt ordusu burun buruna görevde bulunuyor.
Musul, Kerkük ve Tuzhurmatu gibi bölgelerde Kürtlerle Araplar arasında yükselen gerilim, dünya medyasına büyük tehlikenin habercisi olarak yansıyor. Kürtlerle Arapların topyekûn bir savaşın eşiğinde olduğu yorumları yapılıyor. Suriye sınırından İran sınırına uzanan ve 'tetikleme hattı' denilen Kürt bölgesi sınırında her an Irak ordusu ile peşmerge arasında çatışma çıkabileceği konuşuluyor. En son Irak ordusunun bir tugayı, Musul'a ulaşabilmek için Mahmur'dan geçmeye kalkınca, Kürt siviller yolları kapadı. Kürdistan Demokrat Partisi yetkililerinden Hasro Goran, Irak ordusu ilerlemekte ısrar etseydi, silahlı direniş çıkacağını söyledi. Neyse ki Amerikalıların arabuluculuğu ve Bağdat'taki Arap-Kürt pazarlıkları sonucu askerler çatışma çıkmadan geri çekildi.
KYB'nin tartışmalı bölgelerden sorumlu bakanı Muhammed İhsan, en ufak bir sürtüşmenin büyük bir çatışmanın tetikleyicisi olacağını söyleyip, "Çatışma çıkarsa Suriye yakınındaki Sincar'dan İran yakınındaki Hanakin'e uzanan hatta hızla yayılacağından eminim." diyor.
Geçen yıl Irak ordusu yüzde 75'i Şii Araplardan oluşan 9 bin 500 kişilik 12. tümenini Kerkük'e yolladığında da benzer tepkiler ortaya çıkmıştı. Bazı Kürt yetkililer, bu girişimi, Saddam gibi Kerkük'ü kuşatmaya çalışmak ve peşmergeleri bölgeden uzaklaştırmakla suçlamıştı. Bağdat'ta hayal kırıklığı yaşayan Iraklı Kürtlerin Türkiye'ye daha objektif bakmaya başlaması olumlu; ancak yanı başımızda bir Arap-Kürt çatışmasının patlak vermesi ve bunun Irak'ın bölünmesi dahil muhtemel sonuçları bizi nasıl etkiler hesap etmek zorundayız. Doğu Timor ve Kosova'da yaşanan süreçleri incelemekte fayda var. Belki de kimi neo-conların hayalini kurduğu parçalanmış Irak senaryosuna bu yoldan varılacak...
ABDÜLHAMİT BİLİCİ- Zaman